Yeni Şafak gazetesi yazarı Cem Küçük bugün çarpıcı bir yazıyla Gülen örgütünün artık sokağa çıkamayacak hale geldiğini, gazetelerinden tehditler savuran paralellerin hesap gününün geldiğini yazdı.
Yazısı şöyle:
GEÇEN YIL BU ZAMANLAR GÜLENİST YAPI NELER YAPIYORDU?
Ramazan ayını idrak ettiğimiz günlerdeyiz. Geçen yıl bu zamanlar paralel yapı emrindeki savcı ve polislerle hükümete operasyon yapmak için gerekli (!) hazırlıklarını yapıyorlardı. Mübarek bir ayda emniyet-yargı cuntası birkaç ay sonra girişeceği savaş için gerekli mühimmatı topluyordu.
Tam da yine bu zamanlarda Gülenist yapıya yakın kişiler isterlerse bu hükümeti hemen yıkacaklarını, Tayyip Erdoğan’ın gidici olduğunu, hatta hükümetin değişeceğini açık açık duyuruyorlardı. Ne kadar zıvanadan çıkacaklarını tahmin edemiyorduk. Evet bu yapının bir emniyet-yargı-medya üçgeninde bir gücü vardı. Ama hükümeti devirmek öyle kolay iş değildi.
GİTTİ ORDU İÇİNDEKİ KONTRGERİLLA, GELDİ GÜLENİST SAVCI VE POLİSLER
Gerçi arkalarında ABD-İsrail de vardı. Savunma Sanayi’nden önemli isimleri bile dinlemişler, her türlü casusluk işinde açık açık varlardı. Sırtlarını dayadıkları ülkelerden de cesaret alıyorlardı ama bu milleti tanımadıkları belliydi. Bunların yularını tutanlar da dışarıdaydı. Milli olmadıkları için kendi halkına savaş açmak fikrine hemen sarıldılar. Eskiden ordu içindeki bazı klikler kendi halkını hedef görürdü. Normalde dış düşmana göre konuşlanması gereken kurumlar iç düşmana yani kendi halkına göre sistem belirliyordu.
Türkiye’de yapıların belirli zamanlarla etki gücü azalsa da başkası hemen boy veriyor. Gitti ordu içindeki kontrgerilla, geldi Gülenist savcı ve polisler. Ve aslında kaybedecekleri baştan belli bir savaşa girdiler. Pensilvanya ve emrindeki yapıyı kim bu savaşa ikna etti çok merak ediyorum. Eğer başka bir ülke ise söylenecek söz yok. Yok eğer Pensilvanya elindeki güce güvenerek kendi başlattıysa 40 yıllık harekette vizyon yok demektir.
BU ÖYLE BİR YAPI Kİ YÜZÜNE GÜLDÜKLERİNİ BİLE DİNLEYİP KUMPAS KURUYOR
Bu öyle bir yapı ki, yüzüne güldükleri, misafir ettikleri kişileri bile dinliyor ve hatta kumpas kuruyordu. Onlara niçin böyle bir şey yaptıklarını sorduğunuzda yüzünüze açık açık yalan söylerlerdi. Sistem şöyle işliyordu: Paralel yapının devlet içindeki adamları elde ettikleri bütün bilgileri bağlı oldukları abi ya da imamlarına veriyorlar. En yukarıda havuz oluyor. Paralel yapı kendilerine düşman gördüklerini ya da devlet içinden diskalifiye etmek istedikleri ya da ‘bak elimde senin hakkında neler var dedikleri’ kişi(leri) kendine hedef seçiyordu.
ÖNCE SUÇU AT, SONRA “AKLAN GEL” DE TAKTİĞİ
Sonra o kişinin kasetleri internet ortamında dağıtıma sokuluyordu. Hiçkimsenin bu yapı için önemi yoktu. Örneği eski AB ilişkilerinden sorumlu Bakan Egemen Bağış’ın Hürriyet’in eski Ankara temsilcisi Metehan Demir’le olan ve TÜBİTAK’ın montaj olduğunu söylediği bir kasetini dolaşıma soktular. Kritik pozisyonda görev yapan bir Bakan montajlanmış sözlerle hemen kamuoyunun hedefi haline getirildi. Zaten paralel çetenin yapmak istediği de bu. Önce suçu at, itham et, ondan sonra aklan gel de. Bu işler bu kadar kolay mı?
Ne yazık ki bu çeteyle bu kadar kolay. Rasim Ozan Kütahyalı’dan Numan Kurtulmuş’a, Bilal Erdoğan’dan Egemen Bağış’a birçok masum insanı ahlaksız kaset ve montajlarla itibarsız hale getirmeye çalıştılar. Özel hayat diye bir şey bırakmadılar. İnsanların rahatça konuşma haklarını bile ellerinden aldılar.
SOKAĞA ÇIKACAK YÜZLERİ YOK
Ama artık yolun sonundalar, er ya da geç hesap vereceklerini biliyorlar. Toplum nezdinde itibarları sıfırlandı. Sokağa çıkacak yüzleri yok. Şimdi köşelerinden Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın tutuklanmasına ses çıkarmalıydık diye yazıyorlar. Hadi ya! Nasıl çıkaracaktın acaba? Çıkarsaydın o cemaatte olmazdın? Size bir hatırlatma: Zaman gazetesindeki yazı işleri toplantısında Balyoz, şike, askeri casusluk gibi davalarda haksızlık var diye sesini çıkaran gazeteci arkadaşlarınızı neyle suçladınız acaba? Ya da o kişilerin sesleri çıkabildi mi? Asla.
ŞİMDİ HESAP VERECEK OLAN SİZSİNİZ DUMANLI
Öte yandan Ekrem Dumanlı ve emrindeki medya tehditler savuruyor. Hesap verecekler diyorlar. Güya korkutuyorlar. Belki birilerini korkuturlar ama geçti o devir. Eskiden istemediğiniz herkesi içeri attınız. Yıldırdınız!
Şimdi hesap verecek olan sizlersiniz. Kimse size ne himmet veriyor ne de eskisi gibi okullarınıza öğrenci bulabiliyorsunuz. Zavallı durumdasınız. Bu süreç bittiğinde ne medyanız kalacak ne de sizler. Kimler hesap verecek hep birlikte göreceğiz. Amerika’ya kaçanları görüyoruz. Ergenekon, Balyoz ve birçok davada yargılanan asker, bürokrat vb. hiçbiri kaçmadı. Sadece Bedrettin Dalan ve Turan Çömez kaçtı. Ama paralel yapının imamları, bazı yöneticileri, gazetecileri soluğu çoktan yurtdışında aldı.
SEVDALISI OLDUĞUNUZ İSRAİL’E BİLE KAÇANLAR VAR ARANIZDA
Sevdalısı olduğunuz İsrail’e bile kaçanlar var aranızda. Bakalım daha ne kadar kaçacaksınız? Birçok dava kaçınılmaz olarak açıldığında ne gibi yalanlara başvuracaksınız çok merak ediyorum. En iyisi özeleştiri yapın. Biz niye siyasete girdik deyin. Humeyni gibi pozlara bürünen kainat imamınıza da bir danışın isterseniz.
Çok masum can yaktınız. Çok masumun ahını aldınız. Affedilmeyecek işler yaptınız. Bu günahların kefareti ödenmeden sizlere rahat yok.