TUTKUN AKBAŞ YAZDI
Şu dünya hayatında sizler, bu yazıyı okuyan herkes şahit olsun diye yazıyorum: Ekrem Dumanlı ile öbür dünyada, asıl hesap gününde “hesaplaşmak” için o günü iple çekiyorum. Dumanlı’nın yalanlarına, zulmüne, iftiralarına karşı hakkımı helal etmiyorum ve ahirette defterinin dürülmesi için dua ediyorum.
Dumanlı bugün yine köşesinde isim vermeden MEDYAGÜNDEM ve şahsıma saldırdı. Demiş ki benim için;
“Mütemadiyen şantaj ve tehdit sınırlarında dolaşan malum sitenin sahibi kim?Eski bir OdaTV çalışanı. Şimdilerde AK Parti safında yer alıyor.”
Gülen örgütünün şahsıma ilişkin özellikle kara propaganda sitelerinde bir “haysiyet cellatlığı” operasyonuyla “eski Oda TV çalışanı” yaftası sürekli gündeme getiriliyor. Tutkun Akbaş adı salt bir “eski Oda TV çalışanı, yeni Ak Partili” olarak gösterilmeye çalışılıyor. Hep aynı aşağılık taktik. İnfazın etiketi bu; “eski Oda TV çalışanı.”
Peki Tutkun Akbaş, “eski Oda TV çalışanı”dan ibaret mi? Bu adamın geçmişi ne?
Hakkımda yıllardır üretilen yalanlar ve medyadaki haysiyet cellatlığı operasyonunda son nokta bu.
Kendileri bugün Oda TV ile iş tutar, bizzat Ergenekon’la aynı yatağa girer, Oda TV’ye servis yapar, ama Tutkun Akbaş’ı “karalama operasyonu”nda “eski Oda TV çalışanı” argümanı kullanılır. Ekrem Dumanlı’nın yaptığı şey aslında takiyye ve yalancılığın da suçüstü hali.
DUMANLI TABANINI BÖYLE KANDIRIYOR
Nasıl mı?
Çünkü bu örgüt tabanını böyle kandırıyor. Şeytanla bile iş tutup, ittifak yapıyorlar ama tabanlarına şeytanı taşlatıyorlar. Oysa şeytan bizzat kendileri olmuş.
Neyse Ekrem Dumanlı madem bir kez daha konuyu açtı, “Tutkun Akbaş kim?” anlatalım.
Tutkun Akbaş sadece bir “eski Oda TV çalışanı”ndan ibaret miymiş gösterelim.
DUMANLI NEYİ GİZLİYOR?
Anlatalım ki Ekrem Dumanlı ve örgütünün Müslümanlara karşı bile nasıl zulüm eden, acımasızca infaz eden bir vicdansızlar topluluğu olduğu iyi anlaşılsın.
Dumanlı’nın şahsımla ilgili “eski Oda TV çalışanı” etiketini ısrarla gündeme getirmesinin nedeni şudur:
Benim asıl kimliğim olan Müslümanlığımı örterek, o yalan nitelemeyle infazıma meşruiyet kazandırma operasyonu…
Dumanlı aslında asıl kimliği Müslüman olan bir adama zulmeden Gülenist gibi görünmek istemediği için “eski Oda TV çalışanı” damgasını vurmaya çalışmaktadır. Yani demek istemektedir ki cemaatine; “bu adama vurmak caizdir, gereklidir.”
Ayrıca ilginçtir mesela Oda TV’nin kurucularından biri de Cüneyt Özdemir’dir. Ama Gülen örgütü için hiçbir zaman sorun değildir. Çünkü Özdemir onlarla “paralel” hareket eder, dolayısıyla da ya onlardansınız, ya da “şeytan”.
