Cumhurbaşkanı Erdoğan, yayın ilkesi ‘İsrail çıkarlarını korumak’ olan Hürriyet’in patronu Aydın Doğan’a ve yazarı Ertuğrul Özkök’e sert mesajlar verdi: Beni başbakanımla karşı karşıya getirecek yazılar yazıyor. Biraz terbiyeli ol, biraz edep, adap bil. Eğer biz o yolsuzlukların içinde buralara gelseydik, senin ve patronunun bu ülkedeki yolsuzluklarını meydana çıkaramazdık…
İsrail’in Almanya kolu tarafından yönetilen ve yayın ilkeleri arasında ‘İsrail çıkarlarını korumak’ olan Hürriyet, yine 28 Şubat gazeteciliğine döndü. Daha önce başbakanları pijamasıyla karşılayan ve attıkları yalan manşetlerle hükümetleri yıkan Aydın Doğan, yine eski Türkiye hayaliyle yola çıktı. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Doğan ve Ertuğrul Özkök yönetimindeki çeteye sert mesajlar verdi. Erdoğan, Çırağan Sarayı’nda dün Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) 9. Olağan Genel Kurulu’na katıldı. Gezi olaylarından Yalova’daki ağaç katliamına, Paralel Yapı’yla mücadeleye kadar birçok konuda net konuştu: çünkü bunlar kabine kurdu
İSİME VERMEDEN TEPKİ
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü alan değerli yazarımız Alev Alatlı’ya da bunu yaptılar. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alanlara da… Ahmet Kaya’nın, bu ülkeden mahzun ayrılışıyla yüreğimiz yandı. Çatallarla, porselen tabaklarla neler yaptıklarını, nasıl o akşam ödül töreninden onu kovduklarını hatırlayın. Ertesi gün de gazetelerinin köşesinde her türlü hakarete yazılarını yazanlar, şimdiyse ben yazmadım diye manevra yapan, maalesef ruh kökü sakat tipler.
HALA aynı şeyleri yazıyorlar. Bakıyorsunuz, beni, Başbakanımla karşı karşıya getirecek. Buna benzer yazılar yazıyorlar. Biraz terbiyeli ol, biraz edep, adap bil. Eğer biz o yolsuzlukların içinde buralara gelseydik, senin ve patronunun bu ülkedeki yolsuzluklarını meydana çıkaramazdık. Bu ülkede, özelikle petrol şirketlerini, hangi bankaları nasıl soymak suretiyle sahibi olduklarını bu millet biliyor, herkes biliyor. Çünkü bunlar hükümetleri istedikleri gibi kendileri yönettiler. Gazetelerinden yönettiler. Başlıkları attılar, kabineleri kurdular ve oradan yönettiler. Ama bizi yönetemedikleri için saldırıyorlar. Mesele bu.
SANATÇILAR CESUR OLUN
Bütün sanatçılarımıza açık açık sesleniyorum. Cesur olun. Mahalle baskısına, dayatmalara, tekellerin tuzaklarına karşı cesur olun. Hiçbir sanatçımızın tahkir edilmesine, linç edilmesine, dışlanmasına asla izin vermeyecek; hakkın, hakikatin ve onların yanında dimdik durmayı sürdüreceğiz. Bu ülkede, biz, hiçbir zaman kutuplaştırmanın, kamplaştırmanın ve ayrıştırmanın yanında durmadık.
GEZİ OLAYLARI
Gezi olayları kontrol edilmemiş, bastırılmamış olsaydı, sokaklar şiddete teslim olmuş olsaydı acaba Türkiye bugün nerede olurdu? Dikkat edin. Bu soruyu sormazlar. Bu sorunun cevabını vermezler. Ama bu sorunun Mısır’da, Ukrayna’da cevabı verildi. Bunların demokrasiyle alakaları yok.
YALOVADAKİ AĞAÇLAR
Yalova’da 250’yi aşkın ağaç kesildi. Kadıköy’de başlayıp Taksim Meydanı’na gelen zat, oradaki 12 ağacın yeri değiştirildi, kesilmedi. Ama Yalova’dakiler kesildi. Nerdesin sen? Nerede o çevreciler? Nerede o Taksim’de yürüyenler? Asırlık çınarlar ağaçtan sayılmıyor. Neredesiniz tencere tavacılar? ODTÜ’nün, Eymir Gölü’nde restoran yapmak için kestikleri ağaç değil mi? Bakırköy Belediyesi’nin kestikleri ağaç değil mi?
milletimizin iradesi yeter
ALÇAKÇA YALAN
Ulusal güvenliğimizi tehdit eden, vatanına ihanet içinde olan her yapı, Milli Güvenlik Kurulun’da (MGK) ele alınır ve onun gözünün yaşına bakılmaz. Paralel Yapı böyle bir yapıdır, üzerine gittik, gidiyoruz ve daha fazla gideceğiz. MGK’da bu kararı aldık. Hükümetimiz de bu tavsiye kararına uyarak, Bakanlar Kurulu kararını çıkarmıştır. Bütün cemaatlerin, vakıf ve derneklerin, teşekküllerin hedef alınacağına dair iddia da alçakça bir yalandan başka hiçbir şey değildir.
