Ne yazarmış ne gazeteci pişkinlikten oldu gazi
Tefecilik tarzı uygulamaları nedeniyle başkanı olduğu faktoring şirketine 12 ayrı dava açılan Habertürk yazarı ve eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, kendini “Geçinemiyorum. Aç mı gezeyim?” sözleriyle savundu. Yazılarında ‘yüksek faiz’ isteyen Erçel, “Faiz benim işim” dedi.
SABAH Ekonomi Servisi’nin eski Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel’le ilgili gündeme getirdiği bomba iddiayı hepiniz okumuşsunuzdur. Gazetedeki köşesinde sık sık yüksek faiz isteyen Erçel’in başkanı olduğu faktoring şirketinin tefecilik tarzı uygulamaları nedeniyle 12 ayrı KOBİ tarafından mahkemeye verildiğini anlatan haber üzerine dün kendisini aradım.
Ancak benim Erçel’i aramamın nedeni başkanı olduğu söz konusu faktoring şirketinin uygulamaları nedeniyle müşterilerinin yaşadığı sıkıntıları, onlarla neden mahkemelik olduğunu filan deşmek değildi.
Derdim, bir türlü sonlandıramadığımız şu ‘gazetecilik ve etik değerler’tartışmasının üzerine ‘cuk’ diye oturan bu mevzuda Erçel’in de yorumunu almaktı.
Bu nedenle de Gazi Bey telefonu açar açmaz ona dedim ki;
“Niyetim başkanlığını yaptığınız faktoring kuruluşunun uygulamalarıyla ilgili konuşmak değil. O benim alanım değil zira. Ben sadece köşesinde uzman olduğu konuda yazılar yazan bir kişinin ticaret yapmasının etik olmadığını düşündüğümü söylemek ve sizin de bu konuda yorumunuzu almak için aradım” dedim.
‘Geçinemiyorum’
Bir cevap bekliyordum elbette. Ancak Merkez Bankası Başkanı olarak ülkenin ekonomi politikalarına imza atmış Erçel gibi bir isimden, “Niye doğru değilmiş? Devleti soymadım ya! Geçinemiyorum. Ne yapayım aç mı yaşayayım yani?”cevabını beklemiyordum şahsen! Yalan yok kısa süreli de olsa şoka girdim Erçel’den aldığım cevap karşısında. Ancak o şoku hemen üzerimden atıp devam ettim sorularımı sıralamaya…
Ben sordum. Sağolsun o da hiç oraya buraya kıvırtmadan cevapladı bütün sorularımı.
Lafı uzatmaya gerek yok! Galiba en güzeli ve en temizi Gazi Bey’le yaptığım mini söyleşiyi olduğu gibi size aktarmak ve yorumu da size bırakmak!
Aç mı gezeyim?
Niye aç yaşayasınız Gazi Bey? Sizin bir emekli maaşınız yok mu?
– Var bir emekli maaşım ama benim gibi bir adama yeter mi o emekli maaşı? Siz kaç para aldığımı sanıyorsunuz ki emeklilikten?
Bilmiyorum ama eminim babamın aldığı emekli maaşından fazla alıyorsunuzdur. Tahmin edeyim herhalde bir 5000 TL vardır.
– Yahu kesintiler filan var. Bir sürü ıvır zıvır var!
Öyle mi? Eee kaç para alıyorsunuz?
– Takılmayın oraya. Önemli değil o kadar ama bilin ki ben o emekli maaşıyla aç gezerim aç!
Ama Gazi Bey sizin tek geliriniz emekli paranız değil ki! Aynı zamanda Habertürk gazetesinde yazdığınız yazıların karşılığında aldığınız bir ücret var. Bedava yazmıyorsunuz ya! Öyle değil mi?
– Yahu ne olur gazetenin verdiği 2-3 bin liradan. Para mı Allahaşkına onlar? Ben para için yazmıyorum ki, zaten Habertürk’te! Talep ettiler diye yazıyorum.
Valla haksızlık ediyorsunuz Gazi Bey. Sizin o para demediğiniz miktarları ancak 1 yılda kazanan insanlar var!
– Tamam ama ben o insanlardan değilim ki! Onlar geçinebilir ama ben geçinemem. Benim sosyal bir çevrem ve sorumluluklarım var!
Ama bütün bu gerekçeleriniz benim düşüncemi değiştirmez. Ben konusunda uzman bir kişinin hem köşe yazarı olup hem de ticaret yapmasını kesinlikle doğru bulmuyorum! Etik değil efendim.
Bütün yazarların başka işi var
-Etikle ne alakası var benim durumumun? Hem sonra medyada etik mi var Allahaşkınıza? Ahlak mı var? Sadece ben miyim ticaret yapan? Bütün köşe yazarlarının başka işleri var!
