Star gazetesinde Ahmet Kekeç’in “Celal Kılıçdaroğlu bu terbiyesizi mahkemeye versin!” başlıklı yazısı şöyle:
Kardeş Kılıçdaroğlu AK Parti’ye geçme kararı almış. Hayırlı uğurlu olsun. CHP’de kalsaydı da, “hesap bozan adam” niteliğinden bir şey kaybetmeyecekti.
Hesap bozuyor, evet.
Eski partisinin ve abisi Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ tarafından rehin alındığını söylüyor.
Gerekçelerini sıralıyor.
İsimler veriyor.
Olaylar hatırlatıyor.
Öyle gerekçeler, öyle isimler, öyle olaylar ki, bir Batı ülkesinde olsa, peşine mutlaka “gate” sözcüğü eklenir, yer yerinden oynardı.
Bizde (iktidara yakın medya grupları hariç) yaprak bile kıpırdamıyor.
Bakmıyorlar Celal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerine…
Duymamış gibi yapıyorlar.
Hadi bakmıyorlar, duymamış gibi yapıyorlar, Kemal Kılıçdaroğlu’na (ve cici FETÖ’süne) yakın koruma uyguluyorlar, tarafsız (!) gazeteciliğin gereğini yerine getiriyorlar, anladık da, bir de duymamış gibi yaptıkları itiraflardan yola çıkarak Celal Kılıçdaroğlu’na hakaretler yağdırıyorlar.
Gücü ancak işçilere küfretmeye yeten Hürriyet gazetesinin sonradan olma Kemalist yazarı, dün köşesinden, “Rezillik, müptezellik, kepazelik” diye saydırıyordu.
Celal Kılıçdaroğlu’na mahkemeye gitmesini öneriyorum.
Gitsin ve “rezil, müptezel, kepaze, mide bulantısı yaratıyor” sözlerinin hesabını sorsun.
Olabiliyorsa, biraz parasını alsın bu terbiyesiz adamın.
Celal Kılıçdaroğlu, sonradan olma Kemalist’in “müptezellik” diye tanımladığı itiraflarında şöyle diyordu: “Abim laf kalabalığını bıraksın, dibindekilere baksın. Danışmanı FETÖ’den alınıyor. Bu danışmanı önerenin Özel Kalem Müdürü Tuncay Ceylan olduğu basında çıktı… FETÖ’cü Belediyeler İmamı Erkan Karaarslan’ı CHP’li belediyelere pazarlayan da Özel Kalem Müdürü Tuncay Ceylan’dır.(…) Darbe gecesi ben ailemle sokakta vatanım için mücadele ederken, seni aradığımda ‘korkmana gerek yok, bilgim var’ dedin. Bildiğin neydi?”
Görüyorsunuz, değil mi?
Danışman FETÖ’den tutuklanıyor.
Danışmanı öneren Özem Kalem Müdürü bütün ilişkileri ve bağlantılarıyla faş ediliyor…
Kemal Bey’in darbeden haberdar olduğu, kendi beyanlarıyla ortaya çıkarılıyor.
Hürriyet’in sonradan olma Kemalist yazarı “Bunları açıklamak rezilliktir, müptezelliktir, pespayeliktir…” diyor.
Durmuyor…
Celal Kılıçdaroğlu’nun işbu rezillik, müptezellik, pespayelik aşamasını, “geçmişte aile içinde yaşanmış bir yemeğin bile dedikodusunu yapmaya kadar vardırdığını” söylüyor.
Neymiş bu “aile içinde yaşanan” yemek?
Celal Kılıçdaroğlu’ndan dinleyelim: “Bir aile toplantısında, daha genel başkan olmadan önce, ‘Deniz Baykal gidecek’ dedin mi, demedin mi? Cevap ver.”
Bir Batı ülkesinde ortaya çıksa kıyametleri koparacak bu “bilgi”, Hürriyet’in “sonradan olma” Kemalist yazarı tarafından “aile içinde yaşanan yemek” diye tahfif ediliyor…
Hrant Dink’in katili (ve azmettirenler) yakalandığında, yine bir Hürriyet yazarı, herhalde cinayetin arkasındaki örgüt bağlantısını gizlemek için, “Bunlar, kahvede okey oynayan çocuklar” demişti.
Ergenekon bağlantısını gizlemeye çalışmıştı ama aynı zamanda FETÖ bağlantısını gizlemiş olduğunu bugün ortaya çıkan bilgilerden anlıyoruz.
Sonradan olma terbiyesiz Kemalist de, “aile içinde yaşanan yemek” diyerek, “kaset skandalı”na delil teşkil edecek bilgileri itibarsızlaştırıyor.
Daha önce de yazmıştım:
Doğan Medya’nın tetikçileri itibar etmese de Celal Kılıçdaroğlu’nun ifşaatları iki “yakıcı gerçeği” ortaya çıkarıyor:
BİR- Kemal Kılıçdaroğlu Baykal’a yönelik “kaset komplosu”nu biliyordu. (Aile yemeğinde bunu ağzından kaçırmış, Baykal’ın gideceğini söylemiş.)
İKİ- Darbeden haberdardı. (Haberdardı ve sığındığı evde darbenin ne yöne evirileceğini izliyordu.)
Üçüncüsü de şu olsun:
Kaset skandalının aydınlatılması, Hürriyet’çileri niyeyse çok rahatsız ediyor.
Niye acaba?