Anasayfa / GENEL / Yeni Şafak yazarından destansı bir medya eleştirisi!
markar-esayan4

Yeni Şafak yazarından destansı bir medya eleştirisi!

MEDYAGUNDEM.COM- Markar Esayan Yeni Şafak’ta yine “destansı” bir medya eleştirisine imza attı. Sözde demokrat görünüp sivil iktidara karşı medya üzerinden nasıl “darbe planları” yapıldığını anlamak istiyorsanız Esayan’ın her satırı kıymetli yazısını okumalısınız.

Esayan’ın eski gazetesi Taraf’la ilgili şu satırları ise son derece çarpıcı:

“Taraf gazetesinden Çözüm Süreci ve hükümete kategorik olarak savaş açmadığımız için tasfiye edildiğimizde, arkadaşlarımızla gelecek günlerin çok sert bir mücadeleye gebe olduğunu hissetmiştik. Gazetenin biz ayrıldıktan sonra ne hale geldiğine Hilal Kaplan son yazısında değindi. Etyen Mahçupyan da çok berrak bir tasvirle ‘Taraf bir gecede Mr. Hyde’a döndü’ diye yazdı.

Taraf için sadece üzülüyorum. Orada ekmek parası için hala aylarca maaş almadan çalışan emekçi muhabir, editör ve sayfa sekreteri arkadaşlarım için de üzülüyorum. Canımız dahil her şeyimizi ortaya koyarak vesayete karşı bir demokrasi destanı yazmıştık orada. Final böyle olmamalıydı. Üzüldüğüm için bu bahsi çok uzatmayacağım.”

Esayan’ın “medya şirretliği” başlıklı yazısından bölümler şöyle:

GEZİ’NİN ENERJİSİ ÜZERİNDE AKBABALAR GİBİ DÖNENLER

Bugün yaşanan sert ortam, bir demokrasi ve özgürlük hareketi olarak ambalajlanmaya çalışılsa da, derinde çok daha ciddi bir iktidar mücadelesi yaşanmakta. Bu mücadelenin kodlarını iyi okumak, senaryo olarak sahnelenen hikâyeyi çözmek ise hayati.

Bu süreçte olan, olmaya devam eden şeyleri analiz ederken, daha fazla özgürlük ve kent siyasetine itiraz için Gezi’ye sahih duygularla çıkan gençler alınıyorlar. Sözüm veya sözümüz onlara değil. Gezi’nin enerjisi üzerinde akbabalar gibi dönen siyaset mühendislerine yönelik bu eleştirilerimiz.

Ancak artık bu safhadan sonra, Alevi, Kürt ve ‘laik’ fay hatlarını kırmaya çalışan siyaset mühendislerine ‘yakıt’ olmaktan vaz geçerlerse, daha sonra üzüntü ve keder yaşamazlar.

DEŞİFRE OLDUKÇA DAHA FAZLA YÜKLENİYORLAR 

Türkiye’de merkez medya her zaman kirli işlerin içinde oldu, hatta maestroluk yaptı. 28 Şubat’ın darbeci yazar ve yönetmenleri, bugün de Gezi’den bir siyaset dizaynı çıkarmaya çalışıyorlar. Eksiksiz her darbeyi desteklemiş, ama ellerindeki algı yaratma gücüyle yine de ‘itibarlı’ kalmayı başarabilmiş bu isimleri gerçekten ibretle izliyorum. Etkili oldukları kesimlere nasıl bir Türkiye göstermek istiyorlarsa, o Türkiye’yi gösteriyorlar ve bunda çok da başarılılar. Ancak artık halk da eski halk değil. Her hamle kısa sürede deşifre oluyor. Deşifre oldukça daha güçlü yükleniyorlar; çünkü bu pisliği kazanarak kapatmaktan başka yolları yok.

ACILAR VE ÖLÜMLER GADDARCA ARAÇSALLAŞTIRILIYOR 

Bazen soruyorum kendime; ‘Bu ülkede kepaze olmadan yaşlanmak neden mümkün değil’ diye.

