MEDYAGÜNDEM- Önce şu videoyu izleyin:
CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu “Tarafsız Bölge”de bu gece Milliyet yazarı Kadri Gürsel ile Mehmet Metiner’in tartışması gündeme damga vurdu.
Milliyet’te yazmaya başladığı günden bu yana sıkı bir Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan düşmanı olan Kadri Gürsel çok fena yakalandı.
Metiner programda Gürsel için, “İstanbul’daki konuğunuz Ergenekon davasına bilebildiğim kadarıyla başından itibaren fasafiso diyen bir insan” dediğinde Gürsel şu sözleri sarfetti:
“Hayır hiç böyle bir şey demedim. İftira atıyor. Bu saf katışıksız bir iftiradır benim ne dediğim arşivlerde kayıtlarda her yerde mevcut. Böyle bir şeyi 40 gün arasa bulamaz. Bu seviyede bir tartışmada bulunmam ben giderim.”
MEDYAGÜNDEM 40 gün değil 40 dakikada Gürsel’in 3 yıl evvel Ergenekon davasına ne dediğini arşivden çıkardı.
Ergenekon’a “fasafiso” değil ama “zamazingo” diyen Gürsel’in ta kendisiydi.
18 Nisan 2009 tarihli yazısının başlığı “Ergenekon zamazingosu” idi.
Metiner aslında Gürsel’in Ergenekon davasına karşı tutumunu tanımlarken haklıydı ama Gürsel her zaman yaptığı gibi “psikolojik bir operasyon” hamlesiyle kendini “haklı” göstermeye çalıştı.
Ama arşiv Gürsel’in yalanını kabak gibi ortaya çıkardı.
CNN Türk’te “Bana iftira atıyorlar 40 gün arasalar bulamazlar” diyen Gürsel, Ergenekın soruşturmalarına karşı tavrını 3 yıl önceden o yazısıyla açık etmişti.
Milliyet’teki arşivi Gürsel’in nerede durduğunu, neye ve kime hizmet ettiğini çok iyi ele vermesine rağmen, “demokrat” ve sözde “özgürlükçü” pozlarıyla ekran başında göz boyamaya kalkan Gürsel’in o yazıları kendisinin maskesini düşürmeye yetti de arttı bile.
Mesela 30 Nisan 2009 tarihli yazısı… Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’a güzelleme yazısı…
Başbuğ’dan ne kadar çok etkilendiğini bakın hangi cümleyle anlatmış:
“Siyasi bir pozisyon içerse bile, söylenecek sözü ahlaki veya hukuki meşruiyet zemininin içinde kalarak söylemeye özen göstermek… Sözü, demokratik siyasetin kurumlarıyla gerilime neden olmadan söylemek…
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 14 Nisan’da İstanbul’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada en çok etkilendiğim husus buydu. Başbuğ aynı çizgiyi dün Ankara’daki basın toplantısında da sürdürdü.
Bu hassasiyeti Harp Akademileri’nde olduğu gibi, hazırladığı konuşmanın ruhuna enjekte etmesi ve daha sonra o metni okuması, bir veridir…” (Yazısının tamamı şu linkte)
AK PARTİ DÜŞMANI
21 Şubat 2009 tarihli Milliyet gazetesinde Ak Parti nefretini bakın nasıl kusmuş Gürsel:
“Türkiye’nin İslamileştirilmesi, buna paralel olarak da ‘Batı eksenli’ siyasi kültürün adım adım tasfiye edilmesi zaten yürürlükte olan süreçlerdir; bu doğrultuda ciddi mesafe de alınmıştır… Ancak bu ‘ideolojik/politik’ projenin sorunsuz ilerlemesi için uygun medya ortamının da yaratılması gerekiyor.
İstedikleri, medyanın ana damarının en azından AKP şakşakçısı olması ve eleştiri görevini yerine getirmemesidir…
Demokrasiden hazzetmeyen, dolayısıyla özgür medya da istemeyen bu siyasi kadronun Türkiye’yi AB’ye taşımak gibi samimi bir önceliğinin olamayacağı bu vesileyle bir kez daha kanıtlanmıştır. Bu kadronun vizyonundaki Türkiye’nin sonunda varacağı yer ise zaten her yönüyle bir Ortadoğu ülkesi olmaktır.” (Yazısının tamamı şu linkte)
ERGENEKON’A ZAMAZİNGO DEMİŞ
Milyonların gözü önünde yalan söyleyip “mağdur” va “masuma” oynayan Gürsel 3 yıl önceki “Ergenekon zamazingosu” yazısını ne de çabuk unutmuş.
Bakın işte Ergenekon soruşturmalarına olan karşıtlığını bakın nasıl kusmuş:
***
Ergenekon zamazingosu, dalgakıran operasyonu
Kadri Gürsel
İsviçre çakısı… Ergenekon operasyonunu bir İsviçre çakısına benzetiyorum. Adı “çakı” ama sadece çakı değil; aynı zamanda başka birçok şey: Tirbuşon, şişe açacağı, eğe, testere, makas, büyüteç, tornavida… Ve hatta pusula!
