MEDYAGÜNDEM- Salih Tuna Yeni Şafak’ta bugün demokrat ve liberal görünümlü, sözde barış yanlısı sahtekarların nasıl birer ahlaksız riyakarlar olduklarını haykırdı.
“Suçüstü yakalandınız” başlıklı yazısında Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Can Dündar tarzı isimleri kasdettiği açıktı.
Yazısından bazı bölümler şöyle:
(…)
PKK’yı dağda tutmaya çalıştılar.
Olmadı.
Taksim Dayanışması’nı Taksim’de tutmak için korkunç bir ‘mahalle baskısı’ uyguladılar.
Oldu.
Olan bitenin özeti bundan ibarettir.
Barış sürecini öldürene kadar da durmayacaklar.
PKK’ya; ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümeti sizin çizginize mi geldi de çözüm sürecine girdiniz, ne oluyor size, yoksa bu sefer de Kürtler mi Türkleri satacak?..’ dediler.
Bu beyaz yakalılar…
Bu işbirlikçiler…
Bu Beyaz Türkler…
Dağda konuştukları 18 bilemedin 20 yaşındaki PKK’lı çocuklara, ‘Dağdan çekilirken bir burukluk hissetmiyor musunuz…’ diye soracak kadar tuhaflaştılar.
‘Kürt meselesi’nin Oslo’dan Türkiye’ye getirilmesini asla hazmetmediler.
Sivil dikta dediler; sivil darbe yapmak için her türlü tezviratı yaptılar.
Bunlar kendilerine demokrat.
Bunlar kedilerinin dışında kimseyi düşünmeyecek kadar bencil.
Bunlar halkların, kardeşliğin, barışın düşmanı…
‘Çözüm sürecini’ vatan hainliği ilan edenleri de Erdoğan’ı Menderes gibi asacağız diyenleri de tanımak kolaydır, bunları tanımak zordur.
Çünkü bunlar iki yüzlü, riyakar; çünkü bunlar sahtekar mahluklardır.
Bunlar faiz lobisinin, NeoConların, vesayetçi İstanbul sermayesinin işbirlikçisidirler.
Bunlar an gelir yine ‘kimse kusura bakmasın, kendimi yazdım’ derler. Bunlar an gelir yine olanca romantik sesleriyle ’27 Mayıs’ belgeselleri çekerler.
(…)
Evet, tekrar ediyorum: PKK’yı dağda tutmaya çalıştılar. Olmadı. Taksim Dayanışması’nı Taksim’de tutmak için korkunç bir mahalle baskısı uyguladılar. Olan bitenin özeti bundan ibarettir. Barış sürecini öldürene kadar da durmayacaklar.
Bunların demokrasi, barış, özgürlük sözleri yalandır.
Çünkü bunlar halkı iç savaşa çağıran kahpe yalancılardır.
Bu sefer halkın iradesine suçüstü yakalandılar. Bin yıl geçse, bin kitap yazsalar, bin belgesel çekseler halkların vicdanında ebediyen mahkum olmaktan kurtulamayacaklar.
(…)