Kurtlar Vadisi Pusu’nun 167. Bölümü’nde İhtiyarlar Heyeti’nin olağanüstü toplantısı çok konuşulacak.
ATV’nin iddialı dizisi Kurtlar Vadisi Pusu’nun 167. bölümünde, İhtiyarlar Heyeti olağanüstü toplandı. Toplantının ana konusu, Türkiye-Suriye-İran-Rusya dörtgenindeki gerginlik oldu.
Heyetin toplantısında “Rusya ve İran’la ya savaşırız ya da anlaşırız” sözleri dikkat çekti.
İŞTE İHTİYARLAR HEYETİ’NİN OLAĞANÜSTÜ TOPLANTISINDAKİ O KONUŞMALAR…
“BM VE NATO KILINI KIPIRDATMIYOR”
– Bölgesel güç olmamız lazım diyorsunuz, yeni dünya düzeni diyorsunuz. Ama BM’den, NATO’dan medet ummaya devam ediyorsunuz. Fiilen Suriye meselesini biz sürdürüyoruz. Bedelini biz ödüyoruz. Ne NATO, ne de BM kıllarını kıpırdatmıyor. Amerikan seçimleri diye dünyayı oyalamaya devam ediyorlar.
“2. DÜNYA SAVAŞINDAN SONRA TÜRKİYE KENDİSİNE BİÇİLEN ROLÜ OYNAMAYA RAZI OLDU”
– Biz BM’nin ya da NATO’nun kölesi değiliz. 2. Dünya Savaşı’nın galipleri bu dünya düzenini kurdular. Bize de bir rol biçtiler. Biz de uzun süre kendimize biçilen rolü oynamaya razı olduk. Ama artık dünya, 1950’lerin, 1970’lerin dünyası değil. Artan gücümüzle orantılı olarak BM’de de NATO’da da giderek daha fazla söz sahibi oluyoruz. Tarihi bağlarımız gereği Türk ve İslam dünyasının oradaki temsilcisi biz olmak zorundayız.
“RUSYA VE İRAN’LA YA SAVAŞIRIZ YA DA ANLAŞIRIZ”
– Arkadaşlar bölge politikaları bölge ülkeleriyle oluşturulur. Biz halen Atlantik ötesine göre düşünüyoruz. Halbuki bizim dibimizde Rusya var, İran var! Bunlarla ya anlaşırsınız, ya savaşırsınız. Bizim bu ülkeyle savaşacak gücümüz olmadığına göre, bu ülkelerle anlaşmadan, onlara rağmen bölge politikası üretmek bizim için tarihi bir hata olur.
“İRAN İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK AMA…”
– Biz Rusya’yla ilişkilerimizi hiç olmadığı kadar ileri taşıdık. İran’ı da uluslararası toplumda yalnız bırakmayarak daha sağduyulu davranacaklarını umduk. İsrail’le ABD’nin olası müdahalesini engellemek için elimizden gelen çabayı gösterdik.
– İran, bizim onlara gösterdiğimiz iyi niyeti bizden esirgedi. Öncelikle, Irak’ta sonra Suriye’de bize karşı hasmane bir tutum takınarak, hem terör örgütüne destek verdi, hem de bölgede sünni-şii çatışmasını körükleyerek bizi sünni kampında şiilerin düşmanı olarak göstermeye çalıştı.
– İran’ın, Suudi Arabistan’ın da derdi müslümanların refahı, esenliği değil, kendi nüfuz alanlarını artırmak. Bizim sünni veya şii diye bir meselemiz yok. Biz kendi nüfuz alanımızda, kimsenin mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun zulme uğramamasını istiyoruz.
ARAP BAHARI NE İŞE YARADI?
– Ben bu bakış açısını çok romantik buluyorum. Devlet duygularıyla değil, akılla hareket eder. İran Arap Baharı’nı İslam Baharı diye lanse ediyor. En büyük İslam düşmanı Esed’i hem İslam dünyasının önemli bir parçası, hem de anti-siyonist olarak göstermekten çekinmiyor.
– Nüfus alanlarında etnik köken ve dini ayrımlara gitmeden, hak ve adalet sağlayan güçler tarih boyunca her zaman yücelmişlerdir. Bu bölgede barış ve istikrarın hakim olduğu günlere bakarsanız, orada hak ve adalet görürsünüz.
– Bu “Yeni Osmanlıcılık” sevdası Arap Baharı’yla birlikte yeniden hortladı. Arap Baharı denilen demokratik evrimi “halkın iktidarı” zannedenler aynı rüyaları görmeye başladı.
“BÖLGEDE EN ÖNEMLİ GÜÇ BİZİZ”
– Arkadaşlar, eskinin yenisi olmaz. Eski, eskide kaldı. Ancak bu, tarihe bakarak bir takım analizler yapmamıza da engel değil. Bu bölgede en önemli güç biziz. Biz buna kendi içimizde inanırsak, dünya da bunun böyle olduğunu kabul edecek.