YİTİK SOSYAL MEDYA AHLAKI ARANIYOR!
SEMANUR SÖNMEZ YAMAN
İlk dile geldiğinde “hayır canım olur mu öyle şey” demiştim.
“Uluslararası kullanıma açık” iletişim araçlarına erişimin devlet eliyle durdurulması, Türkiye’yi dünyadan koparmaktan başka ne işe yarardı ki?
Hem bilgi kirliliğinin tek nedeni Twitter mıydı?
Bunun Facebook’u, MSN’si, Google Plus’ı, Linkedin’i, Viber’i, Tango’su, Whatsapp’ı ve daha onlarcası vardı ve sanal dünya üzerinden iletişim, “engellenebilirlik” seviyesini aşalı yıllar olmuştu.
Konum, Twitter’in engellenmesi değil… Twitter’in kapatılmasına giden süreçte, benim de aralarında bulunduğum kullanıcıların sergilediği “sosyal medya ahlakı”!
Sosyal medya aracılığıyla yapılan kışkırtma ve iftiralar…
…
Sosyal medyada yalan ve iftiralarının zirve yaptığı dönem Gezi olayları oldu. Toplumu provoke etmek isteyen bedhahların arşivlerden bulup peş peşe attığı sahte fotoğraflar, kasıtlı olarak yaydığı gerçek dışı ölü-yaralı bilgileri haftalarca dolaşımda kaldı. Yalanlar ve iftiralar ortaya çıktığında, birileri, Türkiye’nin kardeşlik duygularını tamiri imkânsız şekilde zedelemeyi çoktan başarmıştı.
Sonra Numan Kurtulmuş örneğini gördük. Çirkin ötesi bir iftira atıldı üzerine… Hem de sadece sözlü değil, görsellikle kurgulanmış bir iftira. Şükür ki bu iftira karşısında sevenleri “acaba” bile deme ihtiyacı hissetmedi.
Ve üzerinden sadece haftalar geçen bir örnek…
Gazeteci Beyhan Demirci’ye atılan iftira…
Demirci’nin Başbakan Erdoğan için Müslüman bir kadına hiç yakışmayacak sözler söylediği iddia edildi. Üstelik bu iddia, bir milletvekili eliyle dolaşıma sokuldu, vekilin twitter hesabından bütün Türkiye’ye yayıldı. Şükür ki art niyetli 3-5 kişi dışında inanan olmadı bu sözlere. Ama karalama girişimi, sahte hesaplar üzerinden defalarca tekrarlandı. Genç bir kadının onuruyla, gururuyla, hatta namusuyla oynamaya çalıştı sosyal medya müfterileri…
Örnek çok. Bunlar yalan ve iftiralar…
Bir de bireysel saldırılar ve dedikodular var ki saymak imkânsız.
Bir başkasının adına hesap açan mı dersiniz, tanıdıklarının özel hayatını deşifre eden mi istersiniz, sınıf arkadaşını rezil etmek isteyen, onlara dair sırları-bilgileri ifşa eden ergenler mi ararsınız? Ne isterseniz var…
Dedikodu denilen toplumsal zehir, kişileri, aileleri, mahalleleri aşıp evrenselleşti tweetler sayesinde.
Çünkü Türkiye’nin bir sosyal medya ahlakı yok… Etrafımız Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’larla dolu.
Yanı başımızdaki melek görünümlü insanlar, Twitter’a girince azılı bir hayduttan farksız hale geliyor. Küfrün, hakaretin, saygısızlığın bini bir para bile değil, bedava…
Beğenmediği her görüşe karşılık veren çenebazlar, kullandıkları kelimelerin karşıdaki insanı rencide edip etmeyeceğini, sadece o insanı değil, onun eşini, dostunu, çoluk-çocuğunu ne kadar etkileyeceğini zerre kadar düşünmüyor.
Bunlar gerçek kişiler. Bir de sahte hesaplar var. Tanınmamanın verdiği cesaret, bu hesapların sahiplerini “ipini koparan” danalara çeviriyor. Yarattıkları sanal kişiliklerin gerçek veballere yol açtığının ve o vebalin kendi sırtlarına yüklendiğinin farkında bile değil çoğu… Belki de umurlarında değil.
Farklı etik değerlere sahip insanlar beni ilgilendirmiyor… Beni ilgilendiren, günlük hayatta dinî ve ahlaki değerlere sahip olan ve bu değerlere sahip olduğunu iddia eden insanlar… Yalan söylemenin günlük hayatta olduğu kadar, sanal dünyada da haram olduğunu idrak edemeyenler… Sanal dünya aracılığıyla katlanarak yayılan iftiraların, gerçek iftiralardan çok daha büyük vebali olduğunu algılayamayanlar…
Bence İslam âlimleri ilk fırsatta bir sosyal medya fıkhı oluşturmalı… İlmihal kitaplarında artık işimize yaramayan sular bahsini kısaltıp twitter bahsini açmanın zamanı geldi de geçiyor bile…
İşte cevap verilmesi gereken ilk sorular…
Twitter’da yalan söylemenin hükmü nedir?
Sahte/troll hesap açmak günah mıdır?
Bir Müslüman, doğruluğundan emin olmadığı bilgiyi RT yapabilir mi?
Facebook başında geçirilen zamanın hesabı nasıl verilir?
Cennette ve cehennemde sosyal medyacılar için ayrılan yerler var mı?
Ayetleri/hadisleri o anki pozisyonumuza dini dayanak bulmak için caps’leyip kullanabilir miyiz?
Sosyal medyada kadın-erkek ilişkileri…
Sosyal medyada kardeşlik ve elinden-dilinden emin olunamayan din kardeşlerinin hadisler ışığında hükmü…
Ve daha bunun gibi yüzlerce soru…
………
Sadece İslam âlimlerinin konusu değil elbette bu.
Karşı karşıya olduğumuz şey, insanlığın belki de son dönemdeki en büyük sorunu…
Mahkeme kararları, insanların duygu dünyalarında açılan yaraların önüne geçemez.
Sanal medya girişlerinin gerçek kimlik bilgileriyle yapılmasını zorunlu kılmak, problemi biraz hafifletebilir ama yine de tamamen önlemesi imkânsız.
Önemli olan bir otokontrol oluşturabilmek…
Okullara “sosyal medya ahlakı” dersleri koymak, Cuma hutbelerinde sosyal medya fıkhını anlatmak, gençlere anlayabilecekleri dilde sunumlar yapmak belki sorunu uzun vadede hafifletebilir…
Ve umarım, o güne kadar sosyal medya kurbanlarına yenileri eklenmez…