MEDYAGUNDEM.COM- Fetullah Gülen’in 1995 yılına ait “Yeni Mülahazalar” isimli vaaz kasetinde Peygamber Efendimiz ile ilgili sözleri, bugün kendisinin nasıl bir İslami sapma içinde olduğunun çarpıcı bir kanıtı oldu.
Bugün Peygamber Efendimiz’in Türkçe Olimpiyatları’na geldiğini iddia edecek kadar ileri giden Gülen, işleri Peygamberimizin rüyada kendilerine “Twitleri ikiye katlayın” dediğini savunup buna göre amel etme noktasına kadar vardırdı. Hatta öylesine işler sapkınlık boyutuna ulaştı ki, Gülen örgütü üyelerine sürekli olarak Peygamber Efendimizin Fetullah Gülen’le 81 ili teftiş ettiği, öğrenci evlerini denetledikleri gibi akla ziyan masallar anlatıldı.
İş bununla da kalmadı, senaryosunu bizzat kendisinin onayladığı Şefkat Tepe isimli dizide Peygamber Efendimiz bit kamyonet sırtına indirildi.
Gülen’in 1995 yılına ait bir vaazında söyledikleri bizzat bugün geldiği çizginin İslam’a aykırı olduğunu kendi ağzından ortaya koyuyor. 19 yıl önceki ses kasetinde Peygamber Efendimiz ile rüyada ya da bizzat görüşmenin hiçbir önemi olmadığı, İslami açıdan hiçbir hükmü bulunmadığını anlatan Gülen, bir de iddialı biçimde bizzat Peygamber Efendimiz kendisine gelse ve birtakım taleplerde bulunsa muhalefet edip, karşı çıkacağını söylüyor.
Gülen, “Efendimizden mesaj alsak bile günümüzde öyle bir tehlikeli çıkış da var, bence Kitap ve Sünnet ortadadır Fukaha-i Kiramın safiyane içtihatları ortadadır, meselelerimizi bunlara dayandırarak hüküm çıkarmaya çalışacağız” diyor. Bu sözleriyle Gülen “Peygamberimizle görüştük, rüyamıza girdi, bunları istedi” denilerek amel edilmesini de tehlikeli bir çıkış bulduğunu savunuyor.
Cemaat içinde birtakım veliler de çıkabileceğini söyleyen Gülen, bu insanların Hz. Peygamber ile zamanüstü değişik yerlerde bir araya gelseler bile bunun gereksiz olduğuna vurgu yaparak o insanları “medyum” olarak niteliyor.
Gülen bugün kim çıkıp Peygamberimizle görüştüğünü söylese, rüyasında görse bile Hz. Muhammed’in verilmesi gereken bütün emirler verdiğini, “Bitmiştir o iş artık, şu hizmet-i imaniye ve Kur’aniye’de bile bundan sonra ondan alacağınız emirler sizin meşverette içtihad ettiğiniz hüküm çıkardığınız hükümlerin önüne geçemez.” ifadeleriyle de, Hz. Peygamber ile rüyada ya da gerçek anlamda görüşüyor olmanın hükümsüzlüğünü kesin bir dille anlatıyor. Gülen’e göre rüya ile amel etmek İslami değil ama bugün geldiği nokta artık ibretlik bir hal arzediyor.
Hatta Hz. Peygamber’in kendisine bugün gelse ona muhalefet edeceğini anlatan Gülen, İslami açıdan tek hüküm kaynağının Kur’an-ı Kerim, Sünnet ve fıkıh olduğunu söylüyor.
Peygamberle rüyada görüşmenin işin aslı olmadığını ifade eden Gülen bu durumu “gölge” olarak tanımlıyor, “Biz meseleleri asla göre yorumlama mecburiyetindeyiz” diyor. Gülen biri gelip de “Ben peygamberimizden şöyle bir mesaj aldım” dese ona denecek şeyin “Evet o fasıl bitmiştir, bundan sonra yapılacak şeyler iki kaynak Kitab’a ve Sünnet’de uymak ve hizmet hayatını ona göre dizayn etmektir” ifadelerini kullanıyor.
Gülen’in bugün geldiği noktanın İslami olmadığı ve büyük bir sapkınlık olduğu da bizzat kendi sözleriyle açığa çıkıyor.
İşte 1995 yılına ait vaazından o bölüm:
zavallı kardeşim seni nasıl kullandıklarının farkında değilsin .
ağlayan adam’ ın hazin sonu.
