Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı, günümüzün en önemli mütefekkirlerinden üstad Sezai Karakoç, partisinin İstanbul il merkezindeki mutat son Cumartesi konuşmasında dirilişin reçetesi verdi. Bugün yaşadığımız sorunlardan kurtulup İslam’ın şahlanışı ve İslam dünyasının dirilişi için gerekli yöntemi açıklayan Karakoç, eğer daha evvel sözleri dinlenseydi bir 30 yıl kaybetmeye gerek olmadığını vurguladı. Karakoç’un “Bu da gecikti biz aslında bunu daha evvel söyledik. Dinlenseydik, diriliş yolu tutulsaydı başka metotlara kapılınmasaydı bugün o 30 yıl gerçekleşmiş olacaktı. Ama yol çilelidir. Bu çileyi çekeceğiz, bir gün anlaşılacak. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi ‘Bir gün anlaşılır şiir, ekmek kadar azizleşir, çoğu giti azı kaldı’ diyor. Bunun gibi tecrübeler deneme yanılma yoluyla göreceğiz, birtakım hareketler bir yerlere varmadı. O zaman tekrar geri yeni baştan başlayacağız. Fakat sonunda İslam’ın dirilişi metoduyla ayağa kalkacağız.” şeklindeki duygusal yönü de ağır basan sözleri, yoldan sapan, istikameti şaşan, kafası karışan herkese gerçek çözüm yolu ve aklını gösterdi. İşte Sezai Karakoç’un son Cumartesi konuşmasından bazı satırbaşları:
SORUNLARIMIZI YAKIN BİR GEÇMİŞİN OLAYI SANMAYINIZ
İslam dünyasının bugün içinde bulunduğu problemleri yakın bir geçmişin olayı ve hemen güncel olan olaylar sanmayınız. Sanmayalım. Ve bunların çözümünün de hemen yine ilk akla gelen güncel tedbirler olduğuna da inanmayalım. Bu böyle değildir, ancak büyük araştırmalarla ortaya çıkacaktır. Yani önce toplumca, bütün İslam alemince geçmişimizi merak edip ona dönüp onu yeni baştan bütün varlığıyla ortaya çıkarıp hani örtülü bir hazine, toprak altında, karlar altında kalmış bir hazine gibi düşünelim. Onu ortaya çıkarıp tozlarından ayıklamamız, onu yeniden parlatıp düzenleyip tasnif edip çünkü birbirine de karışmış, arasına karışmış yabancı şeyleri de ayıklayıp bir ortaya dökmemiz lazım. Bunun İslam alemi çapında yapılmazı lazım.
YÖNTEM AYDINLAR HAREKETİ
Ama önce buna niyet etmek lazım. Buna inanmak lazım önce. Bu nasıl olur? Bu önce böyle bir harekete inanıp ona katılmakla olur. Bunu mevcut devletlerden bekleyemiyoruz maalesef. Yönetimler daha çok güncel problemlerle uğraşırlar. O da fazladır, çünkü bırakmazlar sizi kendi halinize. Belki bıraksalar kendi halimize İslam alemi kendini bulacaktır. Fakat bırakmazlar. Bir kere onu dağıtmışlardır ya, parçalamışlardır, bölmüşlerdir, onun tekrar ayağa kalkmasını istemezler. Çünkü bu kendi menfaatlerine aykırıdır. Yabancılar, dışımızdakiler isterler ki biz devamlı dağınık, bilinçsizce dağılmış biçimde kalalım. Bunun için de ufalmış tabi haline gelmiş devletçiklerin daha da küçülmesini isterler. İşte bunun için ilk etapta devletin yapması gereken o görevi onlardan bekleyemiyoruz. O yüzden bunu devletin dışında aydınların hareketi olarak düşünmek lazım ilkin. Ona sahip çıkarsak, bu hareketler içinde en sağlıklısı, en derini, en derli toplusu olanı, en güçlüsü veya en zengini demiyorum, en güvenilir olanı, en sağlıklı yolu tutmuş olanı, en küçüğü olabilir, ona sarılıp onu büyütüp İslam aleminde sözü edilir hatırı tutulur duruma getirmek. Ondan sonra arkası gelir. Dediğim gibi İslam aleminde o hareketi başlatırsa geçmiş aydınlandığı zaman biz kendimize gelmiş oluruz. O zaman da yeniden kuruluş dönemi başlar. İslam alemi bütünleşir ondan güçlü büyük devlet çıkarır. O devlet o dediğimiz kurumların, kuruluşların hepsini kuracaktır. Ve yeniden doğuş, diriliş gerçekleşmiş olur. O da çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini kurtarmak demektir. Yoksa pek iç açıcı olmayan durumumuzdan daha kötüsü maalesef çocuklarımızın torunlarımızın büsbütün elden çıkması ve büsbütün kaybolması demektir. Bunu önlemek için İslam alemindeki hareketlere bakıp bunların içinde en sağlıklı olana sarılıp onu diğerlerini de katarak, büyüterek aydın hareketi olarak bütünleşip ondan sonra hem siyasete, hem ekonomiye, en öncesi kültürel hayata el koymak ve ondan sonra yeniden dirilişi gerçekleştirmek mümkün olur. Benim bulabildiğim yöntem bu.
