MEDYAGUNDEM.COM- Neler neler yazdılar; neler neler söylediler? “Aldatmaca” dediler, “yargılayamazsınız” diye atarlandılar, “göz boyama” diye zırladılar, ama işte 12 Eylül darbesinin yargılanması “12 Eylül geyiği” yapan solculara değil Recep Tayyip Erdoğan’a nasip oldu.
“Siz kimin kandırıyorsunuz” diyen biri vardı, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan 11 Temmuz 2010 tarihli yazısında aynen böyle yazdı.
Bugün 12 Eylül’le ilgili tarihi müebbet cezası sonrası şu yazıyı yazan adama bu ülkede hala “gazeteci” diyorlar ya, gerisini siz düşünün.
İşte Ahmet Hakan’dan yüzüne tükürülecek yazı:
Siz kimi kandırıyorsunuz
REFERANDUMDA “Evet” diyecekmişiz…
Ve böylece 12 Eylül darbecilerinden biraz gecikmiş de olsa şöyle okkalı bir intikam alacakmışız.
Çünkü…
Anayasa değişikliğine “Evet” dersek…
12 Eylül’ü yapanlara yargı yolu açılacakmış.
Bunu söyleyenlere sadece şunu demek isterim:
Siz kimi kandırıyorsunuz?
* * *
Ne yani?
“Evet” dersek…
Marmaris’te mukim Kenan Evren’i Silivri zindanına mı tıkacaksınız?
Yaşı küçülterek idam edilen çocuğun hesabını mı soracaksınız?
Mamak zindanlarında işkence yapanların yakasına mı yapışacaksınız?
Diyarbakır Cezaevi’ni zulmün odağı haline getirenlere “şimdi hesap vakti” mi diyeceksiniz?
Onca sürgünün, onca idamın, onca zulmün sorumlularının peşine mi düşeceksiniz?
Hayır… Hayır…
Bunların hiçbirini yapmayacaksınız.
Çünkü…
“Müruru zaman” devreye girecek…
Yani zamanaşımı…
12 Eylül’ü yapanları köşklerinde ağırlayanların, işin bu “zamanaşımı”na zerre kadar dikkat kesilmediklerini sanacak kadar enayi miyiz biz?
* * *
İşin uzmanına sorulacak:
“Ey uzman! 12 Eylül’le ilgili dokunulmazlığı kaldırırsak Kenan Evren’e dokunulmasına imkan tanımış olur muyuz?”
Uzman yanıtlayacak:
“Hayır, efendim. Dokunulmaz… Müruru zaman söz konusu.”
Ve bu cevap alındıktan sonra da karar verilecek:
“O zaman çıkaralım Anayasa’dan o maddeyi… Hadi hayırlı olsun.”
Bu mudur yani cesur adım?
Bununla mı avlayacaksınız bizi?
* * *
Eğer, “Biz ne yapalım dostum… Zaman aşmış… Bunda bizim ne kabahatimiz var” diyorsanız…
O zaman size “zamanı aşmamış” bir hedeften bahsedeyim:
Eğer darbecilerle hesaplaşmakta samimi iseniz… Hükümetinize “e-muhtıra” veren ve ardından Dolmabahçe’de iki buçuk saat baş başa görüşerek sakinleştirdiğiniz emekli paşa işte orada duruyor…
Üstelik “Muhtıra metnini ben yazdım, var mı diyeceğiniz” diyerek meydan okumalı bir itirafta da bulunmuş durumda…
Buyurun, hadi yapışın yakasına!
Siz kimi kandırıyorsunuz?/El Cevap; Kandırılıyormuş! Sen kimsin lan! Kandırlsan ne olacak, kandırılmasan ne olacak! Sen zaten kendini 24 saat, 365 gün sahibinin parasıyla kandırmıyor musun? Kendini, okuduğun İslami tedrisatı kandırmıyor musun?
Hayır… Hayır…
Bunların hiçbirini yapmayacaksınız./ El Cevap; Evet…Evet… Bunların hepsini yapacak aslan gibi bir Başbakanımız vardı, yaptı da!
12 Eylül’ü yapanları köşklerinde ağırlayanların, işin bu “zamanaşımı”na zerre kadar dikkat kesilmediklerini sanacak kadar enayi miyiz biz?/ El Cevap; enayi ne kelime? Kerizin önde gidenisin.
İşin uzmanına sorulacak:/ El Cevap; Lan böyle bir uzmanlık alanı olduğunu senden duyuyoruz. Bir boktan anladığın yok, amiral gemisi denen o gazetede sana köşe yazarlığı yaptıranlar utansın.
Bu mudur yani cesur adım?/ El Cevap; budur cesur adım. Sıkıyorsa yalakası olduğun zihniyet bunu yapaydı da göreydik.
Bununla mı avlayacaksınız bizi?/ El Cevap; kendini keklik sanıp avlattırmaya çıkmış yıvrı kuş!
Bana bah Amed, bu ülkenin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ne demişse onu yapmıştır. Bir tane sözünden döndüğü bir konu varsa aha bu deyip ortaya çıkarsın. Evet, bu ülkede Cennet Mekan Tenzile Anne böyle delikanlı bir evlat dünyaya getirmiş, bu ülkeye de Başbakan olmuştur.
Utanmaz, sıkılmaz, geçmişinden, anasından-babasından utanan rezil kepaze herif!