MEDYAGÜNDEM- Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz’ın yeğeni Çınar Oskay’ın yayın yönetmenliğine getirildiği “Hürriyet Pazar” geçtiğimiz pazar günü yayınladığı manşet haberle ciddi tartışma yarattı.
“Dindar” ve “laik” burjuvaya mensup iki aile arasındaki 10 farkın sergilendiği habere Oray Eğin bile Twitter’da “Zekasızlık başyapıtı olarak saklanmalı. Üstelik ayıp” yorumu yapmıştı.
2 fotoğraf Hürriyet’te hangi zihniyetin egemen olduğunu göstermesi açısından da önemliydi.
Bugün Star gazetesinde Elif Çakır, işte o “hastalıklı kafa”yı fena maskara etti.
Çakır’ın güne damga vuran yazısı şöyle:
***
Kafalarınız çok güzel, inancınız gereği!
İnancım gereği bir evim var ve yine inancım gereği mutlaka evimde uyuyorum, evimin zemininde halılar, penceremde tüller ve güneşlikler var. Suyu bardakta içiyorum yemeğimi kaşıkla yiyorum, bıçak ve çatal kullanmak inancımla ters düşmediği için kullanıyorum.
İnancım gereği geceleri uyuyorum, sabahları uyanıyorum…
Garip inanışlarım var!
Ne diyeyim ki!
Hürriyet gazetesinin haftasonu Pazar ekinden manşetledikleri “dindar” ve “laik” burjuvaya mensup iki aile arasındaki 10 farkı bulmamızı istedikleri haberini okuyunca, benim tuhaf inançlarım geldi aklıma. Çok şükür ki “hurafe inanışlarım” yok!
***
Epeyce zamandır AK Parti iktidarıyla birlikte dindar kadınlar üzerinden “cipe binen ve otobüs durağında bekleyen başörtülü kız” tartışmaları yürütülmeye çalışılıyordu. Şimdi buradan hareketle (Orhan Pamuk’un eleştirisini savuşturmak adına belki) AK Parti iktidarı ile sermayenin el değiştirdiği ve yeni sermayedar sınıfının “dindar burjuvalardan” oluştuğunu dillerine dolamaya başladılar.
Mustafa Karaalioğlu’nun soruna neşter vuran “dünün mağdurları bugün mağrur mu oldu?” başlıklı yazısı ve Orhan Pamuk’un “Türk burjuvazisinin kibirli ve üstten bakan tavırlarından tiksiniyorum” sözleri tartışmayı yeniden hızlandırdı.
İyi ki de tartışılıyor. Ancak bu tartışma yapılırken iki kavram birbirine karıştırılıyor. Burjuvazi ve aristokrasi…
Türkiye’de Batı’daki gibi bir aristokrat zümre yok. Onun yerine cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte devlet eliyle seçilip zenginleştirilen ve hala devlete göbekten bağlı türedi bir “zenginler” kitlesi var. Yani açıkçası Batılı anlamda bir burjuvamız da yok.
Gerçek anlamda burjuvazinin kötü bir şey olmadığına inanırım. Gerek ekonomik gerekse düşünsel anlamda toplumu sürekli yeniliğe zorlayan, geliştiren bir lokomotif olarak işlev görmesi halinde… Kendi çabası ve emeği ile zenginleşmesi ve ülke ekonomisine güç katması koşuluyla tabi.
Hürriyet gazetesi, adı üstünde sit-com ailesi ve maalesef bu ülkenin bir gerçeği. Onlar dünün Türkiye’sinde de “toplum mühendisliği” yaptıklarını zannedip, tütsülenmiş kafalarındaki hayalin de gerçek olduğuna inanıyorlardı. Hep bir hayal dünyasında yaşadıklarından gerçekle bir türlü yüzleşemediler ve dolayısıyla da kabullenemediler.
Tam da bu yüzden Hürriyet’in prizmasından hiçbir gerçekliği öğrenemez ve anlayamazsınız, çünkü o kadar çarpıtarak ve karikatürize ederek veriyorlar ki, yansıyan hiçbir şeyin gerçeklikle bağlantısı olmaz.
Tıpkı bulduklarını sandıkları “iki burjuva” ailesi gibi… Sit-com ekibinin seçerek okurlarına sunduğu, Amerika’dan tatilden dönen kuyumcu Güzeliş ailesi ve umreden dönen ayakkabıcı Büyükekşi ailesi (nasıl Hürriyet’in sayfalarına kendilerini açmışlar, ona da şaşırıyorum ya) üzerinden Orhan Pamuk’a nazire yapmışlar güya…
Burjuva ailelerin aynı zamanda aristokratlara has yaşam tarzları olması gerektiği beklentileri oluşması da, Hürriyet muhabirinin “aileleri karşılaştırma” yanılgısı da bu yüzden. Hürriyet muhabiri totaliter bir mantıkla, bir toplum mühendisi edasıyla zenginleşen “dindarlara” burjuva kültürünün ne olduğunu öğretmeye çalışıyor kendi kafasınca.
Her ülkenin, ister yerel unsurları gelenekleri içinde barındıran bir yaşam tarzı, isterse de sonradan edindiği derme çatma kültürünün izlerini barındıran yaşamıyla burjuvazisi kendisine.
Yani uzun lafın kısası, ister sonradan kazandığı parayla Burhan Altıntop tarzı bir hayat sürer isterse de batılı yaşam tarzı.
Bir antropolog heyecanıyla girişilen ve karşılaştırmalar yapılan haberlerden olsa olsa ortaya böyle “inançları gereği ayakkabı giymiyorlar evlerinde” komediler çıkar işte..
Pazar günkü “2 fotoğraf arasındaki 10 farkı bulun” başlıklı haber, tabii ki sosyal medyada da çok dalgalandı. “Dindar burjuva” ailesinin, “inançları gereği” evlerine ayakkabıyla girmemesi komikliğinin yanısıra, “tatlı niyetine kabuğu soyulmuş bütün karpuz” yediklerinin vurgulanması da, ahalinin bir hayli merakını celbetti!..
Hürriyet’in haberindeki iki fotoğrafı yanyana koyup gözleriniz şaşı bakınca, üçüncü boyutta ortaya çıkan “Hürriyet fotoğrafını” görüyorsunuz!.
Türkiye’nin gerçek fotoğrafından habersiz, hep bir oryantalist zihniyetiyle yaptıkları haberleri, yorumları görüyorsunuz. Hani o, hep “başarısız” olan yönetmenin ruhu sinmiş bu gazeteye, nasıl çıkaracaklar bilmem.
Şimdi oturup plazada “kötü ruh çıkarma” seanslarına girişirler mi bilmem!..
ELİF ÇAKIR/STAR