Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu’nun bugün “Taksim Topçu Kışlası deyince…” başlıklı çarpıcı yazısı şöyle:
Diyorum ya…
Sorgulamamız istenmeyen…
Bilmemiz engellenen…
Unutturulan…
Öğretilmeyen…
Gerçek yerine bambaşka hikâyelerle sonraki kuşaklara aktarılmış ne varsa…
Hepsiyle yeni baştan tanışma ve öğrenme günlerindeyiz çok zamandır.
Böyle de sürecek.
İyi ki…
***
Bundan üç yıl öncesini düşünüyorum.
İlk lafı edilip de büyük gürültü patladığında Taksim Topçu Kışlası’nın var olduğunu bilen mi vardı?
Eskiden gazetelerin tarih köşelerinde ara sıra Taksim Stadı’ndaki bir maçta çekilmiş sararmış resimler çıkardı, o kadar.
Ama kimse Osmanlı ordusunun modernleşme sürecinin en önemli binalarından biri olan Taksim Topçu Kışlası’nın orada olduğundan söz etmezdi. Adı konulmamış bir sansürdü sanki!
Bu kışlanın 31 Mart Vakası’nda (bugünkü takvimle 13 Nisan 1909) Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’na karşı arkasındaki Taşkışla’yla birlikte sonuna kadar direndiğini ve gelişmeler sonucu 14 gün sonra II. Abdülhamid’in düşürüldüğünü bilip işitenler ne kadar azdı.
31 Mart’ın bir irtica kalkışması değil, nihayetinde başarıya ulaşmış bir darbe girişimi olduğu açıktı ama kabul edin ki, uzun yıllar boyu bu hikâyeyi sorgulamaya yanaşmaktan çekinildi.
Çocukluğumda 27 Mayıs sonrasının da havasıyla bugünkü Gezi Parkı’na giderken insanların hâlâ birbirine “haydi İnönü’ye çıkalım!” dediğini hatırlarım.
Neden mi?
Hareket Ordusu’nun yıktığı Taksim Topçu kışlasından kalan yere yapılan stat 40’larda dümdüz edilmiş; önce dev bir “milli şef İnönü” heykeli planlanmış, proje güdük kalınca da İnönü Gezisi diye bir uyduruk park yapılmıştı.
***
Geçen gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şehrin yerel yönetimini o kışlanın bir benzerini oraya sergi ve müze alanı olarak inşa etme cesareti göstermeye çağırması manidardı.
Şu da var tabii..
Kışla çok büyüktü.
Bugün kalan alana ancak küçük bir parçası sembolik olarak inşa edilebilir.
Ama isterim ki, bütün bunlar hiç defterini açmadığımız bir konunun da sorgulanmasına vesile olsun…
Taksim Topçu Kışlası’nı yıkan, ölen askerleri Ermeni Mezarlığı’nda açılan dev çukurlara gömen Hareket Ordusu neyin nesiydi mesela?
En Jön Türkçü akademisyenlerin, en resmi tarihçilerin bile “ordunun yarısından fazlası Rumelili isyancılar ve yabancı gönüllülerden oluşuyordu” gibi ifadeleri ne anlatmaktaydı?
Neden o günlerde İngiltere iki zırhlısını Çanakkale’ye gönderdi. Ruslar neden Karadeniz’de manevraya çıktı?