Risale.i Nur da işaret edilmiş,RTE vazifeli hadim’i din dir…
20 yyın En İyi Recep Tayyip Erdoğan Videosu: http://youtu.be/gT_8vDXWi14
http://www.ahaber.com.tr/webtv/videoizle/gulen-ihtilal-yapmak-iste
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10151689645503810&id=181867238535529&_rdr
—————-
ﺑِﺎﺳْﻤِﻪِ ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻪُ ﻭَ ﺍِﻥْ ﻣِﻦْ ﺷَﻲْﺀٍ ﺍِﻻ َّ ﻳُﺴَﺒِّﺢُ ﺑِﺤَﻤْﺪِﻩِ
ﺍَﻟﺴَّﻼ َﻡُ ﻋَﻠَﻴْﻜُﻢْ ﻭَ ﺭَﺣْﻤَﺔُ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَ ﺑَﺮَﻛَﺎﺗُﻪُ ﺍَﺑَﺪًﺍ ﺩَﺍﺋِﻤًﺎ
Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvelâ:
Nur’un fevkalâde has şakirdleri, Sikke-i Gaybiye müştemilâtıyla, o evliya-yı meşhureden, kırk günde bir defa ekmek yeyip kırk gün yemeyen Osman-ı Hâlidî’nin sarih ihbarı ve evlâdlarına vasiyeti ile ve Isparta’nın meşhur ehl-i kalb âlimlerinden Topal Şükrü’nün zahir haber vermesiyle çok ehemmiyetli bir hakikatı dava edip, fakat iki iltibas içinde bu bîçare, ehemmiyetsiz kardeşleri Said’e bin derece ziyade hisse vermişler. On seneden beri kanaatlarını ta’dile çalıştığım halde, o bahadır kardeşler kanaatlarında ileri gidiyorlar. Evet onlar, Onsekizinci Mektub’daki iki ehl-i kalb çobanın macerası gibi, hak bir hakikatı görmüşler, fakat tabire muhtaçtır. O hakikat da şudur:
Ümmetin beklediği, âhirzamanda gelecek zâtın üç vazifesinden en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdarı olan iman-ı tahkikîyi neşr ve ehl-i imanı dalaletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitamamiha Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-ı A’zam ve Osman-ı Hâlidî gibi zâtlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zâtın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazan da o şahs-ı manevîyi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar. Bu hakikattan anlaşılıyor ki; sonra gelecek o mübarek zât, Risale-i Nur’u bir proğramı olarak neşr ve tatbik edecek. O zâtın ikinci vazifesi, Şeriatı icra ve tatbik etmektir. Birinci vazife, maddî kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduğu halde; bu ikinci vazife, gayet büyük maddî bir kuvvet ve hâkimiyet lâzım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin. O zâtın üçüncü vazifesi; Hilafet-i İslâmiyeyi İttihad-ı İslâma bina ederek, İsevî ruhanîleriyle ittifak edip din-i İslâma hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakârlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır; fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şaşaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tabire ve tevile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telaşa verir ve vermiş.. hücumlarına vesile olur. Çünki, birinci vazifenin hakikatını ve kıymetini göremiyorlar, öteki cihetlere hamlederler.
Kardeşlerimin ikinci iltibası:
Fâni ve çürütülebilir bir şahsiyeti, bazı cihetlerle birinci vazifede pişdarlık eden Nur şakirdlerinin şahs-ı manevîsini temsil eden o âciz kardeşine veriyorlar. Halbuki bu iki iltibas da Risale-i Nur’un hakikî ihlasına ve hiçbir şeye, hattâ manevî ve uhrevî makamata dahi âlet olmamasına bir cihette zarar verdiği gibi, ehl-i siyaseti de evhama düşürüp Risale-i Nur’un neşrine zarar gelir. Bu zaman, şahs-ı manevî zamanı olduğu için, böyle büyük ve bâki hakikatlar, fâni ve âciz ve sukut edebilir şahsiyetlere bina edilmez!
Elhasıl:
O gelecek zâtın ismini vermek, üç vazifesi birden hatıra geliyor, yanlış olur. Hem hiçbir şeye âlet olmayan Nur’daki ihlas zedelenir. Avam-ı mü’minîn nazarında hakikatların kuvveti bir derece noksanlaşır, yakîniyet-i bürhaniye dahi kazayâ-yı makbuledeki zann-ı galibe inkılab eder. Daha muannid dalalete ve mütemerrid zındıkaya tam galebesi, mütehayyir ehl-i imanda görünmemeye başlar. Ehl-i siyaset evhama ve bir kısım hocalar itiraza başlar. Onun için, Nurlara o ismi vermek münasib görülmüyor. Belki müceddiddir, onun pişdarıdır, denilebilir.
Umum kardeşlerimize binler selâm.
ﺍَﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ
Kardeşiniz / Said Nursî /Sikke-i Tasdik-i Gaybi – 9
CHP Tarihi Belgeseli Dünden Yarına Kanal A: http://youtu.be/GCQ_sWuzc34
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10151689645503810&id=181867238535529&_rdr