Gelin o halde size Tutkun Akbaş’ı anlatayım ben de…
İMAM HATİP LİSELİYİM
1973 yılında Ordu’da doğdum. Babam bir polis memuruydu. Ankara, Artvin, Çorum, İstanbul, Kayseri illerinde görev yaptı. Çorum’daki “pasaport memuru” olarak görevi döneminde annemin bir rüyasıyla beni imam hatip lisesinde okutma ısrarıyla kaydım Çorum İmam Hatip Lisesi’ne yapıldı. İlk iki yıl neredeyse tüm derslerim “10” yani mükemmel dereceydi. Babamın tayini İstanbul’a çıkınca benim de kaydım Sarıyer İmam Hatip Lisesi’ne alındı.
Tüm bu ayrıntıları anlatmamın bir nedeni var.
Biraz sabır…
İLK “ABİLER” TECRÜBEM
Sarıyer İmam Hatip Lisesi’ne tüm dersleri mükemmel derecesinde bir öğrenci olarak geldiğimde karşımda ilk olarak Gülen Cemaati “abileri”ni buldum. Okulumdaki “abiler”, zeki, başarılı ve parlak bir öğrenci olarak beni cemaatlerine “kazandırma” peşindeydiler. İlk hamleleri de “Sen zekisin, imam hatipte harcanma, seni hazırlayalım, ya polis kolejine ya da anadolu veya fen lisesine aldıralım” oldu. İmam hatip lisesinin ortaokul kısmından sonra ayrılacaktım ve böylece Gülen cemaatinin bir mensubu olarak bana çizilen bir rotayı izleyecektim. Bu plana annem karşı çıktı. “Bunun mümkün olması için beni öldürmeniz gerek” dedi.
ABİLERİ DEĞİL ANNEMİ DİNLEYİNCE BAŞIMA GELEN
Kabul etmedi direndi, ben de ortaokul ikinci sınıf öğrencisi olarak abilerin değil annemin dediğini yaptım.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
O “abiler” benimle selamı sabahı kesti.
7 yıl sonunda imam hatip lisesi bittiğinde 1990 yılının başında ben Gülen cemaati gerçeğini iyi görmüş bir imam hatipli olarak zaten yeterince bilinçlenmiştim.
Cemaat gerçeği daha o günlerden “Ya bizimlesin ya hiçsin” taassubuyla etrafımızı sarmış, zaten imam hatipli genç idealistler için de mesele daha o yıllarda çözülmüştü.
Benim için de Cemaat gerçeği tam da yaşadığım bu küçük detayla gayet açıktı.
İLK GAZETECİLİK DÖNEMİM
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü 1991 yılında kazanmamla beraber içimdeki” gazeteci olma” hayaliyle kapısını ilk çaldığım yer İslami kesimin haftalık haber dergisi Yörünge oldu. Babamın tayininin bu kez Kayseri’ye çıkmasıyla İstanbul’a o zamanlar Fatih’te olan Safa Vakfı’nın yurdunda kalıp, hem okudum, hem de çalıştım.
SAMANYOLU TV’DEKİ CEMAAT GERÇEĞİ
Hayat hikayem kitap olur. O yüzden kısa kesiyorum. Yörünge’nin ardından Milli Gazete’de muhabir olarak çalıştım. Ardından Samanyolu TV’de kısa bir dönemim var. Cemaat gazetecilerinden biri olarak tanıdığım Fikri Türkel’in MÜSİAD’da çalışırken, “Yeni bir televizyon kuruluyor, sen de çalışır mısın” teklifiyle kendimi cemaat kanalında buldum. Perspektif isimli haber programında muhabir olarak çalıştım. Ancak Samanyolu TV’deki “şakirt yapısı” ile kanım uyuşmadı. Bir taraftan Samanyolu TV koridorlarında “Tanrı sizi kutsasın” diye gezinen ve boynunda haçla dolaşan Tuncay Güney, diğer tarafta Cemaat profiliyle uyuşmayan tuhaf tuhaf insanlar, olaylar… Tuncay Cüney gibi bir tipe Samanyolu TV yönetiminin sağladığı imkanlar ilginçti, tuhaftı… Orası da zaten bugün Gülen örgütü gerçeğini anlamamız için o kadar çok şifrelerle dolu ki…
Hemen kaçtım oradan. Aylık İzlenim dergisinde çalıştım. Sonra haftalık haber dergisi oldu, İzlenim. Oradan da Yeni Şafak süreci…
ODA TV’DE ÇALIŞTIM MI?
