Şehir Üniversitesi’ne rektör olarak ataması düşünülen Ali Atıf Bir tam AK Parti ve başörtü düşmanı çıktı. Şehir Üniversitesi için adı ortaya atıldığı ilk andan itibaren tepkileri üzerine çeken Bir’in 9 yıl önce özellikle başörtüsü için kullandığı “YÖK türbanla mücadelede sonuna kadar haklı. Türban üniversiteye girerse Türkiye şeriatla savaşı kaybeder” şeklindeki ifadeleri başını iyice ağrıtacak.
İstanbul Şehir Üniversitesi’ne rektör olarak atanması söz konusu olan Ali Atıf Bir’e tepkiler dinmiyor. Bulunduğu her ortamda AK Parti ve muhafazakarlara olan nefretini kusmakta bir sakınca görmeyen Gülen sempatizanı Ali Atıf Bir’in geçmişteki sözleri başına iş açacak. Bir’in 16 Nisan 2006 tarihli Hürriyet gazetesindeki “YÖK türbanla mücadelede sonuna kadar haklı. Türban üniversiteye girerse Türkiye şeriatla savaşı kaybeder, 100 yıl geriye gider. (AKP’nin ılımlı İslami yönetimi altında zaten elli yıl geri gittik de, bir yüz yıl daha demek istiyorum!)” şeklindeki sözleri tüm eleştiri oklarının tekrar üzerine çekilmesine neden olacak.
İşte Ali Atıf Bir’in muhafazakarlara olan düşmanlığını gözler önüne seren o yazısının bir bölümü:
► Gazi Üniversitesi asistanı Remzi Altunpolat, 5 kişi tarafından dövüldü. Saldırganlar, “Burası Gazi, burada küpe takıp, saç uzatamazsın” diyerek Altunpolat’ı tekmelediler.
► Gazi Üniversitesi’nde bu olaylar yeni değil. Gazi’den atılan, sürülen, istifaya zorlanan, baskı altında tutulan öğretim elemanlarını incelerseniz ne dediğimi anlarsınız…
► Ve Ankara Üniversitesi’ndeki diğer olay. İçki içiliyor, öğrenciler eğleniyor diye “muhafazakar-ülkücü” öğrenciler satırla düşmanlarına giriştiler…
► Yaklaşık üç hafta önce aldığım ve yayınlamadığım bir öğrenci e-postası bakın ne diyor: “İstanbul Üniversite’sinin Vezneciler kampusunda Eğitim Fakültesi’nin bir grup öğrenci, öğrencileri kantine kapadı ve zorla Kuran okuyup, dinlettiler, başı açık kızların başlarını da zorla örttürdüler. Dekanlık müdahale etti ama öğrencileri çıkaramadılar, polis gelip müdahale etti. Lütfen kimse yazmadı siz yazın. Okula korku içinde gitmek istemiyoruz.” (Adını açıklamamı istemiyor.)
► Üniversite yıllarım 1980 öncesine rastlar. Okula korku içinde gitmenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Ankara Üniversitesi’ndeki olayın fotoğraflarına bakınca öğrencilerin gözlerinde aynı korkuyu gördüm. Çok korktum.
► Üniversiteler “kutuplaşmalı” örgütlenmelerin kaleleri haline gelirse Türkiye bir kez daha bu faturayı ağır öder!
► Çözüm? Anında müdahale… Görev rektörlerin, dekanların, müdürlerin. 1980 öncesi yaşadığımız acılardan yola çıkarak düzenlenen 2547 sayılı YÖK kanunun 54’üncü maddesi çok açık: “Öğrenme ve öğretme hürriyetini, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kısıtlayan, kurumların sükun, huzur ve çalışma düzenini bozan, boykot, işgal ve engelleme gibi eylemlere katılan, bunları teşvik ve tahrik eden, yükseköğretim mensuplarının şeref ve haysiyetine veya şahıslarına tecavüz eden veya saygı dışı davranışlarda bulunanlara yükseköğretim kurumundan çıkarma cezaları verilir.”
► 54’üncü madde cesaretle sağcı, solcu, dinci, futbolcu ayrımı yapılmadan uygulanırsa kısa sürede öğrenci olaylarının önüne geçilir.
► YÖK türbanla mücadelede sonuna kadar haklı. Türban üniversiteye girerse Türkiye şeriatla savaşı kaybeder, 100 yıl geriye gider (AKP’nin ılımlı İslami yönetimi altında zaten elli yıl geri gittik de, bir yüz yıl daha demek istiyorum!)
► Atatürk devrimlerine sahip çıkarken diğer yandan “farklılıkları ortadan kaldıran” “kutuplaştırıcı-ideolojik” diğer örgütlenmelere çanak tutanları da unutmamak lazım. Onlar da “özgür” üniversite sisteminin en büyük düşmanı, görüldükleri yerde cezalandırılmalı!”
(TAKVİM)