MEDYAGÜNDEM- Şimdiden “yılın dizisi” oldu. Herkes merakla bu akşam başlayacak ilk bölümünü bekliyor. Kamuoyunda “başörtülü dizi” olarak bilinen “Huzur Sokağı”, bu akşam ATV ekranında seyircisiyle buluşuyor.
SABAH Gazetesi de bugün itibariyle “Huzur Sokağı Sakinleri” başlıklı bir yazı dizisi başlattı. Dizide “Kırmızı halıdan, yeşil seccadeye uzanan hayatların hikâyesi…” anlatılıyor.
İlk bölümde eski manken Gülay Pınarbaşı konuştu.
İşte o yazı dizisi:
——————————————————————————————————————-
Gülay Pınarbaşı, ünlü bir manken ve oyuncu iken her şeyi terk edip İslami yaşam tarzını benimsedi. Hayat amacını sorgulamasıyla her şeyini değiştirmiş. Pınarbaşı, atv’de başlayacak Huzur Sokağı dizisinin önemli mesajlar vereceğini söylüyor.
GİRİŞ
O nlar kimi yetişme tarzından, kimi Batılılaşma kaygısından, kimi de bilmediğinden İslam’ı farklı tanımıştı.
Bir gün inancı, ahlakı, Müslümanlığı anlamalarını sağlayan bir olay yaşadılar. En yakın dostları bile, “delirdiğini” düşündü bazen. Bazıları susarak verdi cevaplarını. Bazıları “Ben mahalle baskısına boyun eğmeyecek kadar anarşist adamım” diyerek meydana çıktı.
Şöhreti, parayı ellerinin tersiyle itip, inandıkları yolun yolcusu oldular. Sevdanın ufkunda Allah ve İslam sevgisiyle, yüreklerinin mabedinde yaşıyorlar. Politikaları olmadı hiç, “yobazlıkla İslam ahlakını birbirine karıştırmamak gerekir” derken, sadece insan kazanma gerçeğini seçtiler. Hepsi de ömürlerini bu yola harcamaya gönüllü. Eskiden selamları dudaktandı, şimdi yürekten.
Sosyalliklerine gem vurmuş da değiller. Katı kuralların içinde ayrımcılık düşlerine yüz vermeyecek kadar da akılcılılar.
Onların sloganı: “Bırakalım herkes ne düşünüyorsa, nasıl istiyorsa öyle yaşasın.”
Onları tanımak kadar; tanıtmayı amaçladığım bu yazı dizisinde benim kadar sizler de şaşıracaksınız.
İşte Huzur Sokağı’nın yeni sakinleri… Kırmızı halıdan, yeşil seccadeye uzanan hayatların hikâyesi…
İlk ve orta eğitimini Konya’da tamamladıktan sonra, Ankara Gazi Yüksek Hemşirelik Okulu’nu kazandı Gülay Pınarbaşı… Ancak hemşirelik yapmadı. 1989’da mankenliğe başlayıp, bir yıl sonra “Miss Globe Türkiye Güzeli” seçildi… Podyumların en aranan isimleri arasında yerini aldı. Neredeyse her gün gazetelerde hızlı yaşamı ve fotoğraflarıyla haber oldu. Sonra birçok televizyon dizisinde ve filmde rol aldı. “Ölümsüz Diriliş” ve “Kelebekler Sonsuza Uçar” gibi dini ağırlıklı filmlerde başrol oynadı. 1993’ün nisan ayında mankenliği bıraktı. Pınarbaşı, İslami yaşam tarzını seçtiğini açıkladı ve örtündü. 1994’te Refah Partisi’ne katıldı. Siyasi çalışmalarını halen sürdüren Pınarbaşı’nın çeşitli gazete ve dergilerde düzenli olarak yazıları yayımlanıyor. Gülay Pınarbaşı ile “Huzur Sokağı” ile gündeme gelen yeni hayatını konuştuk…
Manken olup şöhrete kavuşunca yaşamınız nasıl değişti? Yani şöhret olmadan önce yaşantınızla sonrasını karşılaştırabilir misiniz?
