Ankara Gölbaşı’nda halka hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazar günü yapılacak seçimlerde katılımın yüzde yüz olması gerektiğini söyleyerek vatandaşlardan sandıklara sahip olunması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara Gölbaşı’nda vatandaşlarla buluştu. Önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan, HDP eşbaşkanı Selehattin Demirtaş’a yüklendi. Demirtaş’a “Sen 50 kişiyi öldürmedin mi? Sen de ciğer yok.” dedi.
İşte Erdoğan’ın açıklamalarından satırbaşları:
“Ankara hiç bizi yalnız bırakmadı. Ankara bize güç verdi. Aman ha sandıklara mutlaka yüzde yüz katılın. Pazar günü tarihin en yüksek katılımıyla Ankara sandıklara sahip çıkıyor mu? Sizlerle iki müjdeyi paylaşmak istiyorum. Gölbaşı’na 200 yataklı hastane inşaası için çalışmalar son aşamaya geldi. Hemen arkasından da ihale ve inşa aşamasına geçilecek. İkinci müjdemiz, Mogan Gölü’nün temizlenmesiyle ilgili, onun da projesi hazır, çok yakında somut adımlar atılmaya başlanıyor. Tabi hasretle beklediğiniz, bizim de beklediğimiz Gölbaşı’nı ikiye bölen Konya yolu meselesiyse, yapılacak otoyolla zaten kendiliğinden çözülecek.
“MİLLETİN İLK DEFA SEÇTİĞİ BİR CUMHURBAŞKANIYIM”
Bugün sizlerle dertleşmek istiyorum. 78 milyon vatandaşıma içimi dökmek istiyorum. Ben milletin ilk defa seçtiği bir cumhurbaşkanıyım. Sizler anayasadaki başkomutandan bahsediyorsunuz değil mi? Karıştırmayalım. Sözüm, Türküyle Kürdüyle Lazıyla Zazasıyla Çerkeziyle Boşnağıyla Gürcüsüyle Romanıyla 78 milyonuyla biz yaradılanı severiz yaradandan ötürü.
“İKİ ÖNEMLİ TEHLİKE VAR”
Bu ülkede iki tane önemli tehlike var. Bunlardan bir tanesi makbul Türkler, bir diğeri de makbul Kürtler. Biz her ikisine de hayır diyoruz. Bizim anlayışımızda ne siyasi Kürtçülük vardır, ne siyasi Türkçülük vardır.
“NE AYDINI YA BUNLAR KARANLIK KARANLIK”
Terör örgütünün güdümündeki parti bizim bayrağımıza alternatif bayrak çıkartmış. Sözüm ona bazı aydınlar çıkmış. Ne aydını ya bunlar karanlık karanlık. Bizim bayrağımıza alternatif bayrak çıkartanlardan yana mı olacaksınız, yoksa bayrağımızdan yana mı olacaksınız?
“BEN DİKTATÖR OLSAM SEN KÜFREDERSİN HE…”
Neymiş diktatör. Kimmiş diktatör. 90 parti var 20’si seçime giriyor. Bu nasıl diktatör ki her gün gazetelerinden televizyonlarından küfredecekler. Ben diktatör olsam sen küfredersin he, hakaret edersin he. Diktatörün olduğu ülkede bunu yapamazsın. Adamın anında işini bitirirler. Biz bu yola böyle çıktık. Bunu Doğan Medyası sosyal medyasında yapmadı mı? Şimdi allayıp pullayıp pudralayıp çıkarıyorlar. Niye? Diyorlar ki yine bu yola bunlarla devam etmemeliyiz. Ben niye meydanlardayım? Tek sebebi var bunlar yıllarca bu ülkede hükümetler kurdular, hükümetler indirdiler. Artık bu ülkede millet hükümet kuracak, millet hükümet indirecek.
“SİYASET KURUMU FELÇ OLMUŞTU”
Hatırlayın şimdi de eski Türkiye koalisyonu kurdular değil mi? Atalarımızın güzel bir sözü var. Kırk çürük yumurtadan bir sağlam yumurta etmez. Bunu böyle bilin. Ülke yönetilemez bir haldeydi. Siyaset kurumu felç olmuştu. Ekonomi çökmüştü. Kepenkler kapanmıştı. Sosyal barış tehdit altındaydı. Çiftçi işçi memur ev kadını herkes huzursuzdu. 2002’nin Kasım’ında biz bu yönetimi kimlerden aldık? DSP, MHP, ANAP’tan aldık. Ben şimdi buradan bu partilere gönül veren kardeşlerime sesleniyorum.
“BE KARDEŞİM MİLLİ İRADE SENİ TANIYOR, BİLİYOR”
Bu MHP beş yıllığına iktidara gelmemiş miydi, DSP 5 yıllığına gelmemiş miydi? Niye bunlar 3,5 yılda bırakıp kaçtılar. Niye erken seçim dediler? Fakat iyi ki de demişler. Yoksa bu millet bunların 5 yıllık zulmüne nasıl tahammül edecekti ya. Düşünün MHP’yi parlamentoya bile sokmadı millet. Şimdi çıkmış meydanlarda dolaşıyor. Diyor ki tek başına iktidar. Be kardeşim milli irade seni tanıyor, biliyor. Siz değil misiniz 25 tane bankayı batıran? 50 milyar dolar faturayı millete kesen siz değil misiniz? SHP’si ANAP’ı DSP’si MHP’si bu ülkede işçiden memurdan 15 katrilyon kestiler. Bunun adı neydi zorunlu tasarruf. Başbakan oldum masamın üstüne geldi bu. Dedim ya devlet memuruna işçisine borçlu olur mu? Arkadaşlar hemen bunu ödeyeceğiz dedik ve biz ödedik.
“HEPİNİZ O FOTOĞRAFA GİRDİNİZ BE”
Orada bulunanlardan bazı köşe yazarları ‘vay şerefsiz vay’ diye başlık atmışlardı. Sonra utanmadan sıkılmadan dediler ki biz orada değildik. Resimleriniz var resimleriniz. Ne orada değildiniz be. Hepiniz o fotoğrafa girdiniz be.Kovaladınız o rahmetliyi be. Hepiniz oradaydınız.
“ELİNDE SAZ OLANLARA İNANMAYIN”
Şimdi de elinde saz olanlara inanmayın. Gerçek aşıklardan değil bunlar. Gerçek aşıklar şu anda toprağın altında. Onlar diyor ki “uzun ince bir yoldayız gidiyoruz gündüz gece” Unutmayın Aşık Veysel’i de bu Ankara’ya sokmamıştı bu zihniyet. Bunlar bu kadar pespaye ettiler. Ben Ziya Gökalp’in şiirini okuduğum için hapse girdiğim o kara günleri hep yaşadık. İçine kapanan Türkiye adeta bölgesiyle dünyasıyla tamamen irtibatı koparılmış bir Türkiye.”