DARBE HEVESİ
17 ve 25 Aralık darbe girişimi, milletimizin iradesine sahip çıkması sayesinde, hamdolsun, boşa çıkmıştır. Ancak, 17 ve 25 Aralık darbe girişiminde başarısız olanların, bu heveslerinden vazgeçmedikleri de ortadadır. Bakın, Kobani bahanesiyle tüm o yapılan 6-7 Ekim olayları, ulusal ve uluslararası medyada yapılan tüm kampanyalar, yine en son seçim sistemini etkilemeye dönük olarak, milli iradeye, TBMM’nin iradesine yönelik girişimler bu mahiyette girişimlerdir.
KILIÇDAROĞLUNA TEPKİ
Bir engelli evladımız, kardeşimiz, şahsımla alakalı zihinsel özürlü değil mi diye soru soruyor. Onun da verdiği cevap ne? Şahsımla alakalı, Cumhurbaşkanı’nın zihinsel engelli olduğunu söylemek adeta bir lütuftur diyor, o akılsızdır diyor. Bunu söyleyen ana muhalefetin başı. Böyle bir siyasetçi olabilir mi? Hem o engelli evlatlarımıza, kardeşlerimize, hakaret ediyor hem bize. Ancak ve ancak kaset ve şantaj, böyle birini öyle bir partinin başında tutabilir.
SEÇİM BARAJI
Çıkmışlar şimdi “Barajlar kalksın” diyorlar. Biz onu da teklif ettik. “5’e indirelim, sıfırlayalım” dedik. Ona da yanaşmadılar. Türkiye’de yalanı en güzel, en başarılı kim söyler diye sordukları zaman vereceğimiz cevap, ana muhalefet partisinin başındaki. Bakıyorsunuz malzeme yok, malzeme olmadığı zaman Cumhurbaşkanı’yla uğraşıyor. Bazıları diyor ki, Cumhurbaşkanı bunlara cevap verir mi? Ben alışılmış Cumhurbaşkanı değilim, olmadım, olmayacağım
LİNÇ GİRİŞİMİ VAR
On yıllar boyunca… Fikir-ifade özgürlüğü dediler. ‘Mahalle baskısı’ndan şikayet ettiler. Parmaklarını sallayarak, kibir içinde, kendilerini “özgürlükçü” olarak, bizi de “özgürlük karşıtı” olarak lanse ettiler. İşte şu anda, kimin nerede durduğu, kimin baskıcı olduğunu hem millet görüyor, hem insanlık görüyor. 30 Ağustos Zafer Bayramı Resepsiyonu’nda, çok değerli bir sanatçımızla, Yavuz Bingöl’le, Yemen Türküsü’nü birlikte söyledik. Aman Allah’ım! O sanatçımıza söylemediklerini bırakmadılar. Çözüm Süreci Toplantısı’na katıldığı için yapmadıklarını bırakmadılar. Linç etmek için her vasıtayı kullanıyorlar. Niye? Sen nasıl olur da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la böyle bir resim verirsin…
POLİSE PARALEL CEZA
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “İşte Ferguson olayları, işte Arizona’daki olaylar. Burada polisimiz kalkıp da vatandaşı mı öldürdü, silah mı çekti? Polisi öldürürken, polisi nerdeyse bitirecekleri anda, polis kendini savunmayacak mı? Savunurken orada bir olay oluyor, ondan sonra bakıyorsunuz, paralel yargı 8 seneye mahkum ediyor” dedi.
YALAN VE İFTİRA HÜRRİYET’İ
Adalet Bakanı Bozdağ, daha önce “Petrol Ofisi’ni Aydın Doğan Grubu ile İş Bankası birlikte aldılar. Yüzde 50, yüzde 50 daha sonra bir dönem gazete ve televizyonlarda İş Bankası’na dönük öyle yayınlar yaptılar ki sonunda İş Bankası bu yüzde 50 hisseyi 560 milyon dolara Doğan Grubu’na hem de vade ile sattı. Bu alınan yerin yüzde 34’ü 1,5 milyar dolara kısa bir süre sonra başkasına satıldı” demişti.
MISIR’A BAKIN
Erdoğan, darbe girişimleri hakkında da Mısır ve Ukrayna’yı gösterdi: 17 ve 25 Aralık operasyonları, gayesine ulaşmış olsaydı, Türkiye bugün nerede olurdu? Türkiye’de, muhalefet partilerinin üzerinde çok ciddi bir şantaj var. Medyanın üzerinde de aynı şekilde. Kiminin üzerinde terörün şantaj ve tehdidi var; kimilerinin üzerinde de, kasetlerin, telefon kayıtlarının şantaj ve tehdidi var.
(TAKVİM)