THE TOP SAKAL SHOW
Geçmiş bir zamanda internette dolaşırken tesadüfen kel kafasını işaret eden şişman bir adam fotoğrafını görünce meraklandım, bu kafada bir iş var herhalde ki, işaret ediyor diye düşündüm. Ancak o zamanlar çıktığı her TV kanalında konuşmalarını dinleyip, köşe yazısı diye çocuk hikayesi kıvamındaki yazılarını okuyunca, bu kişiyi internette biraz daha incelemek istedim ve çok ilginç belgelere ulaştım.
Sıradan bir hikaye onun ki, o zamanlar yüzünde tüy bile yok ama yine şişman… İzmir’de, “Büyük Abi”nin popüler olmaya başladığı zamanlar, İzmir milli eğitim müdürlerinden Aysal Aytaç’ın oğlu… Aysal Bey, 70’li yıllarda “Büyük Abi”nin evine destursuz girip çıkan biri, küçük Önder de “Büyük Abi”nin sürekli yanaklarını sıktığı, cebine şeker, çikolata koyduğu, Nurettin Veren’in kucağında büyümüş şişman bir çocuk…
Sonra şişman olduğu için hiç bir takım oyununa alınmadan geçen ortaokul, lise hayatı, sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’den mezun olur olmaz İngiltere Hull Üniversitesi’nde burslu doktora eğitimi filan, ardından kendisi aşçı olmak istemiş ama mecburiyetten Polis Akademisi’nde hoca olarak kafadan işe giriş yapmış ve hemen “top sakal” bırakmış…
Madem akademisyen oldum diyen top sakal, girişken de… Sürekli espriler yapan, boş muhabbeti seven bir arkadaş olarak kendine bürokratik ve Milli Görüş içinde bir çevre edinmiş, arkadaş çevresinin katkısıyla Kültür ve Turizm Bakanı’nın danışmanı, 2001-2006 yılları arasında 5 yıl Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde misafir öğretim üyeliği, ayrıca Taraf’da köşe yazarlığı yapmaya başlamış.
Ancak bir TV programında, “…(öcalan) madem elinizde, alacaksınız karşınıza, dersiniz ki, ‘eğer türkiye’de bir ay içerisinde bir yaprak kımıldarsa, bu terörü bitirmezsen, o zaman seni öldürürüm, seni idam ederim, seni asarım.’ bakın bakalım bu olayların hepsi bitmiyor mu ! bitmiyor mu ? o zaman alır asarsınız, öldürürsünüz. o zaman geleceği kurtarabilirsiniz.” özlü cümlesini kullanınca Taraf gazetesi iki dakikada kapının önüne koyuvermiş kendisini.
Taraf’dan kovulduğunu öğrenince sosyal medya portalı Twitter’dan Taraf gazetesi üst yönetimi ile ilgili attığı twitlere bakalım:
* taraf’imi ve ahmet altandan yildiray ogura tum yazarlarini, miroglunu savunup kampanyalar duzenlerlerken beni bir pic gibi kapinin onune birakip, pkk ye teslum etmelerini ve koseme son vermelerini ve cifte standartlarini kiniyorum, uzuluyorum ve ayip diyorum
* bu vakte kadar taraf’ima hic laf etmedim ama artik bu beni “oteki” goren davranislarina yeter diyorum
* taraf ya benimle ilgili ayibindan geri adim atmali yada ahmet altan dahil hic bir kose yazari miroglu konusunda konusmamali
* bir turk olarak ulusal bir gazetede ilk kürtce yazi yazan kişi bendim tarafta ve hep askeri polisi mit i elestirdigim icinde 301’lik oldum
* durusumla hazirandan bu tarafa cevap verdim ama bu cevap sessizligin sesini acmakla olunca bir anlam ifade etmedi
* suçlamiyorum taraf’imi ama miroglunu savunurken ahmet altan bile, beni de pkk nin kucagina birakmalarini, izne ayrildin deyip… .
* izne ayrildin deyip, kovuldu diye haber yapan gazeteciler gibi tarafli olan web sitelerini tekzip etmemeleri beni cok uzdu
* baransu hem yazdiklari hem yaptiklari ile taraf’taki en kiymetli kalemlerden birisidir
* kosede sikintim yok ama taraf’in bana yaptigi, heleki miroglunu savunurken -ki ben de savunurum miroglunu- cok buyuk haksizlik
* ben miroglunun sonuna kadar savunulmasini ve pkk nin kucagina atilmamasina inaniyorum peki ya ben ahmet altan? yildorado?
Şaşırmayın, şişmandır ama kişiliği su gibidir her kaba girer!
Herhalde muzu çok sevdiğinden Türkiye’yi sürekli bir “muz”a benzetir. Twitter’a günün 16 saatini ayırır, 4 saat yemekte geçer, geri kalan vakitlerinde Polis Akademisi’nde ders verir, vakit kalırsa demokrasi mücahitliği yapar.
Yine engin görüşlerini sergilediği “ceviz kabuğu” programında, Ergenekon davasına ve henüz açıklanamayan iddianameden bahsederek, darbe girişimlerine karşı takındığı hassas tutumun ardından Kenan Evren hakkında “son derece demokrat bir insan kendisinden çok şey öğrendim” diyerek ve “kurban olduğum Kenan paşa” diye söz ederek izleyenleri dumura uğratmayı başarmıştır.
Askerleri ve MİT mensuplarını nedense hiç sevmez, bir kısım polisi ise yere göğe sığdıramaz, hatta orduya gerek olmadığını, özel harekat polisinin zaten ordu gibi olduğunu dost sohbetlerinde de dile getirdiği söylenmektedir.
Üst düzey bürokratik kadrolara atamalarda çok güzel kulis yapar, cüssesinden beklenmeyecek taklalar atar örneğin sevmediği, paranoyak takıntısı olan MİT’in müsteşarlığına Ramazan Akyürek gelsin diye çok yemek ısmarlamıştır. Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Dekanlığı için çok gülücükler atmış ama kendini sevdirememiştir.
Kendisini şöyle tarif eder:
“Türkiye’nin önemli aydınlarından biri,
Özgürlükten yana ama yurtsever,
İnançlı ama bağnaz değil,
İdealist ama hayalci değil,
Analiz yeteneği sağlam, kaynakları sağlam, mefkuresi sağlam, kendisi sağlam…”
Son yazısında, uzun uzun anlatmış, şişirmiş balon gibi kendini.
Şaka gibi bir durum değil mi, ama şaka değil kendisi çocukluktan beri “Büyük Abi”nin yanında olmuştur, şaka yapmaz stand-up yapar, konu dağılmasın diye, geçmişte yakın dostu olmasına rağmen kendi tabiriyle ağır hakaretler ettiği yeni düşmanı Hanefi Avcı olayına, MHP’lilere yapılan komplolara, seks kasetlerinin editörlüğüne, kişisel gelişim uzmanlığı konularına hiç giremedik, başka bir bölümde artık…
“The top sakal show” diğer karakterleriyle devam edecek yakında…
ERDEM YAVUZ