Sabah gazetesinde Engin Ardıç’ın “Unutun artık şu AB işini” başlıklı yazısı şöyle…
Laf kalabalığına dalmayalım, Hollanda meselesinin bütün ayrıntılarını biliyorsunuz. Duygusal da davranmayalım, duygu seli çağlayan oldu döküldü.
Her işte bir hayır vardır: Bizim Avrupa Birliği’ne, Avrupa Birliği’nin de bize göre olmadığı iyice ortaya çıktı.
Ya ne olacağını sanıyordunuz? Tarih boyunca Batı’nın “zıddı” olagelmiş Osmanlı ülkesi, Batı’ya nasıl eklemlenecekti?
“Cumhuriyet yaldızı” ancak kendimizi kandırmamızı sağlıyordu. Bu üyelik, 1699 yılında başlamış olan Osmanlı bozgununun da son noktası sayılacaktı:
Tam teslimiyet!
Göreceksiniz, çok yakında Türkiye’nin “tam üyelik adaylığını” da donduracaklar.
Bu adımı atmak için 16 Nisan’da Erdoğan’ın kesin zaferini bekliyorlar.
Hiç şüpheniz olmasın, “çifte vatandaşlığı” bile kaldıracaklar. Vizenin daha da sıkılanması da gündeme gelecektir.
Bakalım aşağılanmayı bir kere daha sineye mi çekeceğiz, yoksa yiğitlik bizde kalsın yaklaşımıyla daha önce davranıp “girmiyoruz, vazgeçtik” diyecek miyiz?
Öyle ya da böyle Avrupa’nın istediği olacak…
Bu çirkin komedya da bitecek.
Alafranga aydınlarımız karalar bağlayacaklar…
Bir merkezi hükümeti, bir ordusu ve bir anayasası bile olmayan, üyelerinin işler sarpa sarınca yavaş yavaş terkettiği (İngiltere) bu çakma birlikte ne işimiz var? Sıkıyı görünce, ilk ciddi krizde faşizme yönelen, “eski hastalıklarına” dönen zorlama bir topluluk bize ne hayır getirir?
Türkiye ancak bir tek şekilde bu birliğe girmeyi umut edebilir:
Kıbrıs’tan çekilir, güneydoğu bölgesini de bir Kürt devletine terkederse!
Yani küçük, uysal, “haddini bilen” bir Türkiye… “Eski büyüklüğünü” hatırlamayan, ezikliğe razı olmuş Türkiye…
Aydınlarımızın ölçülerine göre de “ağzı burnu düzgün, adam olmuş” bir Türkiye!
Buna gizli gizli tav olan “komprador” aydınlarımız sıkıysa açık açık söylesinler diyecektim ama söyleyemezler, çünkü bir kısmı kodeste! Bu rezil çözümü sağlayabilmek için Fetullah’a bile biat etmekten utanmadılar.
Bu teklif bize yirmi beş yıl kadar önce yapılmıştı, Avrupa önce bu çözümü düşündü, olmayacağını görünce de şimdi artık Türkiye’yi gözünden çıkardı.
Her işte bir hayır vardır: Unutun AB’yi, bu konu da kapansın.
Avrupa’yla ticaretimiz gene sürer, merak etmeyin. Lenin’in dediği gibi, “burjuva, kendisini asmaya yarayacak ipi bile satar”…
Aydınlarımız da hiç boşuna “Avrupa solu”ndan yardım ummasınlar, çünkü içler acısı durumdadır, değil bize, kendine bile hayrı yoktur.