Ucube demeseydi neyi mesele yapacaktınız?
İki gün öncesinden a haber Genel Yayın Yönetmeni Cengiz Er arayıp; “Pazar akşamı Başbakan Erdoğan’ın katılacağı yayında soru soracak gazeteciler arasına seni de dahil ettim!” dediği anda biliyordum aslında sonrasında hakkımda nasıl yorumlar yapılacağını.
Ringe çıkacaktım. Karşımda Türkiye’nin üç dönemdir üst üste Başbakanlık görevini yürüten ve ustalık döneminin neredeyse sonuna gelmiş bir lider olacaktı: Recep Tayyip Erdoğan.
Tamam. Bir ilk değildi ona soru soracak olmam. Çünkü daha önce seyahatlerinin bir geleneği olan gazetecilerle söyleşilerinde defalarca yapmıştım bu işi.
Ama zaten mesele karşı karşıya gelmek ya da soru sormak değildi. Mesele ben o soruları sorarken kamuoyunun, milyonların da buna anbean şahitlik edecek olmasıydı.
Garip ama onca yıllık TV tecrübeme ve ekranlarda son derece rahat bir duruşum olmasına rağmen yine de program öncesi çok heyecanlandım.
O heyecanım program boyunca da sürdü.
Zor bir yayındı. Zaman kısıtlıydı. Soruyu sorup çekilmek hiç tarzım değildi ama yayında benimle birlikte soru soran 5 gazeteci daha vardı.
Aynı işi yaptığımdan Murat Akgün’ün moderasyonuna riayet etmek zorunda hissettim kendimi.
Bir iki kere araya girip tek cümlelik sorular yönelttim Başbakan’a ama bunu sık sık yapamadım.
Akgün soru sormam için bana fırsat verdiğinde elimden geldiğince kısa ve öz hakkımı kullanmaya çalıştım. Zaten toplamda 3 soru sorabildim adam akıllı. İlki Kürt halkının bir bölümünün PKK’ya verdiği destekle ilgiliydi. (Lamı cimi yok! İyi soruydu. Doğru ve çarpıcı!) İkincisi ise Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgiliydi. (Araya girmeyi çok istedim o açıklamalarda.
Mesela sormak istedim Başbakan’a Ahmet Sever’i kastederek, “sizin danışmanınız böyle bir işe kalkışsa ne yapardınız?” diye ama olmadı!) Üçüncüsü ve son sorum ise Alevilikle alakalı olandı: “Gerçek şu ki! Aleviler sizi sevmiyor!
Onları kazanmak için daha önce Alevi Açılımı adı altında attığınız adımları sürdürmeyi düşünüyor musunuz?” Fikrini az çok tahmin ediyordum ama kamuoyu önünde ilk kez, milyonları ilgilendiren bu konuda açıklama yapıyordu Başbakan. Önce “Hz. Ali’ye inanmaksa ben de Alevi’yim” dedi. Sonra Aleviliğin Aleviler içinde farklılıklar gösterdiğini anlattı.
Ali’siz Aleviliği tarif etmeye çalışırken, “Alevilerin bazıları ateist!” dedi ve onlar üzerinden konuşmaya devam etti. Girdim araya…
“Ben onlar adına sormuyorum. Hz. Ali’nin yolunu düstur edinmiş, Ehl-i Beyt sevgisini içselleştirmiş olanlar adına soruyorum” dedim.
Görüşlerini çok net biçimde ortaya koydu. Alevilikle ilgili ne düşündüğünü hiç sakınmadan, arkasını, önünü düşünmeden aktardı Başbakan.
Son derece makul bir konuşmaydı. Ne demesini bekliyordunuz? “Evet! Cem Evleri ibadethane statüsünde sayılmalıdır!” mı?
Onun bu metafora inanmadığını ben daha sorarken biliyordum. Siz bilmiyor muydunuz da iki gündür tartışıp duruyorsunuz? “Sor, sor, sor” dediniz yayın öncesi Twitter’da!
Ben de sordum. O da dümdüz fikrini koydu ortaya.
Ne dedi? Alevileri aşağılayacak ne söyledi?
Yalan mı bölük pörçükler lafı?
Ben günlerce bu köşede aynı şeyleri sorgulamadım mı? Niye itiraz edecekmişim yayın sırasında Başbakan’a? Doğru söylediği için mi?
Kimse oraya buraya çekmesin. Beni de saçma sapan şekilde yargılamaya kalkmasın! İki gündür bıktım gelen mesajlardan.
“Yok soru soramadın! Yok karşısında ezildin, büzüldün! Yok tırstın!”
Niye soramamışım? Ya da soramamışız? Sormamış olsaydık memleket ne tartışıyordu iki gündür?
Herkes sizinle aynı düşünmek zorunda mı?
Evet! Bence de! Cemevi caminin alternatifi değil! Bence de Alevilik tıpkı Bektaşilik, Mevlevilik, Kadirilik gibi bir yol. Cemevleri de bu yola inananların tekkesi! Dergâhı!
İsterseniz uzatın meseleyi ama Başbakan Karacaahmet Cemevi ile ilgili “ucube!” lafını etmemiş olsaydı o açıklamanın içinde tek bir kelime yoktu bugün tartışacağınız!
O lafı da cemevlerine ucube demek maksadıyla filan söylemedi. Ucubeyle demek istediği şey: “Derme çatma, uyduruk yapılan bir bina!”
Anlamayanlar internette kayıtları bulsun ve otursun bir daha izlesin. Başbakan’ın o lafı nerede geçiyor ve nasıl söylüyor, tekrar bir baksın.
SEVİLAY YÜKSELİR/SABAH