BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir helikopter kazası süsü verilerek Fetocu terör örgütü tarafından öldürüldüğü meselesi aydınlatılmayı bekliyor. Bugün Nedim Şener son derece çarpıcı bir bilgiyi ilk kez açıkladı. O da rahmetli Yazıcıoğlu’nun ölümünden birkaç gün evvel Dink ailesi ile görüşecek olması… Çünkü Dink cinayeti işlendiğinde Yazıcıoğlu, cinayetin azmettiricisi olmakla suçlanan polis muhbiri Erhan Tuncel’li o meşhur fotoğrafla gündeme getirilmişti. Şener’in yazısı Yazıcıoğlu’nun “bizim tarla çoktan sürülmüş” derken Fetocu terör örgütünü kastettiği biliniyor. Şimdi merak edilense gördüğü fotoğrafı Dink ailesiyle paylaşmak isterken öldürülmüş olabileceği… İşte Şener’in yazısı:
“BİZİM TARLA ÇOKTAN SÜRÜLMÜŞ”
Hrant Dink öldürüldüğünde BBP’ye bağlı Alperen Ocakları, dolayısıyla partinin Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun adı bir anda gündeme oturdu. Çünkü cinayetin azmettiricisi olmakla suçlanan Emniyet’in Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) Erhan Tuncel Alperen Ocakları yöneticisiydi. Katil Ogün Samast’ı yönlendiren Yasin Hayal de parti üyesiydi. Cinayetin ardından Muhsin Yazıcıoğlu’nun daha önce Trabzon’a yaptığı ziyaret ile ilgili fotoğraflar ortaya çıktı. O meşhur karede Tuncel, Yazıcıoğlu’nun arkasındaydı. Bu durum BBP çevresini “olağan şüpheli” haline getirdi. Yazıcıoğlu kendisine ve partisine komplo kurulduğunu anlatmak için hep şu sözü söyledi, “Bizim tarla çoktan sürülmüş.” O günden beri “o tarlayı” kimin sürdüğü bir türlü ortaya çıkmadı. Yazıcıoğlu’nun ölümünden birkaç gün önce bu konudaki düşüncelerini paylaşmak için Dink ailesi ile görüşmek istediğini öğrendim. Bu konuda aracı olanlar yazışmış. Ama görüşme gerçekleşmeden Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 günü helikopter kazasında 5 kişiyle birlikte öldü.
Dün bu köşede Ankara’da İstihbarat Dairesi Başkanlığı içerisinde C5 isminde yasadışı bir büro kurulduğunu, burada Ergenekon yanında Hrant Dink, Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin de takip edildiğini yazmıştım. Asıl şaşırtıcı olan bu büroya 9 Eylül 2008 ile 25 Mayıs 2012 arasında Yazıcıoğlu’nun ölümü ile ilgili toplam 61 belge ve raporun gelmiş olması. Malum, Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 günü bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Belge ve raporların C5 isimli büroya hangi tarihte geldiğinin net olarak ortaya konması gerekiyor. Çünkü ölüm tarihi olan 25 Mart 2009’dan sonra gelmişse, cinayeti aydınlatmak amaçlı olduğunu düşünebiliriz. Yok eğer ölmeden önce gelen belge ve rapor varsa yasadışı C5 isimli büronun hangi amaçla Yazıcıoğlu hakkında belge ve rapor tuttuğuna dair cevabın net olarak ortaya konması gereklidir. Bu soruların yanıtlarını yargılama safhasında öğreneceğiz.
Helikopteri NTV mi düşürdü?
İster ölümünden önce ister sonra C5 isimli yasadışı büroda Yazıcıoğlu ile ilgili belge ve raporların bulunması çok önemli bir durumdur. Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek tarafından kurulan ve yönetilen yasadışı C5 bürosunun ana amacı Ergenekon operasyonlarını kurgulamaktı. Bunun için de Ergenekon kapsamında değerlendirilen Dink ve Zirve cinayetleri ile ilgili belgeler de tutuluyordu. Ama nedense açılan davalarla bu soruşturmalar birleştirilmedi. Kuruluş amacına baktığımızda C5 isimli büroda Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili belge ve raporların bulunması şu amacı taşıyor olabilir: “Muhsin Yazıcıoğlu kazada değil, Ergenekon’un düzenlediği bir suikastle öldürüldü.” Öyle ise buradaki belge ve bilgilerinde savcılıklarca paylaşılmış olması gerekir. Bunu da daha sonra öğreneceğiz.
İşte tam bu noktada aklıma 22 Ekim 2009 tarihli Taraf gazetesinin “Ölüm helikopterinde 139 defa arandı” haberi geldi. Taraf o gün NTV televizyonunun santralinden Muhsin Yazıcıoğlu’nun cep telefonunun 139 kez aranarak “yaratılan manyetik alanla” helikopterin düşürüldüğünü yazmıştı. Herkes gülmüştü ama haberin amacı belliydi; NTV’de çalışan ve o polislerin pek hoşlanmadığı bazı gazetecileri suçlamaktı. Kaynağını da öğrendik; gerçekle yalanın kurgulandığı yasadışı C5 bürosu.