MEDYAGÜNDEM- CHP’de Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç teröre karşı çözüm süreciyle ilgili olarak partisinin yaklaşımıyla ters düştüğü için görevinden istifa edip, PKK’nın sınır dışına çekilmesiyle ilgili olarak sürecin aktörlerinden CHP’ye “sen de katıl” çağrısı yinelenirken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu Jurnal programına katıldı. Tanrıkulu Onanç’ın istifasıyla ilgili olarak tartışmaya girmeyeceğini belirterek “Ben parti içi hukuka inanırım. Parti içi tartışmayı medya önünde yapmam. Parti hukukuna inanırım. Hiçbir parti üyesini medya önünde eleştirmem. Sayın Gülseren Onanç benim çok yakın arkadaşım, MKYK’dan ayrılması kayıptır, üzgünüm” ifadelerini kullandı. Tanrıkulu AK Parti ile Meclis’te buluşmaya da hazır olduklarını söyledi.
BİZ BAŞKAKAN’A DİLİNİ DÜZELT DEDİK
Biz CHP’nin tümü barıştan yana ama bize dayatılan yanlış bir yönteme alet olma durumumuz da yok. CHP örgütleriyle, tüm üyeleriyle barıştan yanadır, çözümden yanadır. Barıştan yana olmak AK Parti’nin önerdiği komisyona üye verip vermemekle ilgili değil. Biz Başbakana 6 Haziran 2012’de gittik, 200’e yakın yurttaşımız hayatını kaybetmişti, en ağır koşullarda, risk aldık. AK Parti’nin imdat lastiği olduk diye bizi eleştirdiniz. Bugün akil adamlar olanların önemli bir kısmı o gün CHP’nin aldığı tutumu eleştirmişti niye AK Parti’ye yedek lastik oluyorsunuz diye o zaman başbakan elinde iple dolaşıyordu. CHP’yi BDP ile işbirliği yapmakla suçluyordu. Dokunulmazlıklar konusunda söylediği sözler vardı, Kürtlere Zerdüşt diyordu, ben o inanca saygı duyarım ama Zerdüşt diyerek aşağılıyordu Kürtleri. Biz Başbakan’a gittik iki şey önerdik, “Meclis’te heyet kurulsun” dedik, ikincisi “akil adamlar” dedik. Başbakan 2 Haziran’da bakabilirsiniz hazreti google’a “Bizden daha akili mi var” dedi, kavram olarak ve kurum olarak karşı çıktı. O zaman “Meclis” dedik, “gelin birlikte çalışalım” dedik, “siz üç verin biz üç verelim” dedi, sanki futbol maçı yapacağız, “sorun dışarıda kalan yüzde 25’tir”, dedik, “Sayın Başbakan dilini düzelt, BDP’yi ve MHP’yi bu işin içine çekecek dil kullan” dedik. İki üç hafta önce “Meclis olmaz muhatap hükümettir” diyordu, ne oldu araştırma komisyonunu getirdiler. Kavramları doğru kullanalım, bizim yöntem önerimiz en doğru yöntemdir. Sekiz üye vermişler on üye hakları varken. Biz yüzde yüz, şeffaf açık barış sürecinden yanayız. Meclis’te süreçten yanayız ama AK Parti herkesle müzakere yapıyor, bu ülkenin ana muhalefet partisi ile müzakere yapmıyor, dayatıyor.
AKİL İNSANLARA VE EMEKLERİNE SAYGI DUYARIM
Biz Haziran ayında yöntem önerdik, “Meclis’te komisyon olsun, o komisyonla çalışacak akil insanlar olsun” dedik, ben akil insanların tümüne saygı duyarım, emeklerine saygı duyarım, o ayrı mesele ama bu çalışma yöntemi doğru değil. Tümü benim arkadaşlarım. Akil insanları Meclis seçmeliydi, tüm Türkiye açısından ortak payda olur, daha fazla inanç yaratır. Sayın Başbakan’ın danışmanları üç beş yıldır bu işle ilgiliyse ben de otuz yıldır ilgiliyim. Biz AK Parti milletvekili değiliz, barışın yanlıyız. AK Parti’nin yanlış başlattığı bir süreç var. Bu süreci dengeleyen biziz. Eğri oturup doğru konuşalım, biz Haziran’da Meclis demesek bugün Meclis olur muydu, biz akil insan demeseydik olur muydu, oldu ama yanlış oldu. Bunlar daha doğru olacak. Eğer AK Parti samimiyse, bizim önerimiz gündemdeyken niye kendi önerilerini getirdiler? İçeriğinde AK Parti’nin bugün kurduğu komisyonun içeriğini bir yerinde Kürt meselesi geçiyor mu? Bizim verdiğimizle bunu birleştirip CHP’yi buna mahkum etmeye çalışıyor. CHP tabanı ile örgütleriyle barışın inşasının güvencesidir ve yanındadır. AK Parti’ye destek olmak ayrı barışa destek olmak ayrıdır. Sayın Genel başkanımızın krediyi verdim dediği tarihle bugüne kadar ne olmuş bir bakalım, Sayın Başbakan ne yaptı, Başbakan dedi ki “sen kimsin ki bana kredi veriyorsun” dedi. Kendi muhataplarınızı yok sayacaksınız, aşağılayacaksınız, bilgi vermeyeceksiniz, CHP’nin yöntemlerini Meclis’e taşıyacaksınız sonra gelip “bize destek verin” diyeceksiniz. Bugüne kadar devletin herhangi bir birimi, Başbakan gelse başımızın üstünde yeri var, gelmedi. En kötü durumdaydı Sayın Başbakan, Diyarbakır, Hakkari, Şırnak’tan hatırlayın, o zaman gittik biz. Önümüzü ilikleyip “Sayın Başbakan bir emriniz var mı diyecek” halimiz yok. Buradan AK Parti’ye açık çağrı yapıyorum, Hüseyin Çelik diyormuş ki Sezgin Tanrıkulu’nun yerinde olmak istemem, ben onun yerinde olmayı hiç istemem.
KİM ÇIKARSA NASIL ÇIKAR, GÖZLERİMİZİ KAPAYALIM
İki hafta önce Sayın Genel Başkanımız 16 maddelik öneride bulundu, bu süreci güvence altına alalım, hangi engel var, hiçbir şey yapmayalım, sadece bir jest yapalım, Diyarbakır’daki Cezaevini insan hakları ve demokrasi müzesi yapalım. Bir jest yapalım, buna bir engel mi var. Geçmişte travma yaratan isimleri tüm kurumlardan çıkartalım, yasa tasarısı vermişim ben, kendim vermişim, buna engel mi var? İfade özgürlüğü meselesi. Fazıl Say’ın ceza aldığı mesele, insan haklarına 3. başvuruyu yapan avukat benim, o zaman Cemil Çiçek Meclis başkanıydı, ben baro başkanıydım, düzeltelim demişlerdi, hala düzeltilmedi o yasa maddeleri. Bizim önerilerimiz var, ya bir kere de jest yapın, bizim önerimizi konuşalım. Bence Başbakan CHP’nin getirdiği öneriyle hiçbir şeyi kabul etmeyeceksiniz dedi, Bu yüksekten bakışla nasıl barış sağlayacaksınız. Dağdan gelen evine gitsin de seçilmiş insanları cezaevinde çıkartalım önce. Gelsin bu süreci güçlendirecek önerileri aşama aşama geçirelim, her hafta bir tanesini geçirelim, Ağustos, Eylül, kim çıkar nasıl çıkar, bırakalım gözlerimizi kapayalım, bunları tartışmayalım, Silahlı Kuvvetler şöyle mi oldu böyle mi oldu, su mecrasında akar, gelin Meclis’te her hafta Türkiye’nin demokrasisini güçlendirecek bir yasa çıkartalım.