AKŞAM Gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz’in “’Şortlu kadın’ operasyonu” başlıklı yazısı şöyle:
Bir kadının şort giydiği gerekçesiyle otobüste saldırıya uğraması kamuoyunda ciddi tepki uyandırdı. Medyanın birinci gündemi kaç gündür hoş görülmesi mümkün olmayan bu şiddet olayı; sosyal medya da bu konuyu günlerdir evirip çevirip tartışıyor.
Saldırıyı kendiliğinden, rastgele ve bir delinin işi olarak yorumlayanlar elbette yok değil; ancak bu olay daha çok, eski Türkiye’ye özgü bir “psikolojik harekat” özelliği taşıyor. Bu algı operasyonuyla Türkiye, yeniden 15 Temmuz öncesinin siyasi ve toplumsal iklimine sokulmak isteniyor.
15 Temmuz’da siyasette ve toplumda önemli bir kaynaşma yaşandı. 15 Temmuz öncesinin laik-İslamcı, Alevi-Sünni, Türk-Kürt ayrışması, FETÖ’cü darbe girişimi sonrası hızla ortadan kalktı; siyasette ve toplumda var olduğu sanılan kutuplaşma yerini ortak değerler etrafında birlik olmaya bıraktı.
15 Temmuz darbecilerinin en büyük yenilgisi darbeye hazırladıkları Türkiye’nin, kendi küllerinden yeniden doğması oldu. Laik, İslamcı, Türk, Kürt, Alevi, Sünni olarak mahallelere bölünen, ayrıştırılmaya çalışılan Türk milleti, suni ayrılıkları bir tarafa bırakarak düşmana karşı aynı mevzide yer aldı. 15 Temmuz, Türkiye’yi uzun bir aradan sonra yeniden birleştirdi. Darbeye karşı meydanlara toplanan herkesin kalbi Türk bayrağıyla, vatan sevgisiyle attı.
FETÖ’nün siyasi uzantısı gibi davranan partiler, örgütler, dernekler bile Türkiye’nin eski kodlarıyla konuşmayı bir tarafa bırakarak “birlik”, “beraberlik” mesajları vermeye başladılar; iktidar partisiyle hiçbir platformda yan yana gelmeyen muhalefet Yenikapı’da Erdoğan ve AK Parti’yle yan yana gelerek siyasette yeni bir çığır açtı.
Bu tablodan rahatsız olan çevreler ise CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu Artvin’de kurşunlattı. Artvin’deki pusuda PKK üzerinden Kemal Bey’e “eskiye dön” mesajı verildi.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptığı ziyaret de bu çerçevedeydi; Büyükelçi, bu ziyarette Kemal Bey’e CHP’yi eski muhalif pozisyonunda görmek istediğini iletti.
CHP ve İstanbul Barosu’nun yeni Adli Yıl’ın açılışına katılmaması, muhalefetin eski pozisyonuna geri dönüş adımıydı.
Ancak burada CHP’li elitlerden daha önemli olan toplumun aldığı pozisyonudur; FETÖ, özelde CHP’nin dayandığı tabanı, genelde de Gezi’den bu yana kışkırtılan/oluşturulan anti-Erdoğan cephesini yeniden 15 Temmuz öncesinin ayarlarına döndürmek istiyor.
“Şortlu kadın” üzerinden başlatılan algı operasyonunun arkasında 15 Temmuz’dan sonra buz gibi eriyerek dağılan anti-Erdoğancıları yeniden harekete geçirmek ve eski fabrika ayarlarına geri döndürmek bulunuyor.
Türkiye’de şort giyen kadınlara yönelik bir tahammülsüzlük olmadığı gibi yaşam biçimlerine karşı herhangi bir tehdit de söz konusu değil. Bu ülkede değişik yaşam biçimleri bir arada, özgürce yaşanabilmekte.
“Şortlu kadına saldırı” olayı da eski Türkiye’ye özgü bir algı operasyonu olabilir en fazla. Türkiye’de “Şortlu kadın” hadisesinde olduğu gibi gündem yaratan pek çok tuhaf olayın failleri nedense hep “deli raporlu” çıkmakta. Suç tarihi araştırıldığında bu saldırganların psikolojik harekâtlarda kullanılmak amacıyla seçilerek maniple edildiği rahatlıkla görülecektir.
Bu hadise de gösteriyor ki, Türkiye’yi bekleyen en büyük tehlike siyasette ve toplumda 15 Temmuz öncesine dönüştür; herkesin üstüne düşen görev galeyana gelmeden, algı operasyonlarına alet olmadan “Yenikapı ruhunu” korumaktır.
Bu çerçeveden incelendiğinde Erdoğanın bir mitinginde yaşlı bir teyzenin ??? (onun g.t. kılı olurum) demesi ve bunun sosyal medyada döndürülmesi de bu tür operasyonlardan. Yaşlı o teyzeye yakıştıramadığım davranış, muhtemelen bir ülkenin ajanına ihale edilmişti ve bu da AKpartiyi küçük düşürerek alaya alınması için yapılmıştı. Milyon tane şortlu istediği gibi gezerken biri üzerinden bir kesim dövülmek isteniyor. Yine çocuk tacizi haşa islamda varmış gibi tüm inanalar tacizci veya onu kabullenen grubuna sokulmak isteniyor. Adamların gündem oluşturduğu şeylerle manyetizma işlerle, müslüman abilerimizin boşa geçireceği zamanı yok. Ama sosyal medyada bu konuda başıboş bırakılmamalı.