Fetocular günlerdir FED’in faiz kararı için “artıracak ve Türkiye batacak” diye yayınlar yaptılar, yine istediklerini alamadılar, yine alçaklıklarıyla kaldılar. Tarihe bir kez daha hain olarak geçtiler.
MEDYAGUNDEM.COM- Bunlar nasıl Müslüman, bunlar nasıl Türkiye vatandaşı? Bunlar hiç mi helal süt emmemiş, bunlar bu kadar mı kansız?
Fetoculardan söz ediyoruz.
Aldıkları her nefes artık sadece ihanetten ibaret.
Günlerdir Türkiye ekonomik olarak batsın diye dua ettiler, ABD Merkez Bankası (Fed) faiz oranlarını artırsın da Türkiye büyük bir krize girsin, dolar fırlasın, ekonomi yerle bir olsun diye yayınlar yaptılar.
Ama yine olmadı. FED faizleri sabit tutma kararı verdi. New York borsasında endeksler, değer kazanmaya devam ederken, dolar uluslararası piyasalarda değer kaybetti. Karar öncesi 1,1318 seviyesindeki avro/dolar paritesi, şu sıralar 1,1418’den işlem görüyor. Dolar/TL ise 3,0037’den gerileyerek, 2,9870’de dengelendi.
Böylece Fetocuların duaları yine tutmadı.
Zaman gazetesinde “17 Eylül Türkiye’nin 11 Eylül’ü olacak” diye yazı yazdılar.
FED’in faizleri nasıl artıracağını, Türkiye’nin nasıl batacağını ballandıra ballandıra anlattılar.
Bunları yazan, temenni eden adamların kanı bozuk, çiğ süt emmiş olması gerekirdi.
Damarlarından kan değil ihanet akıyor.
İşte Zaman gazetesi ekonomi sayfaları ve ekonomi müdürünün yazısı…
Bu yazıyı yazanların Türkiye’ye savaş açmış hainler olduklarının daha başka ne kanıtı olabilir?
(***)
17 Eylül, Türkiye’nin 11 Eylül’ü olabilir
Türkiye’nin ‘değerli yalnızlığı’nın bedelini ödeyeceğimiz bir kavşağa daha geldik. Amerikan Merkez Bankası FED, 10 yıldır sıfıra yakın tuttuğu faizleri kuvvetle muhtemel 17 Eylül’de artıracak. Perşembe günü açıklanacak karar ve toplantı zabıtlarındaki ifadeler dünya çapında ciddi değişimlere sebebiyet verecek kadar kritik.
Türkiye gibi senede 45-50 milyar dolar cari açık veren bir ekonominin tek gündemi 17 Eylül olmalıydı. Zira 2005’ten beri ucuz ve bol dolar mevsiminin keyfini sürüyor ve cari açığı ödünç paralarla finanse ediyoruz. Lale devri bitti. Artık o paralar gelmeyecek. “FED faiz artırmaz.” diyerek kapıya dayanan zorlukları ortadan kaldıramayız.
FED, Mayıs 2013’ten itibaren evvela aylık 85 milyar dolarlık tahvil alımını kademeli olarak bitirdi. Akabinde faizi artıracağını tevile ihtiyaç bırakmayacak berrak ifadelerle haber verdi. Türkiye’deki eyyamcılar hariç “Oranları değiştirmez, artışı 2016’ya bırakır.” temennisine bel bağlayan yok.
Amerika’nın verdiği mesajları iyi okuyanlar, “faiz artacak mı?” suâlini cevapladı. Onlar “Hangi oranda artacak?” bahsine geçti. Zira işsizliğin 2008 krizinde tırmandığı yüzde 10’dan yüzde 5,1’e gerilemesi ve neredeyse Türkiye’nin yarısı kadar (yüzde 3,7 / 405 milyar dolar) milli gelir artışı ABD’de ilk faiz artırımının vaktinin geldiğini, hatta geçtiğini haber veriyor.
Piyasadaki beklentinin aksine FED’in faizi 0,25 puan değil de 0,50 puan artırması tam bir felaket olur. İlk faiz artırımını daha fazla tehir etmesi için sebep yok. Çin’deki mali kriz ve yavaş büyüme, Amerika’nın çok fazla umurunda değil. Faiz artırılsa bile toplantı zabıtlarında piyasayı teskin edici ifadelere yer verilecektir. Mesela 0,25 veya 0,50 puanlık artışı piyasa sindirene dek yeni artış yapılmayacağı belirtilebilir.
Esasında bizim gibi gelişmekte olan ekonomiler açısından faiz artırımının zamanlaması hali hazırdaki iktisadi buhranın tuzu biberi olacak. Çin’deki malî kriz, Brezilya’yı yatırım yapılabilir ülke olmaktan çıkaran gelişmeler ve Türkiye’de TL’nin dolara karşı son bir yılda yüzde 50 erimesi gibi gelişmeler FED adım atmadan yaşandığına göre faizlerin artması halinde olabilecekleri varın siz düşünün. Zayıf ihtimal de olsa FED faiz artırımını tehir etse dahi gelişmekte olan ülkeler için belirsizlik ortamı bitmeyecek. Dünya daha mutedil ve mütevazı büyüme dönemine giriyor. Tedavüldeki paranın üçte ikisine sahip Amerika, “Artık ucuz ve bol para yok.” diyor. Petrol ve pek çok emtia fiyatlarındaki gerileme para musluğunun kısılması ile izah ediliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ekonomiyi hareketlendirmek için bankalara yeniden 1,4 trilyon Euro vereceğini açıklaması bile bu hakikati değiştirmez. Ana dinamik Amerika ve okyanus ötesinde ahval ve şerait hiç olmadığı kadar iyi.
2008 krizi ile mukayese edenler olabilir. O gün pek çok faktör lehimize idi. Hele hele Amerika para musluğunu kısmak bir yana daha da açmıştı. Dahilde de siyasi ve iktisadi reformları devam ettiren bir iktidar, sağlam bankacılık sektörü ve tam bağımsızlığın hakkını veren kurullar sayesinde krizin tesiri mahdut kalmıştı.
Bugün sistem kriziyle boğuşuyoruz. Terör, erken seçim, medyaya, holdinglere kadar uzanan baskı ve tehditler FED’e odaklanma imkânı vermiyor. Ne özel sektör ne de kamu, strateji geliştirebildi. Dâhilî ve haricî sebepler aleyhimize ittifak etti. Kibir, ülfet, güç zehirlenmesi, tehlikeyi hafife almak ve bünyeyi kemiren adaletsizliklere, ahlakî çöküşe bağlı kaçınılmaz son: 17 Eylül, Türkiye’nin malî açıdan 11 Eylül’ü olabilir.
Daha berrak hale gelmesi için 11 Eylül 2001 saldırılarında ikiz kule yerine Türkiye ekonomisini, kulelere dalış yapan uçakların yerine de TL’yi buharlaştıran doları koyun. FED bardağı taşıran son damla olacak. Filmin sonu kötü bitecek. Katili uzakta aramayın.
(***)