MEDYAGÜNDEM- Hasan Cemal’in önce yazısını yayınlamayıp, sonra da gazeteden kovulmasının ardından sorundan hükümetin sorumlu tutulmasına neden olan Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Derya Sazak, bugün Hasan Cemal olayının perde arkasını yazdı.
Sazak’ın yazısındaki detaylar ise ilginç.
Sazak, “Hasan Cemal’le yollarımızı gazetecilik dürtülerini aşan ‘kışkırtmalar’ sonucu üzülerek ayırdık” diye yazdı.
Hasan Cemal’in yazısını neden sansürlediğini Sazak şöyle anlattı:
“Başbakan’a yanıt ve ‘medyadaki sermaye yapısını’ sorgulama konusundaki ısrarı nedeniyle, yayımlamadım. Erdoğan’a yanıtını zaten 2 Mart’ta vermiştik. Erdoğan Demirören’le ilgili tercihimizi ise aylar öncesinde topluca yapmıştık. Kürt meselesinin çözüm süreciyle medyada yüzyıllık kavram olan ‘sermaye yapısı’ tartışmasının herhalde zamanı değildi! Yazıyı basmadığımdan sayın Demirören’in sonradan haberi oldu! Hasan Cemal, o yazıda ısrarın gazeteyle ‘vedalaşmak’ olacağını biliyordu. Çünkü gazetecilikte mesleki etik kadar, gazeteci-yayıncı ilişkilerini tanımlayan ‘iş etiği’ de geçerlidir. Yayın yönetmeni olarak o ilkeyi gözetmek de görevimdir ve Milliyet’in logosunda ‘Basında güven’ yazmaktadır. Hasan Cemal her zaman sevgi ve saygıyla anacağımız meslek ustamızdır. Veda ve teşekkür yazısında belirttiğim gibi köşesi gelecekte de kendisine açık olacaktır.”
Önce yazısında “gazetecilik dürtülerini aşan kışkırtmalar”dan söz edip sonra da medyadaki sermaye sayısının sorgulanmasını istemediği için sansür uyguladığını itiraf ediyor Sazak. Bir de patronunun tüm bunlardan haberinin olmadığını iddia edip tüm sorumluluğu üstleniyor.
Sanırız Sazak “patronumu kurtaracağım” telaşıyla bugün resmen kendi ipini çekmiş.
İşte yazısından bir bölüm:
(…)
Barış sürecinde görüşlerine en fazla ihtiyaç duyduğumuz, siyasi iktidarın da ‘akil insan’ olarak görev vermeyi düşündüğü Hasan Cemal’le yollarımızı gazetecilik dürtülerini aşan ‘kışkırtmalar’ sonucu üzülerek ayırdık.
Buradaki sorumluluk genel yayın yönetmeni olarak benimdir.
Masum değiliz hiçbirimiz!
Ancak iki konuda tarihe not düşmek isterim.
İmralı zabıtlarından sonra Hasan Cemal, 1 ve 2 Mart tarihlerinde iki makale yazdı.
2 Mart tarihli, ‘Tarihin eli omuzunuzda’ diyen yazısı ağırlıklı olarak Başbakan’ın tutumunu destekliyordu.
Hasan Ağabey’in yazamaz duruma düşürülmesinde ‘gazete yönetimini’ suçlayanlar, İmralı zabıtlarını yayımlayarak ‘editoryal bağımsızlık’ ilkesine sonuna kadar sadık kaldığımızı nedense unutuyorlar.
O haberi yayımlarken, ne gazetemizin sahibi Erdoğan Demirören’e ne de Ankara’daki hükümet yetkillerine sordum.
Başbakan Erdoğan, Hollanda dönüşü uçaktaki yayın yönetmenlerine gerçeği açıkladı.
Sayın Erdoğan Demirören’i sorumlu kılmaya çalışanlara ise Başbakan’ın Balıkesir konuşmasındaki ‘Batsın bu gazetecilik’ sözlerini anımsatmakla yetineceğim. Gazete dünyasını bilen bir ‘akil’ ismin yazdıklarını okuyunca Milliyet’in ‘Korkmaz Yiğit’e satışı’ aklıma geldi. O kişinin, cep telefonundan Aydın Doğan’ın adını sildiğini hüzünle izlemiştim.
(…)