“Bugün erken kalktım. Denizi uyandırdım!”
Hasan Kaptan, geçen ay on beş gün boyunca Akdeniz’de teknesiyle bin dört yüz otuz sekiz mil yaptı; dönüşte de “kaldığı yerden” okuyucularını “Hayal Teknesi”nde misafir etmeye devam ediyor!
Yerli J.Reno’nun Deniz Baykal’a yakıştırdığı “tekne” hayalden ibaretti; Hasan C.’nin teknesi ise hakiki…
Bununla birlikte, Hasan Kaptan da aynen J.R gibi müşterilerini “Hayal Teknesi”ne bindiriyor, onların gözlerini bağlamayı pek seviyor.
*
Hasan Kaptan, “son haftalarda iyi ki denizlerde imiş” aksi halde ne mi olurmuş?
Zaloğlu Rüstem’e benzettiği Başbakan…
Elinde koca bir pala durmadan her yana sallarken pekala onun da kellesini alabilirmiş!
“Afiyetle yiyelim” diye bize anlattığı işbu hikaye, Hasan Kaptan’ın bir defa daha asıl kıyafetini “ihtiyaca binaen” giydiğini gösteriyor.
Yaşlı Kurtlar Masası’nın…
İhtiyacından bahsediyorum!
*
Bir önceki gardırop sahnesinde neler yaşandığını unutmuş olma ihtimalimiz hayli yüksek; o yüzden üç yıl öncesine dönüp bir bakalım, Hasan Kaptan bizleri dolmuşa, pardon Hayal Teknesi’ne nasıl da bindirmiş, diye:
“Başbakan Erdoğan’ın ekonomik krizi baştan beri kötü yönettiğine ilişkin kanaat, gittikçe yaygınlaşıyor.
Hükümetin geciktiği, olayların arkasından sürüklendiğine dair inanç ağır basıyor. (..)
Erdoğan’ın ekonomi takımına dönük eleştirel yaklaşımlar fazlasıyla yaygın iş dünyasında. Onlardan birinin sözleri şöyle: ‘IMF ile bir an önce anlaşma yapılmasında fayda var. Çok gecikildi. Geçen mayıs ve haziranda yapılmış olsaydı Türkiye’ye 40 milyar dolar gelebilirdi. Şimdi ancak 20 milyarda kalacağız.’
Güncel soru: IMF ile anlaşma kapıda mı? Öyle gözüküyor, süreç hızlandı. Bir bankacı şöyle dedi: İlle de yumurtanın kapıya dayanması mı lazım? Bu yola daha önce gitseydik, çok daha iyi olurdu.” (Milliyet, 22 Kasım 2008)
*
O günlerde, “Mister Simit”in oğlu Mustafa Koç “IMF ile stand-by yapılmasının Türkiye’yi ne kadar rahatlatacağı” hikayesini canla başla anlatıyordu.
*
Aydın Doğan’la ortak şirketi olduğu ortaya çıkan Deutsche Bank, “Türkiye’nin 90 milyara ihtiyacı olabilir!” diye açıklama yapıyordu. (1 Kasım 2008)
Deutsche Bank mı?
Kriz dönemlerinde Türkiye’den para kaçışını körüklediği iddia edilmişti.
*
TÜSİAD, ısrarla IMF anlaşması istiyordu.
(19 Aralık 2008)
*
Hal böyleyken, Hasan Kaptan’ın 3 Aralık 2008 tarihli yazısının başlığına bakalım: “Erdoğan sandıkta çöküş yaşar mı?”
Türkçesi: “Ey Tayyip Erdoğan, bir an önce IMF ile anlaşma yapmazsan, sandıkta bitersin!”
*
Teknesiyle demokrasi limanlarında dolaşmayı pek seven Hasan Kaptan, aslında nedir?
TÜSİAD’ın, Kriz Lobisi’nin, baronların dublajını yapan bir seslendirme sanatçısı mıdır?
… … …
Baronlar (Yaşlı Kurtlar) iki yıl önce Ankara’nın IMF’ye “Elveda” demesinden de, Türkiye’nin küresel krizi en az zararla atlatmasından da fevkalade rahatsız olmuşlardı!
*
Hasan C.’nin en büyük özelliği “On yıl aralıklarla nedamet getirme” kitapları yazmasıdır.
Vaktiyle 28 Şubat sürecine verdiği desteği de bu yolla tarih sahnesinden silmiş olduğunu düşünüyor olmalıdır. (Sahi, neden her defasında on yıl geçmesi gerekiyor?!)
Tabii, sil sil bitmiyor.
29 Ağustos 2001’de “Erdoğan’ın değiştiğine inanmıyorum. Takiye yaptığı kuşkusu güçleniyor” diye köşesinde denize açılan da; 27 Nisan 2002’de “Türkiye iyi yönetilseydi siyasette Tayyip’ler, radikal uçlar bu kadar güçlenmezdi” diye yazan da Hasan Kaptan’dı…
“Avrupa’da irtica yok, bizde var”dan başlayıp; türban yasağını savunduğu yazılarına kadar onlarca hayal teknesi seyahatini bir kalemde denize atalım…
Hasan Kaptan bahsinde asıl mesele şu:
Mütemadiyen “askeri vesayet”ten (isabetle) söz eder de…
Nedense…
Darbeci/Cuntacı askerlerin de emir aldığı, bağlı ve bağımlı bulunduğu Bütün Kurumların Üzerindeki Derin Yapı’nın uzun yıllar süren vesayetine (Baronlar Konseyi!) seyahat etmez.
Üstüne, Ergenekoncuları, “Avrasyacı, Rusçu” imiş gibi gösterme göz bağcılığını da özenle yapar!
… … …
İlhan Berk mi? Bir şiirinde şöyle diyor:
“Bugün erken kalktım. Denizi uyandırdım!”
TAMER KORKMAZ/YENİ ŞAFAK