Her ne kadar Vuslat Hanım, dünkü açıklamasında “Bizim vatan sevgimizi sorgulamak kimsenin haddi değildir” diyorsa da.. İşkembeden sallıyor.. Gazetesinin sahibi olan Hürriyet Gazetecilik A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri arasındaki iki isme bakın.. Bana hak vereceksiniz.. Kim o iki isim?
Hürriyet gazetesinin önünde, çalışanlarla birlikte basın açıklaması yapan Vuslat Sabancı, gazetelerine sahip çıkılması çağrısı yapmış.
Niçin “sahip çıkılacak”mış Hürriyet’e?
Kapılarındaki camlar kırıldığı için.
Durun, “Sahip çıkmaktan kasıt ne, para mı istiyorlar” diye sormayın hemen..
Parasal bir talebi söz konusu değil Vuslat Hanım’ın.
Moral destek istiyor, hepsi o..
Peki moral destek açısından da olsa, sahip çıkılması gerekir mi, Hürriyet’e?
Bana sorarsanız, kocaman bir “Hayır..”
“Hayır”ın gerekçesini de aktarayım..
Her ne kadar Vuslat Hanım, dünkü açıklamasında “Bizim vatan sevgimizi sorgulamak kimsenin haddi değildir” diyorsa da..
İşkembeden sallıyor..
Gazetesinin sahibi olan Hürriyet Gazetecilik A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri arasındaki iki isme bakın..
Bana hak vereceksiniz..
Kim o iki isim?
Türkiye ile büyük menfaat çakışması olan Almanya’nın vatandaşı Kai Georg Diekmann..
Diğeri de yine menfaat çakışması yaşadığımız Fransız Béatrice de Clermont Tonnerre!..
8 yönetim kurulu üyesinden ikisi, Alman ve Fransız olmak üzere yabancı..
Doğumu ile, yetişmesi ile, uyruğu ile..
Her şeyi ile yabancı.
Hali ile, vatanları da farklı bunların..
Sonuç olarak, Vuslat Hanım kendisi açısından “Vatan”dan kastının “Türkiye” olduğunu söyleyebilir ama.
Sahip çıkılması gereken Hürriyet’in yöneticilerinden ikisinin vatanı farklı..
Dolayısı ile, bizim de Vuslat Hanım’ın “vatan sevgisi”ni sorgulamamız belki yakışık almaz ama..
Hürriyet’in kurumsal olarak vatanını sorgulamamız hiç de absürt olmaz.
•
“Bu mesele üç camın, bir kapının kırılması, bir binaya saldırılması meselesi hiç değildir” diyor Vuslat Hanım.
İşte burda doğru söylüyor..
Hatırlarsanız, Gezi isyanında da, M. Ali Alabora, benzer bir cümle sarfetmişti: “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?”
Şimdi iki sene sonra, Vuslat Sabancı diyor ki, “Mesele üç tane cam değil.”
Ben de kendilerini kutluyorum..
Gerçekten Gezi isyanında mesele üç tane ağaç olmadığı gibi..
Şimdi Hürriyet’in oluşturmak istediği algı operasyonunda da, mesele üç tane cam değil..
Peki ne?
Kendilerine yönelik protestoları peşinen mahkum edip. Atacakları iftiralar için, rahat hareket edebilecekleri ortamı sağlamak..
Onlar iftira etsinler.. Yalan yazsınlar.. Hakaret etsinler.. Hatta suçüstü olduklarında, “Bu ülkede mahkemeler var, mahkemeye gidin” desinler.
Ama kendilerine yönelik protesto girişimlerinde.. Kendilerini çok rahatsız eden bir durum var ise.. Mahkemeye gideceklerine, ortalığı velveleye veriyorlar.
Ne var kardeşim? Ne büyütüyorsunuz olayları?
Herkes bunlara sahip çıkacakmış.
Sorun demokrasi sorunu imiş.
Sorun basın hürriyeti sorunu imiş.
Bırakın laga-lugayı..
Camınız mı kırıldı?
Gidin savcıya, yapın şikayetinizi..
Hani iftira ettiğiniz siyasilere de öyle diyorsunuz ya. “Gidin savcılığa” diye.. Siz de gidin savcılığa, “Bizim üç tane camımızı kırdılar” deyin..
“Camı kıranları cezalandırın” deyin..
Sabahtan akşama kadar, ne kafa şişiriyorsunuz?
•
Vuslat Hanım’ın itiraz ettiği bir diğer nokta da, kendilerinin terör destekçisi oldukları iddiası.. Oysa çalışanlarının listesini şöyle bir önüne alsa.. CNN’e konuk olanları da arkasına ilave etse..
Kaç tanesi Kandil’de, terörist örgüt elebaşlarını ziyarete gitmiş, baksa..
Teröre destek verip vermediklerini anlayacak Vuslat Hanım.
Şirin Payzın.. Ezgi Başaran.. Hasan Cemal.. Aslı Aydıntaşbaş.. Aydın Engin.. Cengiz Çandar..
Daha kaç tane sayayım?
Söyleyin Vuslat Hanım, daha kaç tane çalışanınız, daimi konuğunuz Kandil’deki terörist yuvasını ziyaret ederse, siz de teröre destek vermiş olursunuz?
•
Kandil’e saygı sunmak üzere yapılan ziyaretleri de “teröre destek”anlamında kabul etmiyorsanız.
Cengiz Çandar’ın skandal ifadelerinden örnek vereyim.
Bu arkadaş, PKK’lı teröristlere, “Gerilla” der, Vuslat Hanım. Biliyor olmalısınız.
“PKK, terör örgütü değildir, halk isyan hareketidir” der..
Dahası var.
Radikal’in internet sitesinde hâlâ duran bir yazısı var..
Onlarcası var da.. Yakın tarihten örnek veriyorum.. 6 Ağustos 2015 tarihli “Vatanseverlik 2015” başlıklı yazısından..
PKK terör örgütünün, asker ve polislere yönelik son saldırılarını Çandar, alçakça, “Misilleme” olarak niteliyor..
Yaa Vuslat Hanım..
PKK’lılar, terörist değil, gerilla!..
PKK; terör örgütü değil, halk isyan hareketi.
Hatta bir başka ekran yüzünüze göre, PKK’nın sıfatı, “özgürlük savaşçısı”.. PKK’nın saldırıları, cinayet değil.. Misilleme..
Şimdi tekrar söyler misiniz, Vuslat Hanım: “Hürriyet, teröre destek vermiyor mu?”
(ALİ KARAHASANOĞLU/YENİ AKİT)