Sözde çakı ama bazen tıpa açmaya, bazen tahta doğramaya yarıyor… Bir çakıyla yapamayacağınız işler bunlar.
Sadece küçük, katlanır bir bıçakmış gibi tanımlasak da İsviçre çakısı aslında çok amaçlı kullanım için dizayn edilmiş bir “aletler topluluğu”…
İşlevi farklı bu aletlerin çakı ile olan tek münasebeti aynı muhafaza ve menteşeyi kullanıyor olmaları.
Önce bir çakı vardı; sonra başka işlevleri olan aletleri birer birer çakının menteşesine monte ettiler, ama adı “çakı” olarak kaldı o zamazingonun.
Ergenekon operasyonu da böyle işte… Bir “politik enstrümanlar topluluğu”. Darbe planlayanları kovuşturmak için başlatıldı; şimdi bir çok başka amaca da hizmet ediyor. Fakat adı hâlâ Ergenekon! Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne karşı düzenlenen o vicdansız operasyonla anladık ki zamazingoya bir alet daha eklenmiş…
Modüler zamazingo!
Darbecileri ben de sevmem
İlk ve son İsviçre çakımı 1990’da Suudi Arabistan’ın Dahran kentinde satın almıştım… Fiyatı da makuldu; 50 dolardı; hâlâ kullanırım… Çok da memnunum.
Ama hayır, “Ergenekon zamazingosu”nu almayacağım. Varsa ellerinde sadece darbeciliği, darbeleri ve darbe destekçiliğini kesen, sade ve gerçek bir “çakı”, alayım… O çakıya sonuna kadar evet; ama zamazingoları kalsın!
Tutturuyorlar, illa bizim zamazingoyu alacaksın diye!
Darbe planlarını gerçekten soruştursunlar, planlayıcıları kovuştursunlar ve yargılasınlar; enerjilerini sadece buna harcasınlar ki darbelerin yolu kesilsin; kendilerinden en çok korkanlar bile onlara karşı çareyi demokrasiden başka bir yerde arayamasın. Ama operasyon içinde başka operasyonlar yaptıkça, amaçlarının darbelerle mücadele etmekten ziyade iktidarlarını mutlaklaştırmak olduğuna dair bir izlenim vermeye başladılar.
Bu dalga, başka dalga
Gelin şu sadece darbeleri kesen o çakıyı, bunların başka türlü politik amaçlarına hizmet eden o metaneli zamazingodan bir ayrıştıralım.
Ben şimdi küçük bir katkı yapıyorum…
Mesela geçen pazartesi sözde “12. dalga” geldi… Salı da sözde “PKK operasyonu” bunu izledi…
Hadi kabul, o rektör ve profesörlerin tutuklanmasını 12. dalgadan sayalım… ÇYDD’ye karşı düzenledikleri de mi 12. dalgaydı?
Hayır, hep yaptıkları gibi o dalgaya başka dalga karıştırdılar. ÇYDD’ye karşı yurt genelinde giriştikleri imha hareketinin Ergenekon’la ilgisi yoktu. O bir “dalgakıran operasyonu”ydu. Kentli, nispeten iyi eğitimli, modern hayat tarzını benimsemiş orta sınıfların, gençlerin, kadınların yerel seçim neticesinde yükselen özgüven dalgasını kırmayı amaçlayan, biraz da intikam kokan bir hareketti. Sandıkta kaybettikleri yüzde sekiz oyu psikolojik savaş cephesinde geri kazanmayı hedeflediler.
***
KENDİ YAZISI KENDİSİNİ ELE VERİYOR
2009 yılında “Ergenelın zamazingosu” diye yazan, “Darbe planlarını gerçekten soruştursunlar, planlayıcıları kovuştursunlar ve yargılasınlar; enerjilerini sadece buna harcasınlar ki darbelerin yolu kesilsin; kendilerinden en çok korkanlar bile onlara karşı çareyi demokrasiden başka bir yerde arayamasın.” diyen Gürsel, bugün darbelerin soruşturulmasıyla bahanesinin ortadan kalkmasından dolayı yüzü kızarmıyor mu?
3 yıl önce “darbeleri soruşturun asıl” diyen Gürsel Ergenekon’un bugün darbeleri soruşturan bir sürece uzaması karşısında kendi maskesinin düşmüş olmasından utanmıyor mu? Bu milletin gözünün içine hangi yüzle bakıyor?
Sadece kendi arşivi bile Gürsel’in derdinin aslında üzüm yemek değil bağcıyı dövmek, tüm amacının da Ak Parti’yi devirmek olduğunu gizleyemiyor bile…
Milliyet yazarı Gürsel’in aslında “Ergenekon zamazingosu” derken Metiner’in “fasafiso” diye ifade ettiği tutum içinde olduğu kendi yazılarıya gün gibi ortada duruyor.
MEDYAGÜNDEM de bu kandırmacaya böyle son veriyor.
medyagundem.com