Allah her insanı belli bir kader üzere yaratıyor. Benim de, İslami bir hayat şeklini seçmeden önce bunları yaşamam kaderimdeymiş. Zaten Allah katında her insanın en son inanç ve yaşam şekli geçerlidir. Geçmişin hiçbir önemi yoktur. O nedenle geçmişte yaşadığım her şeye bir tecrübe olarak bakıyorum. Tanınan bir kişi olmamdan kısa bir süre sonra kendime “Niçin yaratıldım, Allah benden nasıl bir hayat yaşamamı istiyor, Hayatımın amacı ne” gibi sorular sormaya başladım. Şunu farkettim ki, insanlar aslında hep şöhret, zenginlik, para ve güzellikle mutlu olunur zannediyorlar. Oysa ben çevremdeki insanların hiç mutlu olmadıklarını, sadece mutluluk taklidi yaptıklarını görüyordum. Köklü değişiklik, hayatımı İslam dininin gerektirdiği şekilde yaşamaya karar vermemden sonra oldu.
Sizin şöhret olmanıza ailenizin verdiği tepki ne yönde oldu?
Ailem beni her zaman serbest bırakmıştır. Kararlarıma, seçimlerime güvenirler ve desteklerler. Hayatımı tamamen değiştirmeye, İslam dininin gerektirdiği gibi yaşamaya karar verdiğimi söylediğimde de bu kararımı desteklediler. Benden 1 yıl sonra annem de tesettüre girdi.
Mesleğinizin ve şöhretin zirvesindeyken bir anda ortadan kayboldunuz… Ne oldu da her şeyi bırakıp gittiniz?
Kararım ani oldu, ama ortadan kaybolma şeklinde bir şey olmadı. Hâlâ İstanbul’da yaşıyorum. Yeni bir çevrem, yeni bir hayatım oldu. Ama eski arkadaşlarımdan da görüştüğüm kişiler var. Ama bu kararı nasıl verdiğimi soruyorsanız, o dönem Türk Kadını Koruma Vakfı’yla birlikte bir organizasyon için Amerika’ya gitmiştik. Merhum Cumhurbaşkanımız Özal’ın ailesi de vardı bizimle birlikte. Sonra Özal’ın vefatı beni çok etkiledi ve ölümü çok fazla düşünmeme vesile oldu. Ölüm insanların ayaklarının yere basmasını sağlıyor.
1989’da mankenliğe başlıyorsunuz. 4 yıl sonra tam anlamıyla hidayete eriyorsunuz. Ne oldu o 4 sene içinde?
O zamana kadar İslam dini ve Müslümanlar hakkında, çok yanlış bilgilere sahiptim. Yobaz anlayışın, İslam dini olduğunu zannediyordum. Sonra bunların çoğunun Kuran’da ve Peygamberimiz (S.A.V.)’in sünnetinde olmayan hurafeler, yalan ve yanlış şeyler olduğunu anladım. Daha önceden, Müslüman olunduğu takdirde tüm güzelliklerden uzak kalmak, dünya nimetlerinden elini çekmek, münzevi bir hayat yaşamak gerektiğini zannediyordum. Oysa İslam dininin yıllardır öğrendiğimizin aksine sevgiye, şefkate, muhabbete, sanat ve estetik güzelliklere yer veren bir din olduğunu öğrendim.
Mankenlik sırasında iki dini film çektiniz. Onlar sizi etkiledi mi?
Evet, etkiledi. O dönemde ölüm üzerinde çok düşünmeye başlamıştım. Kelebekler Sonsuza Uçar filminde namaz kılmamın gerektiği bir bölüm vardı. Fakat ben namaz kılmayı bilmiyordum. Bu durum beni hem çok utandırmış hem namaz kılmayı öğrenmeme neden olmuştu.
Şöhrete alışan insanların, kolay kolay bundan vazgeçmediği söylenir, siz nasıl bu kadar kolay vazgeçebildiniz?
İnsan dünyaya bir defa geliyor. Hayat çok kısa. Zaman çok hızlı geçiyor. Ünlü olmak, insanlar tarafından tanınmak, genelde insanların nefsine hoş gelir. Fakat bunlar gelip geçici olaylar. İnsan dünyada en yüksek makamlara sahip olsa, dünyanın en ünlü insanı olsa, yine gideceği yer toprağın altıdır. Ben Allah’ın beni sevmesini istiyorum. Benim yaratılış amacım ünlü olmak değil, Allah’a kul olmak.
