FOLLOWING
ERDEM YAVUZ YAZDI
İngilizce bir söz “following”, takipçi anlamına geliyor. Following, aynı zamanda ABD’de şu sıralar gündemde olan bir dizinin de ismi… Dizide insan öldürmenin edebi bir eser ortaya koymakla aynı şey olduğunu düşünen bir üniversite hocasının, insan öldürmeye hevesli sıradan insanlardan oluşan bir tarikat kurarak, toplumun her kesimine sızması ve kendini çok iyi gizlemeyi başarmış sayısız seri katilin maceraları anlatılıyor.
Takipçilerin durumu, ABD’de çok uzun süredir tartışılan sosyolojik bir olgunun TV dizisi haline gelmiş bir formatı; boşluğa düşmüş bir insanı, nasıl bir güç aslında önemli, faydalı biri olduğuna inandırıp, cinayet gibi insan mantığının kabul etmediği ağır bir suça ikna edebilir.
Eskiden bu tip şeylerin açıklaması genelde uyuşturucu,sapkın ilişkilerle veya insanları bir nevi şantaj ile istemedikleri ama mecbur kaldıkları şeklinde açıklanıyordu ama şimdi görülüyor ki işin aslı öyle değil. Kötülük yapmak da bulaşıcı bir şey ve insanları cezbediyor.
Türkiye’de de durum öyle değil mi aslında, devletin her kademesine sızıp doğru anın gelmesini veya kendisine bir işaret gelmesini bekleyen yüzlerce, binlerce insan yok mu? Aslında hipnotize olmuş gibi hareket eden bu insanlar neye veya kime hizmet ettiklerinin elbette farkındalar, onların istekleri sistemin işleyişini değiştirmek veya yeni bir sistem kurmak değil, sadece sistemin yanlış olduğunu ispatlayıp sıradan geçen yaşam içerisinde bir şeylerin önemli bir parçası olduklarına ve işe yaradıklarına liderlerini inandırmak.
Yoksa canlı bomba saldırısı gibi bir eyleme, açlık grevine girip hastalanmaya, ölmeye kadar giden bir sürece veya sıradan bir savcıyı, polis müdürünü Başbakan’a rest çekmeye, Ahmet Altan gibi şarabın iyisi, kadının güzeli makbuldür formatında dolaşan birini sıkıcı politik konulara dalmaya, kim ikna edebilir.
Tabii ki hepsinin ikna yöntemi farklı, canlı bomba olmaya ikna olan garibanı hiç unutulmayacaksın diye, savcıyı, başsavcı olacaksın, polisi, il emniyet müdürü olacaksın diye ikna edebilirsin Ahmet Altan gibileri ise sadece parayla ikna edersin başka bir şey umurunda olmaz.
Halbuki, ölenlerin unutulacağını, makamların geçici olduğunu, parayı ise kendisinin değil çocuklarının harcayıp bitireceğini bilseler yine de ısrar ederler mi acaba? Bence ederler “top sakal Uslu”, son yazısını şu şekilde bitirmiş:
“2009’dan bu yana ölen iki binden fazla insan neden öldü?”
Sanki insanların kafasını karıştırıp her gün şurada PKK eylem yapacak burada patlama olacak diye kehanette bulunan başkası… Halkı Taraf gazetesi ve TV kanalları üzerinden hükümete karşı manipüle eden başkası, daha düne kadar avazı çıktığı kadar barış olması mümkün değil diye bağıran sanki başka birisi…
Bu top sakal değil miydi Oslo görüşmeleri ortalığa saçılınca sevincinden neredeyse Taksim’de göbek atacak duruma gelen belki başka top sakalla karıştırıyor olabilirim çünkü hepsi birbirine benziyor.
Dikkat edin artık televizyon kanallarından hiç birisi top sakalları programına çıkarmak istemiyor gerçek yüzlerini herkes gördü sadece bir istisna var, Ahmet Hakan, gerçi programı izlediğim kadarıyla, o da çok rahatsız belli ki kuyruğunu yakalamışlar.
“Amerikalı top sakal”a sorduğu sorunun cevabını verelim, o ölen 2 bine yakın kişinin kanı, sen ve senin gibi buldukları bir gezegene uydu olmuş insanların eline bulaşmış durumda, sen ne kadar uğraşsan da, başkasının üstüne suç atmaya çalışsan da vicdanın seni hiç rahat bırakmayacak hep arkandan gelecek.
Vicdanını temizlemek için sadaka vermen, kurban kesmen, günah çıkartman yetmez, çok geç kaldın sana geçmiş olsun ….