BENİ GÖNÜLLÜ YAZIN!
TUTKUN AKBAŞ YAZDI
Yaklaşık 6 ay evvel İstanbul Emniyeti Bilişim Şubesi’nden aranmıştım. Bir “şikayet” üzerine ifademe başvurulacakmış! Gittim tabii… “Komiser”in karşısına oturdum, şikayetçinin kimliğini de merak ederek… “Komiser” dosya değil, dosyaları çıkardı. Şikayetçi olanlar şaşırtıcı değildi ama karşımdaki “paralel ittifak” manidardı. Ekrem Dumanlı ve Emre Uslu nasıl olmuşsa aynı savcıya MEDYAGÜNDEM’i şikayet etmiş, o savcı da operasyon görevini “Bilişim Şubesi”ne vermiş…
O günlerde şaşırmıştım, Bilişim Şube’de sorgulanmak da neyin nesiydi… Bir medya sitesinde nasıl “bilişim şubelik” suç olabilirdi ki… Sizi rahatsız eden bir haber varsa açarsınız davayı, hakaret ya da iftira sözkonusu ise mahkemenin kararını beklersiniz…
Zaten “Bilişim Şubesi”ndeki “sorgulama” da tuhaftı. Sorulardan meselenin ne olduğunu anlamıştım hemen. MEDYAGÜNDEM’in yayınlarından fena halde rahatsız olan paralel gazeteciler, en iyi bildikleri yola tevessül ediyorlardı. Yani susturmak…
Nasıl?
“Tuzak”la, “komplo” ile, “suç örgütü” iftirası ile…
Bilişim Şubesi’ndeki komiser MEDYAGÜNDEM’e ait e-posta kutusunu bile açmamı istedi “suç belgeleri”ne ulaşmak için!
Hakkımızdaki evrak gösteriyordu ki, ortada bir “suç örgütü” soruşturması vardı ve buna kılıf bulmak için de “delil” arıyorlardı.
Düşünün bir medya-analiz sitesi kurmak bu “paralel devlet” militanları için suç kapsamındaydı.
Niye?
Çünkü paralel örgütü rahatsız eden yayınlarımız sözkonusuydu.
Meğer o günlerde beni dinlemeye ve izlemeye almışlar; “suç örgütü” kurmaktan… “Suçumuz” ne?
“Paralel devlet”e karşı “darbe” yapmak herhalde…
Kendilerini tek devlet, tek din, tek doğru ve dokunulmaz gören bu yapı, eleştireni, haklarında söz söyleyenleri ya şantajla, ya “örgüt” suçlamasıyla cezaevine gönderiyor ya, işte bu “paralel prosedür” bize de uygulanmak istendi.
Yine birbiriyle ilişkisi olmayan, birbirine benzemez insanlar paralel örgütün hedefi oldukları için aynı torbaya doldurulup zulüm edilmek isteniyordu.
Akşam gazetesinin dünkü manşeti paralel tezgahı deşifre etti. Bir gazetecinin başka gazeteciyi susturmak için yargıyı ve polisi nasıl kullandıklarının ibretlik vesikası oldu. Paralel gazeteciler tıpkı hayalini kurdukları “paralel devlet” zihniyetinde olduğu gibi zalimdi, faşist yüzünü gösterdi, tahammülsüz, demokrasiden nasipsiz olduğunu da açık etti.
Bir hakaret varsa mahkemelerde görülecek “hesap”, kumpasla, kirli tezgahla görülmeye çalışılıyordu.
Bugün de ZAMAN gazetesi Akşam’ın dünkü manşetine “yalan” deyip, “Havuz medyası yasal dinlemeyi talimat gibi gösterdi” diye ayıbını örtme telaşına düştü.
“Yasal dinleme”ymiş! Allah’tan korkun be! Yazıklar olsun size…
Suçluluk psikolojisi ile yine yalan, yine takiyye, yine tuzak örtme paniği…
Öyleler ki hiçbir zaman “mert” olmadılar, erkek gibi davranmadılar… Sinsice, kahpece tuzak kurdular, hep arkadan yaklaştılar…
Düşünün bunlara göre ben, MEDYAGÜNDEM’de Ekrem Dumanlı’yı, Bülent Keneş’i, Emre Uslu’yu eleştirdiğim için “yasal dinleme” kapsamına alınmalıyım. Ben cemaat medyasını eleştirdiğim için devletin savcısı tarafından “suç örgütü” soruşturmasına konu olmalıyım.
İşte bu paralel örgütün “adalet” anlayışının, paralel örgütün “vicdansızlığı”nın, paralel örgütün demokrasiden nasipsizliğinin ayan beyan kanıtıdır…
Kendilerinden olmayanı, kendilerini eleştirenleri, kendilerine karşı çıkanları “komplo” ile, devletin imkanlarını kullanarak, adaleti, hukuku pis bir tuzağa yem eden, zulüm üreten bu zihniyetin suçüstü yakalandığının resmidir…
Paralel örgütü Akşam’ın dünkü manşetiyle bir kez daha iyi tanıma fırsatı elde ettik.
Tuzaklarla abad olacağınıza inanıyorsanız, zulümle, baskıyla, masum insanları susturacağınızı, yok edeceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz… Sizin tuzaklarınızı da boşa çıkaracak olan Allah’tır…
Tuzaklarınızın boşa çıkması için bir “kurban” gerekiyorsa beni gönüllü yazsınlar, ben bu uğurda “kurban” olmaya hazırım ve razıyım…
Allah bu milleti sizin zulmünüzden ve tuzaklarınızdan muhafaza eylesin..