Şimdi mankenlere, şov dünyasında olan isimlere veya oyunculara bakıp, onların yaşamlarını görüp ne düşünüyorsunuz, aklınızdan ne geçiyor?
Onlara şefkat duyuyorum, benim gibi gerçekleri görmeleri ve İslam dininin güzelliklerini tanımaları için dua ediyorum. Çünkü mutlaka mutlu ve huzurlu olmayı, sevgi dolu, nezih ve kaliteli bir hayat yaşamayı istiyorlardır. Ancak bunları yanlış yerlerde ve yanlış yöntemlerle elde etmeye çalışıyorlar.
Atv’de yayına başlayacak olan Huzur Sokağı adlı dizi hakkında bilginiz var mı? Veya Şule Yüksel Şenler’in Huzur Sokağı adlı kitabını okumuş muydunuz?
Kendisini çok severim ve takdir ederim. Birçok insanın İslam dini ile tanışmasına, İslam ahlakına muhabbet duymasına vesile olmuştur. Romanı okumuş, filmini de izlemiştim. atv gibi bir televizyonda bu şekilde bir senaryonun dizi olarak yayınlanması çok olumlu bir gelişme. Dizide hurafelerden ve yanlış inançlardan arındırılmış, gerçek İslam dininin insanlara anlatılacağını düşünüyorum. Temennim, bu dizi ile İslam’ın sevgi dolu yüzü tanıtılır ve insanların düşünmelerine vesile olur. Dizide, hayatınızla örtüşen bir hikâye var, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde toplum psikolojisi ve eğitimi açısından televizyon önemli bir yer teşkil ediyor. Bu nedenle de yapımlarda topluma doğru mesaj vermek çok önemli. Kitapta kişileri dış görünüşleriyle yargılamanın yanlış olduğu, önemli olanın karşılıklı hoşgörü, sevgi ve saygı olduğu çok iyi vurgulanmıştı. İnşaallah dizide de dinimizin güzel mesajları insanlara en etkili şekilde ulaştırılır.
Araştırıp yeni şeyler öğreniyorum
Bu yeni hayatınız nasıldı? Değişen yaşam biçiminizi biraz anlatır mısınız?
Nerede ve nasıl bir evde yaşamaya başladınız, ne yiyip içiyordunuz, nerelere gidiyordunuz, nasıl vakit geçiriyordunuz, nerede tatil yapıyordunuz? Bahçeli güzel bir evim var. Araştırmayı, okumayı, yeni şeyler öğrenmeyi ve yazı yazmayı çok seviyorum. Bir dönem Refah Partisi’ne katıldım ve çeşitli faaliyetlerde bulundum. Hanım kollarında konferanslarımız, toplantılarımız oluyor. Çok geniş bir arkadaş çevrem var, hepsi de hayatlarını İslam ahlakının yayılması için gayret ederek geçiren insanlar. Onlarla birlikte çeşitli konferans, toplantı türünde faaliyetlerimiz de oluyor.
İnsanlar gerçek İslam’ı gördüler
Üzerinizde mahalle baskısı var mıydı, AK Parti iktidarından sonra mahalle baskısının azaldığını, hatta yok olduğunu düşünüyor musunuz?
Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Halkımızın geneli dindar insanları sever ve saygı duyar. İnsanlar gerçek İslam’ın yobazlık olmadığını, bizzat Kuran’dan delilleriyle görmeye başladılar. Bu da insanımızın kalbini çok rahatlattı ve daha önyargısız bir gözle İslam dinine bakmalarına vesile oldu.
Bambaşka biri oldum, huzurluyum
Hayatınızda iki evre var sanki eski ve yeni Gülay… Karşılaştırsanız bize?
Yeni Gülay; Allah’ı çok seven, Allah âşığı, sürekli İslam ahlakının yayılması için gayret eden, yüksek ideallere sahip, geniş bir sosyal çevresi olan, çok mutlu, huzurlu, neşeli bir insan. n Eski günlerinizi özlüyor musunuz? Asla. Ben dinimizi öğrendikten sonra, Allah’a, Peygamberimiz (S.A.V.)’e ve İslam dinine âşık oldum. Huzurluyum, çok mutluyum. Bambaşka biri oldum. (SABAH)