MEDYAGÜNDEM- Daha ilk gün dedik! Bunların derdi ağaç değil, bunlar “sivil darbe” peşinde, provokasyon derdinde, hükümet devirme operasyonunda diye.
Önce Memet Ali Alabora ilk gün attığı “Mesele Gezi Parkı değil sen hala anlamadın mı arkadaş?” tweet’iyle açık etti.
Ve medyadaki baş provokatörlerden Ece Temelkuran bugün Birgün’de, “Evet bu başından beri ağaçlarla ilgili bir mesele değildi.” diye meseleyi itiraf etti.
Gezi Parkı provokasyonunun ilk günlerinde soluğu İngiltere’de alıp, İngilizlere ülkesini şikayet eden, vandallığı, şiddeti, eylem terörünü “direniş” diye yutturan Ece Temelkuran tam da kendisinden beklendiği bir misyonla bugün Birgün gazetesinde, yine kışkırtıcı, yine içindeki “darbeci”yi susturamayan bir yazı yazdı.
Temelkuran, provokasyonlara devam edileceğini şu satırlarla ilan etti:
“Evet bu başından beri ağaçlarla ilgili bir mesele değildi. Ama bu cümlede komplo teorisi arayan ahmakların anladığı anlamda değil. Bu bir ‘varlık savaşı’, varlığını kanıtlama mücadelesi. Bütün imkanları yok edilmiş muhalefetin/farklı olanın kendi varlığını hem muktedire hem de ve belki daha önemlisi kendine gösterme mücadelesiydi, hala da öyle. Bu yüzden insanlar hergün yeniden sokağa çıkıyor ve bana sorarsanız Başbakan sokakta gösterilen bu iradenin varlığını kabul edene kadar da çıkmaya da devam edecekler. Devam edeceklerini iktidar yanlıların sandığı gibi olayları ‘organize’ ettiğim için değil, insan denen varlıkla ilgili bildiklerimden dolayı söylüyorum.”
Temelkuran’ın nasıl bir yalan ve karanlık çukurdan beslendiğini, görmek isteyenler şu satırlarına baksınlar:
“Satırlı palalı manyakları sokağa teşvik etmekten vakitleri kalırsa biraz da çok sevdikleri şu Mısır ve Arap dünyası üzerine düşünsünler.”
Satırlı palalı tiplerin Gezi’deki çapulculardan olduğu ortaya çıkmasına, Ak Parti ile hiçbir bağlarının bulunmadığı ve batan esnaf oldukları bilinmesine rağmen inatla yalan yazan Temelkuran…
Ve Temelkuran nasıl bir provokatör olduğunu sokaklarda isyan çağrısı yaptığı şu satırlarla gösteriyor:
“Bu, başta da anlattığım gibi bir varlık mücadelesidir. Yok sayılan -seçimle olur, darbeyle olur, gaddar bir muktedirle olur, her türlü olur yok sayılma- gövdenin sokağa dökülmesidir. Tıpkı Gezi’deki gibi. Tıpkı Türkiye’deki gibi siyasal partiler ve yargı ile yasama organları muktedirin oyuncağı olduktan sonra insanların varlığını muktedire ve birbirine ispatlayacağı tek yer sokaktır. Bu seçeneksizliği yaratan sadece ve sadece iktidar aygıtını arsızca kullananlar, toplumu kendi arzularına göre düzleyenlerdir.”
medyagundem.com