YENİDEN DİRİLİŞİN METODU; DEVRİM YOK DİRİLİŞ VAR
Aynı inancı taşıdığımız, aynı ideale inandığımız kimselerle bir yerde bazen ayrılıyoruz. İşte bu metotta ayrılıştır. Esasta ayrılmasanız dahi yöntemden ayrılmışızdır. Geçmişte olmuştur. Bugün de öyledir, yarın da olabilir. Bunun için yöntem de önemlidir. Ben Müslümanım, İslam’a inanıyorum demek yetmez. Yeniden dirilişin metodu ne olacaktır? Bunda ayrıldık biz şimdiye kadar. Direk mevcut siyasetin içine atılıp oradan bir yere varmak, buna çok teşebbüs edildi. Ve bugüne kadar ne yazık ki bu başarıya ulaşmamıştır. Benim şahsen kendimin ve arkadaşlarımızın katılmadığı nokta baştan beri bu. Kültür hadisesini, geçmişi bilme hadisesini bir yana bırakıp hemen mevcuttan birden bire siyaset yoluyla veya sırf ekonomik yolla, zenginleşme yoluyla, veya kaba kuvvet, anarşi ve teröre bir nevi çanak tutup biz de devrimciyiz, devrim diyorlar ya yıkarak, bunların hepsi yanlış metotlardır bize göre. İslam’ın kendi metodu vardır. Geçmişte slogan halinde söylenmişti bizim bu sözümüzü alıp slogan olarak da kullandılar. Devrim yok diriliş var demiştik biz. O zaman hep devrim naraları atılıyordu. Hatta hala uzantısı Müslümanlarda bile devrimci geçinenler var. Devrim yıkıcılık… Önce yıkacaksın güya sonra yapacaksın. Tarih göstermiştir ki bu yıkma hırsı size yerleşince durduramazsınız bir yerde.
ÇOCUKLARIMIZIN VE TORUNLARIMIZIN KURTULUŞU BUNA BAĞLI
Devrim yok diriliş var deyip geçmişimizi yeniden hatırlayıp, inceleyip, ordan yola çıkıp, ruh, iman ve geçmiş tecrübesi ve bilgileriyle yeniden ayağa kalkıp diriliş metoduyla tekrar dirilmemiz lazım. Bu yola sarılırsak inşallah diriliş gerçekleşir. Ve İslam alemi yeniden kendini bulur. Bu İslam aleminin kurtuluşu demektir, çocuklarımızın ve torunlarımızın kurtuluşu ve aynı zamanda insanlığın da dirilişi demektir. Çünkü İslam ayağa kalktığı zaman bu Hıristiyanlara da bir ibret olacaktır, Hz. İsa’nın hakikatini aradıkları zaman veya biz onlara yardımcı olduğumuz zaman onların da İslam’a gelmesi gerçekleşecektir.
DİNLENSEYDİ SÖZLERİMİZ 30 YIL KAYBETMEZDİK
Bu da gecikti biz aslında bunu daha evvel söyledik. Dinlenseydik, diriliş yolu tutulsaydı başka metotlara kapılınmasaydı bugün o 30 yıl gerçekleşmiş olacaktı. Ama yol çilelidir. Bu çileyi çekeceğiz, bir gün anlaşılacak. Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi “Bir gün anlaşılır şiir, ekmek kadar azizleşir, çoğu giti azı kaldı” diyor. Bunun gibi tecrübeler deneme yanılma yoluyla göreceğiz, birtakım hareketler bir yerlere varmadı. O zaman tekrar geri yeni baştan başlayacağız. Fakat sonunda İslam’ın dirilişi metoduyla ayağa kalkacağız.
ismet özel’in deyimiyle ‘toparlanın gitmiyoruz’ demek lazım diyor üstat. yani yenilgi yenilgi büyüyecekse bu zafer, bıkmak yorulmak yok. o çile çekilecek.
bir 30 yıl daha bekleriz, o yolda oluruz.
..
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Medyagundem’i tebrik ediyorum bize üstadı hatırlattığı için.
yavaş yavaş sona doğru…İslam Dünyasının dağılmışlığını temin etmek için batı adeta vites kolları yerleştirmiş coğrafyaya…tarihin yazdığı İÇİMİZDEKİ en BÜYÜK VİTES KOLU VE HAİN PARALEL ÇETEDİR. Tüm İslam Alemini zehirlemiştir…Onlar olmasaydı 30 yıl kaybetmezdik!!! Sezai KARAKOÇ açıklamak istememiş ama ben açıklayayım PARALELLER OLMASAYDI 30 YIL KAYBETMEZ 300 YIL KAZANIRDIK AK PARTİYLE