1996 yılına kadar Yeni Şafak’ta çalıştım. Bir teklif geldi Radikal’e geçtim. 9 ay çalıştım, Yeni Şafak’a geri döndüm. 3 ay sonra Milliyet gazetesinin haber dergisi Artıhaber’e transfer oldum. Oradan kısa bir Kanal E dönemim, ardından uzun yıllar sürecek bir Tempo dergisi süreci. 1999 yılında girdim, 2007’de ayrıldım. Newsweek dergisi için o dönem Ciner’in elindeki Sabah grubuna transfer oldum. TMSF’nin el koymasıyla Newsweek dergisi projesi iptal oldu, Sabah gazetesinde görev aldım. Ardından Habertürk gazetesi için geçtiğim Ciner grubunda önce Kanal 1’de görev aldım ardından gazetede… Ciner grubundaki mutat tenkisat operasyonlarından birinde işsiz kaldım. 2009 yazıydı ve epeydir kafamda olan bir kitabı yazmak için kollarımı sıvadım. O süreçte bir yandan da Oda TV’nin yönetiminde yer alan Tempo dergisinden tanıdığım bir gazetecinin aracılığıyla o siteye dışarıdan yazılar gönderdim. Evden yazıp mail attım, hiç para almadım, zaten para için yazmadım. Sadece yazmak istiyordum ve piyasada da var olmak için Oda TV denk gelmişti. Sonra da MEDYAGÜNDEM süreci…
SEN KİMSİN DE HESAP SORUYORSUN EKREM DUMANLI?
Kısaca geçmişim bu. Tutkun Akbaş’ı “eski bir Oda çalışanı”ndan ibaretmiş gibi gösteriyor ya Ekrem Dumanlı.
Bir cevap vereyim istedim.
1991 yılından bu yana gazetecilik yapıyorum. 41 yaşındayım, bir kız çocuğu sahibiyim.
Peki ya sen Dumanlı? 1993 yılında cemaatin Zaman’ına kapağı attın, sonra Amerika ve ardından genel yayın yönetmenliği… Bu cemaate girdin mi yükselmek ne kadar da kolay değil mi? Biz abileri değil annemizi dinledik diye başımıza bunlar geldi, sizin gibi yükselemedik değil mi?
“Geçmişte hatalarım oldu” diyeceğim tek şey, keşke bu yaşıma kadar bir Müslüman bilinciyle yaşasaydım. Günahlar işledim, günahlarla kirlendim. Ancak tevbe ettim. Eskiden “önce gazeteciyim” derdim, şimdi “önce Müslümanım” diyorum.
Geçmişimdeki hatalarımı bugün sırf beni “infaz etmek” ve “haysiyet cellatlığı” ile yüzüme vurmaya uğraşan Gülen örgütüne ve özellikle de Ekrem Dumanlı’ya diyorum ki, günahlarımın hesabını Allah’a vereceğim, peki siz kim oluyorsunuz da Allah adına bu dünyada geçmiş günahlarıyla insanları yargılıyorsunuz?
