Akşam gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz bugün çarpıcı bir yazıyla Sözcü paçavrasının dünkü alçak manşetinin arkasında kimsenin görmediği gerçeğe dikkat çekti. Tayiz Sözcü’nün alenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ölümle tehdit ettiğini yazdı. İşte yazısı…
ERDOĞAN’I ALENEN ÖLÜMLE TEHDİT EDİYOR
Malum medya üzerindeki koruma kalkanının asıl sebebini anlamak isteyenlerin, Sözcü gazetesinin dünkü sayısına bakması yeterli. “2016 Falınız” başlığıyla yayımlanan bulmacada “TAYYİP” ve “ÖL RECEP” ifadelerine yer veren gazete, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alenen ölümle tehdit ediyor. Bazılarımız bu ifadeleri doğrudan “tehdit” görmeyebilir, gazetenin imasını bir “ölüm dileği” olarak da anlayabilir. Her iki durumda da gerçek değişmiyor; bir medya grubu, yeni yılda Cumhurbaşkanı’na “ölümü” gösteriyor.
GAZETELER KİMSE İÇİN ÖLÜM FALI AÇAMAZ
Batı’nın koruma altına aldığı “basın özgürlüğü” tam da bu “ölüm”le ilgili kısım. Medya için “basın özgürlüğü” herhangi bir baskı ve engelle karşılaşmadan kamuyu bilgilendirme değil, aksine, kamuyu temsil eden liderleri tehdit etme, sindirme, yıldırma, karalama özgürlüğü demek; bu özgürlük, Sözcü gazetesi gibilere, gerektiğinde politikacılara “ölümü” hatırlatma gücü veriyor.
Medya hiç kimseyi hedef gösteremez, kimse için ölüm imasında bulunamaz. Gazeteciler, kimse için ölüm falı açmaz. Medyanın böyle bir hakkı, yetkisi veya özgürlüğü olamaz. Cumhurbaşkanı’nı ölümle tehdit etmeyi bir yana bırakalım, yayın grupları her ne sebeple olursa olsun kimseye ölüm imasında bulunamamalı. Bu açıkça hedef gösterme, cinayete azmettirme anlamına gelir ki, Sözcü’nün yaptığı da bu suça giriyor.
SÖZCÜ’NÜN YAPTIĞI DOĞRUDAN CUMHURBAŞKANINI ÖLÜMLE TEHDİT ETMEK
Gazetelerin veya yazarların bu tür hedef gösteren yayınları, genellikle “Erdoğan düşmanlığı”na yorulup pas geçiliyor. “Erdoğan düşmanlığı” bir nevi deli raporu yerine geçmeye başladı. Erdoğan düşmanıysa “Sorun yok, kafayı bozmuş” denilerek, geçiliyor. Malum medya anlaşılan yeni yılda da okurlarını Erdoğan düşmanlığıyla doldurmaya devam edecek. Sözcü’nün arkasındaki güç, Erdoğan’a “2016’da da yakandan düşmeyeceğiz” mesajını veriyor. Tabii hafife alınacak bir mesaj değil bu; Sözcü’nün yaptığı Cumhurbaşkanı’nı doğrudan ölümle tehdit etmek!
HASAN ABİ’NİN KÜFÜRBAZLIĞI İŞTE BU GÜÇ ODAKLARINA KARŞIYDI
Hakkın rahmetine uğurladığımız Hasan Karakaya yaşasaydı, o çokça şikâyet edilen sivri kalemini bugün Sözcü’ye karşı yine kullanırdı. Hasan Abi, tereddüt etmeden basardı küfrü Sözcü ile bu gazetenin arkasındaki güce. Hasan Abi’nin sert üslubu, hatta küfürbazlığı işte bu güç odaklarına karşıydı, millet iradesine değil. Baksanıza, onun eksikliğini şimdiden hissetmeye başladık bile.
Allah rahmet eylesin.
Mekânı cennet olsun.
Zaman eleştiri veya şikayetçi olma zamanı değil, her türlü ihanet ve alçaklıkla mücadele zamanı. Memleketi öyle bir hale getirmeliyiz ki; siyonist güdümlü hain kriptolar bırakın aba altından sopa gösterme cüretini, böyle şeyleri aklından bile geçiremesinler. Güzel ülkemizin, aklına her esenin istediği gibi, elini kolunu sallaya sallaya fitne, fücur, ihanet ve namertçe operasyonların kolaylıkla yapılabildiği bir yer olmaktan çıkarılması için yapmamız gereken çok iş, yürütmemiz gereken çok büyük mücadele var.
Zarar ettiği halde bir türlü batmayan gazetelerin yayına devam ediyor oluşu, onların küresel siyonist sermayeden destek aldığının ispatıdır. Milletçe paralel ihanet çetesyile mücadelede gösterdiğimiz azim ve kararlılığı azaltmadan, her birimiz Hasan Karakaya misali demir yumruk olup bunların beyninde gümleyerek, bize bıraktığı davayı kendimize miras edinmeliyiz.
Şunun iyice anlaşılması gerekir ki, bu siyonist güdümlü satılmış kriptolar demokrasi ve basın özgürlüğü konularında tamamen ikiyüzlü, çifte standartlı ve münafıktırlar. Bunların hak ve özgürlüklere, demokrasiye ve inançlara zerre kadar saygıları yoktur. İfade hürriyeti, onlar için, yahudiye köpeklik etmek maksadıyla müslümanlara hırlarken, gelebilecek taş veya değnekten korunmak için arkasına saklanabilecekleri bir sutreden ibarettir. Ellerine fırsat geçtiği anda, çirkeflik ederken kendilerine kalkan yaptıkları demokratik hakların yüzde birini bile hedefe koydukları topluluklara layık görmezler. Samimi olsalardı cihanşumul ideolojilerinin merkez üssü olan israil işgali altındaki Filistin toprakları, dünya üzerindeki en huzurlu ülke olurdu. Dünyanın farklı bölgelerinde, insanlara yapılan ne kadar kötülük varsa arkasında siyonistler ve onların devşirmeleri olan aşağılık, insanlıktan çıkmış yaratıklar var. Katliam, işkence ve her türlü tecavüzün işlendiği yerlerdeki alçaklara danışmanlık edenler bizzat yahudilerdir.
Maden yataklarını, verimli arazileri, stratejik bölgeleri, enerji havzalarını ele geçirmek için oraların yerli halklarını temizlemek veya etkisiz hale getirmek icap ettiğinde yahudinin asırlar boyunca elde ettiği soykırım, işkence, ve her türlü alçaklık, zulüm tecrübe ve muktesebatı danışmanlık hizmeti suretinde zalimlerin ve aşağılık rejimlerin emrindedir.
İnsanların bunlarla mücadele ederken demokrasi hukuk içinde kalma mecburiyeti varmış gibi düşünmeleri, öğrenilmiş çaresizlikten öte, tam bir ahmaklıktır. Bunlarla mücadelenin en etkili yolu, kendi hukuklarını kendilerine tatbik etmek, kendi silahlarını kendilerine karşı kullanmaktır.
artık tamamen kendilerini aştılar hakaretten ölüm tehdidine terfi ettiler açıp bir zahmet türk ceza kanununda ölümle tehdit suçunun kaç yıldan başlayan ceza gerektirdiğine bir baksınlar bakalım.. bir insanı ölümle tehdit etmek düşünce özgürlüğü değil çok ciddi bir suçtur bunun lamı cimi yoktur.. bu manşeti atan da göz yuman da sağlam bir ceza alacaktır bu kez kaçışları yok..