Yeni Akit gazetesinde Ali Karahasanoğlu’nun “Enişte gitti, sıra baldız Vuslat’ta!” başlıklı yazısı şöyle:
Mehmet Ali Yalçındağ’ın Hürriyet gazetesinde etkin bir görevde kalmasını istemeyen çevreler..
Operasyonu hackerlara vermişlerdi.
Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın maillerinin ele geçirilmesi görüntüsü altında, M. Ali Yalçındağ’ın koltuğu altından kaydırıldı..
Yalçındağ’ın, Hürriyet içinde “yalan haber yapılmaması” için verdiği uğraş, çarpıtıldı..
Sonuçta Yalçındağ istifa etmek zorunda kaldı.
“Doğan grubunda, özellikle Hürriyet gazetesinde, AK Parti hükümetine karşı kindar tutumun terkedilmesi” olarak özetleyebileceğimiz Yalçındağ çizgisi, karşı gruba teslim oldu..
Karşı grup kimdi?
Aydın Doğan’ın kızı Vuslat Sabancı..
M. Ali Yalçındağ’ın baldızı..
O tarihte de belirtmiştik, aile içi kavgaya girecek değiliz.
Ama dışardan baktığımızda, “damat”ın gitmesi sonrasında, Vuslat Hanım’ın da koltuğunun sallanmaya başlandığını söyleyebiliriz.
Sizin anlayacağınız, gazeteye tam hakim olduğu sanılan Vuslat’çıların sevinci, kursaklarında kalacak..
“Ne oldu ki?” diye soracaksınız.
Anlatayım..
Geçtiğimiz hafta içinde, Hürriyet gazetesinde ByLock programı ile ilgili bir manşet yayınlanmıştı..
Haberin içeriği hakkında yorum yapmama gerek yok.
Kimisi “FETÖ’yü aklayan haber” dedi.
Kimisi “Dört dörtlük gazetecilik” dedi..
Hatta haber öncesinde, Vuslat Hanım’ın planlı bir ABD gezisi gerekçe gösterilerek, onun da haberde parmağı olduğu bile iddia edildi..
Ardından Hürriyet gazetesi, Vuslat Hanım’a yönelik iddianın da, haberin FETÖ’yü akladığına dair iddianın da iftira olduğunu ileri sürüp, yargıya müracaat edeceğini açıkladı.
ByLock tartışmasında, “gazetecilikti, değildi” tartışmasına girmeden..
Tartışmanın Vuslat Hanım’ın koltuğunu nasıl kaydıracağını şimdiden haber vereyim..
ByLock manşeti, Vuslat Hanım’ın haberi ile yapılmış ise, durum çok daha vahim ama..
Vuslat Hanım’ın haberi olmadan yapılmış olsa bile..
Terörle Mücadele Kanunu’ndaki gazete sahiplerinin sorumluluğu çerçevesinde, Vuslat Hanım’ın mahkumiyet alması, muhtemel..
Olayın ceza hukuku boyutu bir yana..
Bir de..
Resmi ilan yayınlama ile ilgili yönü var..
Şöyle ki..
Ekim ayı başında yapılan yeni düzenlemeye göre, anayasal düzene karşı işlenen suçlar ile, Terörle Mücadele Kanunu’na aykırılıklar halinde, gazetelerin resmi ilan yayınlama hakkının askıya alınması söz konusu..
Bu yeni düzenlemenin doğruluğu yanlışlığı noktasında şimdilik bir görüş açıklamıyorum..
Ama, Hürriyet’te damat gittikten sonra, baldızın da gitme ihtimalinin belirdiğini anlatmak için bu konuyu masaya yatırmamız gerekiyor.
Yeni düzenlemeye göre..
Terörle Mücadele Kanunu’na aykırılıklar halinde, gazetenin imtiyaz sahibinin otomatikman, asgari kadroda yer alan çalışanlarının ise ihtar üzerine 5 gün içinde kadrodan çıkarılması gerektiği, aksi takdirde resmi ilan hakkının askıya alınacağı öngörülüyor.
Yani, Hürriyet hakkında Terörle Mücadele Kanunu’na aykırılıktan iddianame düzenlendiği an..
Aslında bu iddianamede, Hürriyet’in imtiyaz sahibinin de sanık olarak yer alması gerekecek..
Hürriyet gazetesinin künyesi açık değil ama, Yönetim Kurulu Başkanı olarak yazılı olan Vuslat Hanım, kanun nazarında Hürriyet gazetesinin imtiyaz sahibi konumunda olmalı..
Dolayısı ile..
ByLock haberi için, savcılık soruşturmanın sonucunda, iddianame düzenleyecek olursa..
Vuslat Hanım da, birinci sanık olacak..
Birinci sanık Vuslat Hanım olunca da..
Basın İlan Kurumu, “Ya resmi ilanı askıya alırım, ya da imtiyaz sahibiniz değişsin” diyecek..
Hatta bu ihtarı bile yapmadan, imtiyaz sahibinin kendiliğinden değiştirilmediğini tespit ederse..
Resmi ilanı kesecek.
Resmi ilanın kesilmemesi için tek seçenek; Hürriyet’in, iddianame düzenlenir düzenlenmez, Vuslat Hanım’a “Buraya kadar” demesi..
Resmi ilan gibi ciddi bir gelir eksikliği göze alınırsa, Vuslat Hanım görevine devam edebilir..
Ama o zaman da..
Sadece resmi ilanın kesilmesi değil.
Hürriyet için belki iflasın bile yolu açılabilir!
•
Gördünüz mü..
Bir ByLock manşeti..
Hürriyet’te nelere mal oluyor..
“Haberdi, değildi” tartışması bir yana..
“Ismarlama röportajdı, değildi” bir yana..
“FETÖ’yü aklamak içindi, değildi” bir yana..
Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden birisinin, tepe yöneticisinin koltuğu, bu haberle ilgili açılan soruşturmanın sonucuna bağlı..
Benzer tartışma, daha önce Aydın Doğan’ın sahipliğinde de yaşanmıştı..
Aydın Doğan, sahibi olduğu dergilerden birindeki müstehcen fotoğraflar sebebi ile 1995 yılında mahkum olmuştu..
28 Şubat süreci olduğu için, kimse konuyu sorgulayamamıştı.
Ancak, AK Parti’nin ilk yıllarında..
Bu mahkumiyet bir dava kapsamında toplanan deliller arasına girince..
Akit’in de olayı haber yapması üzerine..
“Müstehcen neşriyattan mahkum olan bir kişinin, gazete sahipliği yapıp-yapamayacağı” tartışması açıldı..
Sürecin sonunda..
Aydın Doğan sessiz sedasız, gazetenin imtiyaz sahipliğinden ayrıldı..
Şimdi Aydın Doğan’ın kızının da akıbeti, tahminim o ki, aynı süreçle sona erecek!
•
Ne diyelim, “Etme bulma dünyası..”
Damada bilinçli yapılan operasyon..
Bilinçli diyemeyeceğimiz gelişmelerle, Vuslat Hanım’ın da koltuğunu kaybetmesine doğru gidiyor..