BU ÇETE BANA ŞU AŞAĞILIK İFTİRAYI DA ATTI
Bugüne kadar hep gazetecilik yaptım. Sayfalar dolusu kitap olacak şeyler yaşadım, gördüm. Ama hiçbir zaman gazetecilik ahlakından, onurundan taviz vermedim, kendimi satmadım, hiçbir karanlık odağın adamı olmadım. Ergenekon iddianamesi eklerinde çıkan bir belge vardı. Veli Küçük ve adamlarından elde edilen 1997 yılına ait bir belgede medyaya ilişkin bir “fişleme” raporu hazırlanmıştı. “Veli Küçük aleyhinde gazeteciler” listesinde “Yeni Şafak muhabiri Tutkun Akbaş” adını gördükten; yalancı, ahlaksız, müfteri Gülen tetikçisi Emre Uslu’nun Taraf’ta hakkımda geçen yıl “Veli Küçük’ün eski sekreteri” iftirasına da maruz kaldıktan sonra bu yapının nasıl tehlikeli olduğuna iyice kanaat getirdim. Hele hele 17 Aralık darbe sürecinde şahsıma sahte bir “örgüt kurma” suçuyla hazırladıkları komployu yaşadıktan sonra hayatımı bu tehlikeli örgütle mücadeleye adadım.
Ölümü göze aldım, o yüzden sizin hapis komplonuz nafile…
Ve büyük hesap gününde yüzleşmek için de sabırsızlıkla bekliyorum.
Bugün sizin MEDYAGÜNDEM’e yönelik imha operasyonunuz için de Allah’a sığınıyorum, sizin tuzaklarınız varsa mutlaka Allah’ın da bir hesabı var… Bu dünyada olmazsa gerçek alemde görüşürüz Ekrem Efendi…
“…..O süreçte bir yandan da Oda TV’nin yönetiminde yer alan Tempo dergisinden tanıdığım bir gazetecinin aracılığıyla o siteye dışarıdan yazılar gönderdim. Evden yazıp mail attım, hiç para almadım, zaten para için yazmadım. Sadece yazmak istiyordum ve piyasada da var olmak için Oda TV denk gelmişti…….”
Burası çok önemli benim için, zira bu siteyi takip ederken hep bu soruyu sordum kendime; bu adamın oda tv de ne işi vardı? şimdi neden nunları yapıyor? Acaba operasyonel gazetecilik mi yapıyor? tetikçilik mi yapıyor? 2005 yılından beri AKTİFHABER sitesini ve orada değişik isimlerle yazan ABİ (!) leri okurdum ve bugün gelinen noktayı karşılaştırırdım. Ayrıca Tuncay GUNEY örneği beni çok düşündürür her zaman. Herkese de örnek veririm. STV de Yenişafak’ta, Oda TV de çalışmış, Fetullah gülen’in yanında Veli Küçük’ün yanında ve şimdi Kanada’da HAHAMBAŞI…….Kimin eli kimin cebinde belli değil yani.
Bu açıklamaların benim için çok önemliydi Tutkun AKBAŞ. Kısmen aydınlatıcı oldu diyebilirim. Şimdi Oda TV de yazdığın yazılarını bulup okumam ve ona göre emin olmam gerekiyor. Zira bu siteye günde en az on kere bakıyorum ve aldatılmak istemiyorum. Bende 42 yaşındayım ve hayat bana bunları öğretti. Selam ve dua ile kalın…
Rahmetli M.A. Ersoy, ‘Acırım tükrüğe billahi, tükürsem yüzüne.’ derken bu ve buna benzer günleri görmüş olmalı ki şiirinde bu ifadeye yer vermiştir.
Tilki, Sayın Tutkun Akbaş hani ‘Eski bir OdaTV çalışanı’ veya ‘OdaTV eski bir çalışanı’ idi? Ulan sizde utanma sıkılma diye hiç bir şey yokmuş be! yalanlarınızı iftiralarınızı çok gördükte bir Müslüman’a bu kadar iftira atılmasıyla hiç karşılaşmamıştık.
Tilki, Kadir Abisinin damadı üzerinde bu kadar duruyorsa muhakkak bir menfaat ilişkisinden dolayıdır. Tıpkı Aydın Axel abisi üzerinde durduğu gibi! Konun daha teferruatlı hale geldiğinde kaçacak delik arar mı, o zor diyorum. Adamlarda yüz yok ki günde binlerce yalanı ortaya çıkmasına rağmen hala pişmiş kelle gibi sırıtıyor baksana!