Ülkede basın özgürlüğü ve başka sorunlar var mı, var. Hükümet hatalar yapıyor mu, tabii ki yapıyor. Ama bunların çözümü için namuslu şekilde tartışılan bir dönem değil bu. Basın özgürlüğü, Alevilerin, Kürtlerin ve laiklerin korkuları, acıları, gençlerin ölümleri gaddarca araçsallaştırılıyor. Erdoğan ve hükümete yönelik sıradan birer alet muamelesi görüyor.

MERKEZ MEDYA HÜKÜMETE KARŞI SİYASİ MÜCADELE YÜRÜTÜYOR 

Türkiye’de basının yüzde doksanının hükümet kontrolünde olduğu algısı bir yalandan ibaret. Kocaman bir gazete yönetici kadrosu (Taraf), Çözüm Süreci’ni desteklediği için operasyona uğradı ama, bu çevrelerde tek bir yazıya bile değer görülmedi. Çünkü burada ideolojik bir savaş söz konusu ve gazetecinin hangi pozisyonda olduğu önemli, basın özgürlüğü değil.

Ancak medya özgürlüğü konusu hükümete yönelik en etkili muhalefet alanlarından birisi ve yurt dışında da ciddi bir karşılığı var. Hükümet, 28 Şubat ve kendi dönemindeki ‘411 El Kaosa Kalktı’ türünden gazeteciliğin ise bir ‘gazetecilik’ faaliyeti olmadığını biliyor. Merkez medya –içlerindeki namuslu gazeteci-emekçi arkadaşımızı mutlaka tenzih ederek- hükümete karşı bir siyasi mücadele yürütüyor ve Erdoğan da buna göre oyun kuruyor. Bu, doğru ve yanlışlarla ilgili bir şeyden çok, yaşanan şeyin kimyasını anlamaya yönelik bir tesbit.

MEDYANIN SİYASET MÜHENDİSLİĞİ 

Yani eğer, bir mühendislikten bahsedeceksek, iktidarın medya mühendisliğine nazaran medyanın siyaset mühendisliğinin çok daha kötücül ve antidemokratik olduğunu söyleyebiliriz. Hepimizi kahreden merhum Ahmet Atakan’ın ölümü ile ilgili yapılan tezvirat bile tek başına bunu kanıtlamaya kafi.

BÜYÜK ŞİRRETLİK 

Hasan Cemal’in Milliyet’ten gönderilmesinden sonra ‘yandaşlıkla’ itham edilen Yeni Şafak’a davet edildiği, Derya Sazak’ın yerine ise Fikret Bila’nın getirildiği bir ülkeden bahsediyoruz. Erdoğan’ın nasıl devrileceğine, bedensel ve ruhsal sağlığını yitirdiğine, Hitler’e, Franco’ya eşdeğer bir diktatör olduğunda yönelik yazıların sıradanlaştığı, ama bunlar eleştirildiğinde ise ‘Bizi linç ediyorlar’ diyerek büyük bir şirretliğin sergilendiği bir ilkesizlikten bahsediyoruz.

Bu, sonuç alınacak bir eleştiri biçimi değil, zelil bir kavganın en etkili malzemesi. Gerçekten Erdoğan devrilmek değil de eleştirilmek istenseydi, aslında paradoksal olarak namuslu eleştiriyi zayıflatan bu yol tercih edilmezdi.

İşte bu nedenle de medya eleştirileri itibarsız.

ESAYAN’IN YAZISI İÇİN TIKLAYIN

MEDYAGUNDEM

ab2

Bir AB ülkesinden Türkiye aleyhine kampanya için 5 milyar dolarlık fon

Akşam gazetesinde Markar Esayan’ın “Mesele dolar değil anlamadın mı?” başlıklı yazısı şöyle: Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’nin …

kemal-caps1

Ya siyasete tecavüz eden CHP’nin suçu ne olacak?

Akşam gazetesinde Markar Esayan’ın “’Siyaseti istismar etme suçu’ ne olacak?” başlıklı yazısı şöyle: Dün, bu …

musul12

Bu medyayı evinize sokmayın!

Diriliş Postası gazetesinde Erem Şentürk’ün “Medyadan umudu kesin, kendiniz müdahale edin vatan elden gidiyor” başlıklı …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir