“Erdoğan iktidardan nasıl düşer?” yazısını kaleme alan Today’s Zaman yazarı Orhan Kemal Cengiz, geçtiğimiz gün tam çevirisi yayınlanan makalesinin ardından sosyal medyada ve yazılı basında kopan fırtınalar üzerine bir yazı daha yazdı.
Cengiz sosyal medya ve yazılı basında ismi üzerinden bir linç kampanyası başlatıldığını öne sürdü.
Rotahaber’in haberine göre Today’s Zaman yazarı Cengiz, makalenin tam tercümesinin yayınlanmasının ardından bir çok yazarın kendi yazısından alıntılar yaparak kendisiyle ilgili doğru olmayan ithamlarda bulunduklarını söyledi. Bunu bir fikri linçe benzeten yazar, yeni yazısında bunun neden yapıldığını sorguladı.
İşte Orhan Kemal Cengiz’in ‘Karakter suikasti’ olarak da nitelendirdiği “Neden şimdi kişiler linç edilmeye başlandı?” başlıklı o yazısı…
(…)
Today’s Zaman bir süredir hükümete yakın çevreler tarafından ateşe tutuluyor. Şimdi de ben bu kampanyalardan payıma düşeni alıyorum. Today’s Zaman’da yazdığım “Erdoğan iktidardan nasıl düşer” (1 Ağustos 2013) başlıklı son makale oldukça ilgi topladı ve sosyal medya ile yazılı basında birden bire çok sayıda eleştiri, hakaret ve şahsıma yönelik sert sözler içeren yorumlar yapılmaya başlandı.
Öncelikle yazdığım makalenin son paragrafının dönmeye başladığını gördüm. Sonrasında ise internet üzerinde tam metin çevirisi ile karşılaştım. İnternette yazımın sunuluş biçimlerine bakınca sanki ben Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine bir darbe planlıyormuşum gibi bir hava yaratılıyordu. Ben ki bütün kariyerimi Türkiye’deki askeri hegemonyanın karşısında geçirmiş biri olarak, sanki bir darbe planlayıcısı olarak sunuluyordum. Bu ilk kampanyadan sonra makalemden bazı kesitler başka sütunlarda alıntılanmaya başlandı. Bu makalelerde ise benim yazımda hiç kullanmadığım sözler ben söylemişim gibi yansıtılıyordu. Makalemden referanslar kullanılmak suretiyle beni şöyle tanımıyorlardı: “Hemen hergün başbakana faşist ve diktatör diyen Orhan Kemal Cengiz…”
İlginç, değil mi? Benim hükümete yönelik basın özgürlüğü konusundaki ve otoriterleşme eğilimiyle ilgili eleştirilerim sanki ben “faşist ve diktatör” demişim gibi yansıtılmıştı… Ne yazık ki bu tür bir kampanyanın tek kurbanı ben değildim. Bu günlerde çoğu Today’s Zaman yazarı Türk basınında benzer şekilde itham edilmeye başlandı. Peki neden bunca çarpıtmaya başvuruyorlar? Neden hiç kullanmadığımız sözleri biz söylemişiz gibi yansıtıyorlar?
Sanırım bu bir çok farklı hedefi içeren bir stratejinin bir parçası. 1) Bizi hükümetin yeni hedefi haline getirmek istiyorlar. Buradaki niyet şu gibi: “Bu adamları bulundukları konumlardan tardetmemiz gerekiyor” 2) Bütün bu çarpıtma taktikleri ile, bizi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar ve Ak Parti seçmeninin gözünde bizim sözlerimizi daha tesirsiz ve değersiz hale getirmek istiyorlar. 3) Fikirlerimizi değersizleştirerek, demokrasi konusunda bir tartışmayı daha başlamadan bitirmek itiyorlar.
Eğer söylediklerimizi bizim söylediğimiz şekilde tekrar etmiş olsalardı, demokrasi, ifade özgürlüğü ve diğer hususlar üzerine ciddi bir tartışma başlayabilirdi. Ve bu manada Today’s Zaman’ın durduğu nokta, hükümet çevreleri ve onların destekçileri açısından oldukça acı verici olabilirdi zira Today’s Zaman ve diğer bazı gazeteler için yazan liberaller ve demokratlar bir bütün halinde, bu hükümet bürokrasinin anti demokratik baskısı altındayken ve askeri çevreler tarafından aşikar bir biçimde tehdit ediliyorken tam destek vererek arkasında durdular. Biz sadece anti demokratik güçlerle savaşmakla kalmadık aynı zamanda mevcut hükümet demokrasi ve Avrupa Birliği yolunda her adım attığında da desteğimizi sunduk.
Faşist ve diktatör gibi kelimelere gelince, bunları sanki biz söylemişiz gibi yansıtmak gerçekten de korkunç bir davranış. Bu tip karalama kampanyaları geçmişte bazı askeri çevreler ve Ergenekon çetecileri tarafından yapılırdı. Şimdi ise hükümete yakın çevreler tarafından aynı taktiklerin kullanılması gerçekten çok acı bir tablodur.
Ben, bir çok farklı vesileyle, faşist ve diktatör gibi sıfatları kullanan kişileri eleştirmişimdir. Televizyonlarda da defaatle söylediğim gibi, faşistlik ile ilgili çok basit bir test vardır: Eğer gerçekten ortada bir faşist var ise “faşist” gibi kelimeleri kullanamazsınız bile… Elbette, Türkiye’de faşizm falan yoktur. Fakat demokrasi alanında, kuvvetler ayrılığı, ifade özgürlüğü ve daha bir çok konu bağlamında çok çok ciddi problemler mevcuttur…
Şimdi soruyorum; sizin, kişileri fikri lince tabi tutmak ve dezenformasyon kampanyaları düzenlemek yerine bu problemleri konuşmaya yeterli cesaretiniz var mı?”
(…)