Eyyy Cemaat sizler gerçekten Müslüman mısınız?
Tilki’nin Türkçe bilmediği dolayısıyla gazeteciliğinin de işte Türkçe bildiği kadarıyla olacağı gerçeğinden dolayı, Tilki’nin acilen ilk mektebi yeniden okuması gerektiğine inanıyorum. Kızma la! Yalan mı? Senin eyiliğin için söylüyuruk! Ne gızıyon la!
Tilki’nin bundan sonraki iftiraları için yanınızda Türkçe sözlük bulundurmanızı tavsiye ediyorum. Yahında AMATEM benzeri Haşhaş+Kolonya+İspirto Bağımlıları Kurtarma Derneği (HKİBKD) açacağımı da kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Tutkun AKBAŞ kardeşim sizi gerçekten tebrik ediyor ve şu duayı yapmayı da ihmal etmemek gerekir diye düşünüyorum; Ya Rabbim bizlerin ahir ve akıbetimizi hayreyle, evvelinden Müslüman olup ta sonunda imansız göçenlerden eyleme. Amin.(Bu dua paralel çete mensuplarına da lazım, çünkü evvelinde Müslüman olduklarını söyler ve yaşamaya çalışırlardı, sonrasında sadece söylüyorlar ancak tam tersini yapıyorlar)
Tutkun Akbas, Allah yar ve yardimcin olsun. Ayni donemlerde ayni yerlerde bulunmusuz. Belki de karsilasmisizdir bir yerlerde. Cemaatin yaptiklarini sabatayistler, kripto yasayanlar yapsa gam yemem, bizi yaralayan aslinda Abdullah bin Sebe olduklari halde yuzumuze karsi yillarca Ebu Zerr’lik yapip salya sumuk gozyasi dokenler. Bir kere yalan soyledin mi o yalani kivirmek icin baska yalanlar da uretmen gerekir Pensilvanya Canavari ve saz arkadaslarinin kisir dongusu de bu. Yalanla takiyyeyle isleyen sistemlerini ayakta tutmak icin baska yalanlar baska takiyyeler bulacaklardir. Selam ile…
Yaptığın açıklama ve bilgiler için teşekkür ederim. Ancak son cümle hiç olmamış.”Bu dünyada olmazsa gerçek alemde görüşürüz Ekrem Efendi…” demişsin. Rasulullah s.a.v. “Münafığa efendi demeyin” buyurdu.
Adamlarda utanma arlanma diye bir şey yok ki! Müslüman’ım diye geçinen tiplerin iftiraları karşısında insanlığımdan utanıyorum. Adamların hayatı yalan dolan! Çocuklarının nasıl yüzlerine bakabiliyorlar? Yetmiş milyonun yüzüne bakanda çocuklarımın nasıl yüzüne bakarım derdi olur mu? Olmaz! Yetmiş milyonun önünde günde yüz defa rezili çıkan birinin böyle bir derdi olabilir mi? Olmaz! Çocuklarını da böyle eğittiklerinden hiç şüphem yoktur. Kazanmak için dünyalık için böyle böyle yalan söyleyeceksiniz dediklerinden de şüphem yoktur. Fetvayı aldıktan sonra yalandan çok ne var ki? Burada üzücü olan bunu Müslüman’ım diye yapmalarıdır. Ahret inancı olan birisine hiç benziyorlar mı?
Tutkun ağabey, bir insan kendini ve Müslümanım diyerek İslam’a en büyük darbeyi vuranları bu kadar mı güzel anlatır. Üstad Kadir Mısıroğlu’nun 95’te aktardığı “Bu adamlar haç takma vardır bir bildikleri diyecek nice insan tanıyorum” sözünü, Tuncay Güney ile alakalı aktarılarak gördüm. Bravo…. (Hasret Yıldırım)