Sabah gazetesi yazarı Haşmet Babaoğlu, Şah Fırat operasyonunu başarısızlık olarak görenlere köşesinden verdi veriştirdi. Babaoğlu bugünkü yazısında, Süleyman Şah türbesinin tarihiyle ve varlığıyla dalga geçenlerin bugün böyle bir operasyonu başarısızlık olarak görmelerine çok sert tepki gösterdi. Babaoğu, isim vermeden de iki gazetenin genel yayın yönetmenlerini topa tuttu ve “İzninizle ağzımı bozmak istiyorum… Ulan siz daha düne kadar Süleyman Şah Türbesi’nin tarihiyle ve mevcudiyetiyle dalga geçiyordunuz. Bunu bilmiyor muyuz?” diye yazdı. İşte Babaoğlu’nun yazısı:
USLANMAZ ARLANMAZ “ECNEBİLER”MİZ!
Geçmişte kamuoyunu istedikleri gibi yönlendirdiklerini düşünüyorlardı.
Rahattılar.
Kamu onlarındı, oy da kolaydı…
Belli ki, kafaları “orada” kalmış!
Ne söyleseler, yutarız sanıyorlar.
Anlamışsınızdır, bizim uslanmaz, arlanmaz “ecnebiler“imizden söz ediyorum…
Halkın onların gerçek yüzünü tanımadığına inanmaları ayrıca acıklı tabii!
Şimdi Süleyman Şah Türbesi operasyonu hakkında ürettikleri tezviratın ve sosyal medyaya kustukları şüphelerin alıcı bulamamasına kızıyorlar. Maskelerinin inmesinden bu yana çok zaman geçtiğini unutuyorlar.
İZNİNİZLE AĞZIMI BOZMAK İSTİYORUM ULAN SİZ…
Hele biri eski, diğeri çok yeni iki gazete genel yayın yönetmeni var ki, dünkü sosyal medya mesajlarından bahsetmeden geçemeyeceğim.
Biri “ricat” demiş!
Öteki “kat karşılığında IŞİD’e arazi vermek“ten dem vurmuş, aklı sıra dalgasını geçiyor.
İzninizle ağzımı bozmak istiyorum…
Ulan siz daha düne kadar Süleyman Şah Türbesi’nin tarihiyle ve mevcudiyetiyle dalga geçiyordunuz. Bunu bilmiyor muyuz?
Ayrıca geçtim Süleyman Şah’ınkini, herhangi bir türbe ne zaman umurunuzda oldu da, şimdi bu havalara girdiniz?
Sizin sözünüze kim inanır!
Kim bu riyayı ciddiye alır!
ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU DEĞİL DE BAŞKA BİR İKTİDAR YAPSA AYAKTA ALKIŞLARINIZ
Erdoğan ve Davutoğlu değil de, başka bir iktidar bu operasyonu yapsaydı, onu “Türk askerini bataklığın ortasından çekip çıkardığı ve ülkeyi barış çizgisinde tuttuğu için” ayakta alkışlardınız!
Yalan mı?
Dilinizi ve numaralarınızı ezberledik artık.
Hala güvendiğiniz “dayı”larınız ve karanlık hesaplarınız varsa, emin olun ki, halk onları da boşa çıkartacak, size yine “halkçı“lığınız kalacak.
En iyisi siz gidin, dışardaki patronlarınız gelsin.
Açıklık iyidir!
Süleyman Şah’ın artık ebedi istirahatgahına taşınma zamanın geldiğine inananlardanım. Torunlarının yanına Bilecik/Söğüt’e defnedilerek oradan oraya taşınma eziyetinin son bulması gerekmektedir. Hiç kimseye sormadan, sorgusuz sualsiz son yolculuğuna uğurlanırken yok şu ne diyor, yok bu ne diyorları takmadan bu işlemi hükümetin yapması gerekmektedir.
Anadolu’nun İslamlaşmasında rol alan Süleyman Şah gibi bir şahsiyeti Suriye’ye gidip kaç kişi ziyaret edip kabri başında Yasin’i Şerif veya Fatiha okumuştur ki, ama Bilecik/Söğüt gibi bir yerde istirahatgahı olması halinde milyonlarca kişinin ziyaret etmesi mümkünken hala ısrarcı bir şekilde vatan toprağı diye Suriye’ye defnedilmesini yanlış buluyorum. Hazır elimizde fırsat varken bunu yapalım.
Suriye’de kalan vatan toprağına da sembolik mezarlar yapılıp hak-hukuk muhafaza edilebilir. Sembolik mezarlar antik çağdan beri süregelmiş vakalardır. Bugün Likya kıyılarında denizin ortasında sefere gidip de dönmeyenler için yapılmış mezarları hala görebilmekteyiz.
Nakli kubur=kabir nakli her dönemde yapılmıştır. En son Merhum Menderes’in kabrinin taşınması da nakli kubur değil midir? Gürcü Kralının mezarının Türkiye’de Gürcistan’a nakli de nakli kubur değil midir?
Bu konularda çok fazla sorgulama yapmaya gerek yoktur. Bakanlar kurulundan çıkarılacak bir kararla Süleyman Şah’ın mezarı Bilecik/Söğüt’e nakledilmesini gerçekleştirecek kişileri, kurumları, hükümeti tarih altın harflerle yazacaktır.