Valla ben de kabul ederseniz köşe yazarıyım ama benim yok! Tanıdığım birçok köşe yazarı var. Onların da yok! Olamaz da zaten. Çünkü doğru değil!
– Sevilay Hanım. Meslekte etik olduğunu mu sanıyorsunuz? Siz gayet safsınız. İyi niyetli düşünüyorsunuz. Herkes sizin kadar iyi niyetli değil inanın!
İyi niyetle ne alakası var efendim. Olmaz böyle bir şey. Şimdi ben siyaset filan yazıyorum mesela. Bir belediye başkanının ya da bir siyasinin danışmanı olabilir miyim? Olur mu öyle şey Gazi Bey?
– Olursunuz efendim. Ne var bunda? Üniversitede öğretim üyesi olup yazı yazanlar var. Bankada yönetim kurulu üyesi olup yazanlar var. Siz niye olmayacakmışsınız ki?
Törüner de yapıyor
Üniversitede öğretim üyesi olmak başka bir durum. Ama bankada yönetim kurulu üyesi olup bankacılık yazmak netameli bir durum!
– Niye canım… Şimdi Yaman Törüner yanlış mı yapıyor yani? Hem Akbank’ta yönetim kurulu üyesi, hem de köşe yazıyor! Ne sakıncası var?
Yanlış efendim. Olmaz bana göre.
– Ben sadece köşe yazarlığı yapamam efendim. Geçinemem! Ayrıca benim bir yığın başka işim de var. Bir sürü şirkete, holdinge filan danışmanlık da yapıyorum. İnsanlar benden bilgi satın almak için bana para ödüyor. Ne var bunda? Namusumla şerefimle kazanıyorum ben. Soygunculuk yapmıyorum ya!
‘Faiz yükselsin’ diye yazılar yazmak aynı zamanda faize endeksli şirketlere danışmanlık yapmak çok ama çok şüpheli bir durumdur.
– Niye şüpheli olsun ki! Faiz benim işim hanımefendi. Benim uzmanlığım.
Habertürk’ün verdiği 3 kuruşla geçinemem
Tercihinizi yapmalısınız. Ya köşe yazarlığı ya finans uzmanlığından para kazanmak!
– Olabilir evet. Zaten ben istemedim ki köşe yazmayı! Habertürk istedi. Israr ettiler yazmam konusunda. Gerekirse bırakırım. Oradan aldığım üç kuruşla ben geçinemem!
Aradılar mı sizi haberden sonra Habertürk’ten?
– Aradı birileri… Dedim onlara da SABAH’ın yaptığı haber külliyen yalan!
Nesi yalan anlamadım?”
– Yahu dedikleri faktoring şirketinde küçücük bir hissem var! Devalüasyon öncesi aldığım 52 bin dolardan ceza yediğimi yazmışlar.Yok öyle bir şey. 6 dava açıldı ama ceza almadım oradan. Cezayı başka bir olaydan aldım. Onu bile yanlış yazmışlar!
Öyle mi? Hangi olaydan?
– 140 milyon doların saatini geç bildirdiğimden.
Neydi o olay?
– Boşverin. O da doğru bir ceza değildi.
2001’de tesadüfen döviz aldım!
O dönemde bütün gazetelerde devalüasyondan hemen önce aldığınız 52 bin dolardan ceza aldığınıza yönelik haberler çıktı.
– Ya niye tamamen tesadüf olan bir olaydan dolayı neden ceza alayım ki?
Gerçekten de tesadüf müydü?
– Evet. Gerçekten de tesadüftü! İçime doğmuştu. Sanki biri beni dürtmüştü. Küçük bir birikimimiz vardı. Değerlendirelim dedik. Aptal mıyım ben ya? Koskoca Merkez Bankası Başkanı olarak böyle bir salaklık yapar mıyım? Ama işte bazıları… Kapattığım bankaların sahipleri… O dönem kuyruğuna bastıklarım. Dönemin iktidarı bu tesadüfü çok güzel kullandılar aleyhime!
SEVİLAY YÜKSELİR/SABAH
Sabah Ekonomi’nin notu: Gazi Bey yalan söylüyor
2001 krizi sonrasında Ankara 11. Asliye Mahkemesi’nde açılan davada Gazi Erçel’in Merkez Bankası rezervinden 5 milyar dolar satılması ve kendi hesabındaki parayı 21 Şubat krizinden birkaç gün önce dolara çevirmesi iddiasıyla dava açılmıştı. Mahkeme 2005’te Erçel’i görevini kötüyü kullandığı gerekçesiyle mahkûm etmişti. 11 ay 20 gün hapis cezası para cezasına çevrilmişti. Yargıtay da 2007’de kararı onamıştı.