MEDYAGUNDEM.COM- Akşam gazetesi yazarı Kayahan Uygur, Türkiye’deki son 100 yıllık ve özellikle son 10 yılda iyice nükseden bir hastalığın adını koydu:
“Yahudi kendinden nefret eğilimi.”
Uygur önemli bir entelektüel tartışmanın da filini ateşleyerek, Türkiye’de beyaz Türkler’in, Batıcı aydınların sefaletini çarpıcı bir yazıyla ortaya koydu.
İşte yazısı:
KENDİNDEN NEFRET EĞİLİMİ
Geçen cumartesi Hollandalı neo-liberal yazarların demokrasi düşmanlığına değinmiştim. Bu kez, ülkemiz düşünce dünyasında pek tartışılmamış bir konuyu ele almak istedim: Alman Yahudi toplulukları arasında 19 ila 20’nci ara yüzyıl döneminde gelişen kendinden nefret eğilimi. Yahudi yazar Theodore Lessing’in ‘Kendinden nefret, Yahudi olmanın reddi’ adlı kitabı (Berlin, 1930) bu konuyu irdeliyor ve bu konumdaki altı ünlü Yahudi aydını anlatıyor.
Avrupa’da 18’inci yüzyılda başlayan Yahudi aydınlanması ‘Haskala’ (eğitim) akımı, çok sayıda Yahudi ailesinde etkin oldu. Batı’daki aydınlanma çağını kuvvetle hisseden üst tabakadan Yahudiler, geleneksel dini eğitimden vazgeçmekle işe başladılar. Çocukları Avrupa dillerini mükemmel öğrendiler, asimilasyonu sonuna kadar ilerlettiler. Hıristiyan ülkelerde asırlar boyu Yahudi olarak yaşamanın acısından ‘çağdaş uygarlık’ sayesinde kurtulacaklarını ummaktaydılar.
KENDİNDEN NEFRET EĞİLİMİ EN ÇOK AYDINLARDA GÖRÜLDÜ
Almanya’da seçkin ve etkili bir Yahudi orta-üst sınıf oluşmuşken Polonya ve Rusya’da baskı gören Doğu Yahudileri Almanya’ya akmaya başladı. Yüz binlerce yoksul ve gururlu insan Alman şehirlerine birikti, bunlar gelenek ve inançlarını koruyan Yahudilerdi.
Bu durum karşısında, elit Yahudilerden bir kısmı kendilerini diğerlerinden ayırmaya çalıştı, aralarından din değiştirenler oldu. Bir kısmı inançsızlığa kaydı, kendini sadece Alman olarak tanımlamaya başladı. ‘Kendinden nefret’ eğilimi de en çok aydınlarda görüldü.
ALMANYA’DA YAHUDİ DÜŞMANLIĞINI KÖRÜKLEYEN YAHUDİLER
Ama ortada ‘bir sorun’ vardı: Bu aydınlar Yahudi kökenliydiler ve kendilerine Alman kültürünün aynasından bakmaktaydılar. Alman kültürü Yahudi düşmanıydı ve 19’uncu yüzyılda Batı’da ırkçı, sosyal-Darwinci akımlar baskındı. Çok iyi bildikleri, parçası oldukları kültür onlara karşıydı, ‘konuştuğum dil bile bana karşı’ diyordu bir aydın ve bir diğeri ‘bir sabah uyandım ve kendimi bir böceğe dönüşmüş olarak buldum’ diyecekti.
Doğu Yahudileriyle karıştırılmak onlara kâbus gibi geldi. Yahudi düşmanlarından duydukları Yahudi karşıtı yargıları aynen tekrarladılar. Bir kısım Yahudi aydınının bu tavrı, ırkçı Almanlara bahane oldu. Almanlar, ‘kendi aydınları onlara düşman, biz neden olmayalım’ demekteydiler.
Kendinden, Yahudi kökenlerinden nefret eden aydınlar, her türlü kötülüğün temelinde eskiyi, geçmişi görüyordu. Almanlardan şikayet edenler olursa kabahatin yine geri kafalılıkta olduğunu söylemekteydiler. Modern toplumda ufak tefek kusurlar bulunsa da, bunlar uygarlığın daha da gelişmesiyle hallolacaktı.
Tabii ki, tüm bunlar aymazlıktı. Gerçekte, Zentraleuropa’da korkunç bir tehlike kapıdaydı ve kapitalist uygarlık 20’nci yüzyılda çağdaş barbarlık düzeyine ulaşmaya çalışmaktaydı.
TÜRKİYE’DEKİ BATICI AYDINLAR DA AYNI
Batı medyasıyla ilgili tartışmaları ve Nazi bir aileden gelen Gauck’un Türkiye ile ilgili ön yargılarını kutsal kelam gibi kabul edenleri gördükçe Lessing’i hatırlamamak elde değil. Her ne kadar Yahudi kendinden nefretinin bazı özel yanları olsa da bu eğilim evrensel bir karakter taşımakta.
Türkiye’de batıcı aydınlar, bir başbakanın asıldığı çağdaş bir cinayet olan 27 Mayıs’ı alkışlar da, bilmem kaç asır öncesi Osmanlı kardeş katli bahanesiyle kendi tarihine düşmanlık yapar. ‘İslam terakkiye manidir’ şeklindeki sömürgeci Batı sloganını anlamadan tekrarlar. Yakup Kadri’nin ‘Yaban’ romanı bence bu hasta ruhun bir örneğidir.
TÜRK EĞİTİMİ ÇOCUKLARINA KENDİNDEN NEFRET ETMEYİ ÖĞRETİYOR
Kendinden nefret eden aydınlar aslında bu durumun sorumlusu değildir. İnanç yapısı, coğrafyası ve tarihi belli bir ülkede nispeten az sayıdaki insana Batı vizyonlu, Avrupa merkezci eğitim verilirse olacağı budur. Diploma, sanki halka hakaret etme yetkisi vermeye yöneliktir. Türk eğitimi, Osmanlı’nın son dönemlerinden beri çocuklarına kendinden nefret etmeyi öğretiyor.
Türkiye’de ‘Cinsiyet ve Karakter’ adıyla bilinen kitabın yazarı Yahudi Weininger’in 23 yaşında, 1903 yılında intiharı bile, Lessing’e göre kökeninden nefret etmesinden kaynaklanmaktaydı. Kendinden nefret tehlikelidir, terörü, şiddeti tetikler, intihara kadar götürebilir. Son zamanlarda bir kesimin kendini depresif hissetmesi bu açıdan da irdelenebilir.