Merhum Necmettin Erbakan Başbakanlığındaki REFAH-YOL Hükümeti’nin düşmesine neden olan 28 Şubat darbesinin arkasındaki en büyük güç “dördüncü kuvvet” medyaydı.
28 Şubat darbesinin “Postmodern” bölümünü oluştura medya, postal gölgesinde yıllarca kara propaganda yaptı.
Süreç, Batı Çalışma Grubu’nu kuran Çevik Bir’in sağ kolu olan, dönemin Genelkurmay sözcüsü Tümgeneral Erol Özkasnak’ın koordinasyonunda ilerledi.
Özkasnak, gazete ve televizyonlara o dönemde ciddi baskılar yaptı, medya patronlarından bazı gazeteci ve yazarların kovulmasını istedi, manşetler attı, haberler yazdırdı.
28 Şubat döneminde bazı liberal gazeteciler sahte belgelerle “andıçlandı” ve terör örgütü PKK ile ilişkilendirilerek hayatları karartıldı.
Postmodern darbenin asıl hedefi olan İslami değerlere bağlı muhafazakar kesimler ise çok daha ağır saldırıların hedefi oldu.
Birçoğu, işsiz bırakıldı, andıçlandı ve hatta hapse atıldı.
Medya, İslami değerlere sahip vatandaşları, sırf inançlarının gereklerini yerine getirdikleri için her gün başka bir haberle aşağıladı.
Genelkurmay güdümündeki medya organları, 28 Şubat sürecinde pekçok “nefret suçu” içeren habere imza attı.
Bunlardan biri de Fatih Altaylı imzası taşıyan bir köşe yazısıydı.
28 Şubat karanlığının 20. yıl dönümünde muhafazakar vatandaşlar üzerinde derin ruhsal yaralar açan o yazı halen unutulmadı.
Fatih Altaylı, Hürriyet gazetesinde 3 Mart 1997 tarihinde kaleme aldığı yazıda, “Kılık Kıyafet Kanunu”nu hararetli bir üslupla savunan Altaylı, “yeni vatandaşlık görevinin kıyafet kanununa aykırı olarak dolaşanları polise ihbar etmek” olarak açıklamıştı.
İşte Altaylı’nın o yazısı;
– Yeni vatandaşlık görevim
Kendime yeni bir iş buldum.
Bundan böyle kılık kıyafet kanununa aykırı olarak dolaşanları, kolundan tuttuğum gibi karakola götüreceğim.
Evlerini polise göstereceğim. Otomobilde görürsem plakalarını alıp bildireceğim.
Yapılan işlemi savcılığa kadar takip edeceğim.
Yok yok, savcılıkta da takip edeceğim.
Hırsız yakalatmak iyi de, bu kanun tanımayanları yakalatmak mı kötü?