Garo kendini değil, Aslı’yı yaktı. Ah Güzel Aslı, değer miydi çapkın Garo için kariyerini yakmaya? Bal Arısı Garo her gün aynı çiçeğe konar mı sandın? Meclis’teki sekreterlerin gözdesi olmaz mı sandın? Senden bıkmadı mı sandın? Cihangir’deki barlarda arkadaşlarına “örgütten çekinmesem, Aslı’yı tarih yaparım” demediğini mi sandın? Milliyet’ten aldığın 400 bin lira sana yeter mi sandın? Hürriyet ve Sedat eski günlerin hatırına seni sonsuza dek taşır mı sandın? Kimsenin bir şeyden haberi yok mu sandın? Her dertleştiğini dostun mu sandın? Ah Aslı ah.. Aydın Amca’nın kulağına söylediklerini sakın unutma… OYUN BOZAN YAZDI
Bir Garip Aşk Hikâyesi – Aslı ile Karabet
OYUN BOZAN YAZDI
Anadolu’da 16. yüzyıldan beri dilden dile anlatılan “Aslı ile Kerem”in hazin öyküsü herkes tarafından bilinir.
İsfahan padişahının oğlu yakışıklı Kerem ile Ermeni bir keşişin güzel kızı Aslı birbirlerine kavuşmak için çok sıkıntı çekerler.
Sonunda engelleri aşıp tam kavuşmuşken, Ermeni keşişin yaptığı büyünün etkisindeki Kerem, ateşiyle önce kendisini sonra Aslı’yı yakıp, kavurur.
Bizim hikâyemiz ise İsfahan’da değil, Cihangir’de geçiyor. Eminönü esnafından Ermeni ayakkabıcı Avadis’in oğlu Karabet ile İzmir eşrafından Mimar Halis’in güzel kızı Aslı arasında.
Malatya’da traktör satarken İstanbul’a göç edip ayakkabıcılık yapmaya karar veren merhum Avadis, oğlu Karabet’in işlerinin başına geçmesini çok istiyordu. İstediği de oldu İşletme Fakültesi’ni bitiren Karabet babasının mirasına sahip çıktı.
Ancak sessiz, sakin ve biraz da içe kapanık Karabet, aradığının bu olmadığını kısa sürede anladı. İçinde keşişin ateşini taşıyan Karabet; Ermeni olduğunu ve soykırıma uğradıklarını bağıra bağıra haykırmak istiyordu.
Bu nedenle Ermeni Cemaati’nin aktif bir üyesi oldu. Sakin ve içe kapanık Karabet gitmiş, her fırsatta tehdit ve şantaj yapmaya hazır çapkın Garo ortaya çıkmıştı.
Kısa bir süre sonra Cihangir’de dolaşıp, uçana kaçana konarak, Türkleri asimile edemeyeceğini anlayan Garo bu işleri bırakıp, baba ocağı ayakkabı dükkânına geri dönmeyi düşünürken, DİNK cinayetiyle daha da hırslandı ve intikam ateşi tüm vücudunu sardı.
Önce DİNK için kurulan derneğe üye oldu, sonra da sivil toplum kuruluşlarını dolaştı. Ancak Ermeni Cemaati’nden istediği siyasi çıkarı sağlayamayacağını anladığından Kürtlere yanaşma kararı aldı ve HDP’ye Ermeni kontenjanından kurucu üye oldu. Acaba içten içe nefret ettiği ve cahil gördüğü Kürtlerle yakınlaşmasının ödülü ne olacaktı?
Hikayemizin diğer kahramanı Aslı’nın hikayesine gelelim şimdi de.
“Gâvur İzmirli” Aslı’nın babası büyük hayallerle İstanbul’a göçmüş, ancak iflas edince bir köşeye çekilmişti.
Aslı ilk Batı yanlısı eğitimini Robert Kolej’de aldı. Sonra da ABD Maine’de Bates College’i bitirip, New York’ta gazetecilik okudu.
Batı yanlısı büyük ve etkili bir gazeteci olmak istiyordu. Yeni Yüzyıl gazetesinde çalışırken, D-8 toplantısını izleme görevi verildiğinde sevinçten ağlamıştı.
Türk gazeteciliğini pek beğenmezdi. Meslektaşlarını cahil görür ve aşağılardı. Ortadoğu uzmanı bir gazeteci olmayı ve Pulitzer ödülü almayı kafasına takmıştı.
Aslı, bu hayalini gerçekleştirmek için kariyerli insanlarla birlikte olması gerektiğini biliyordu. O yüzden Şirket CEO’ları, Genel Müdürler, Büyükelçilik mensupları, Yazı İşleri Müdürleri, Yazarlar, Çizerler, Gençler, Yaşlılar fark etmiyordu. Onu yeni birileriyle tanıştıracak ve bilgi alabileceği herkes ilgi alanına giriyordu.
Fala da meraklıydı Aslı. Falında çıkanların olması için de çaba gösterirdi. Bir gün Nişantaşı’ndaki meşhur Tarot Falcısı ona; “yeni biriyle tanışacağını, evleneceğini ve iki çocuk sahibi olacağını” söyledi.
Çok gülmesine rağmen, içine de bir kurt düştü. Çünkü yaşı geçiyor ve gerçekten de çocuk sahibi olmak istiyordu. Ancak çok denemesine rağmen uygun bir aday bulamamıştı. O yüzden falcının bahsettiği şanslı erkeğin kim olacağını çok merak ediyordu.
Kader devreye girmeye ve acıklı aşk hikayesi yazılmaya hazırdı artık.
Bilenler bilir. Cihangir camiası küçüktür. İnsanlar akraba gibidirler. Herkes bir birini tanır. İşte bir metrekareye iki kişinin düştüğü Cihangir’in ünlü gece kulüpleri sayesinde Aslı, Garo’yu uzaktan uzaktan kesmeye başlamıştı. Hatta arkadaşlarının sevgilisi olduğu dönemlerde Garo’nun dedikodusunu bile yapmıştı.
Falcının etkisindeki Aslı neden olmasın diye düşündü. Garo boştaydı. Yakışıklı da sayılırdı. Kariyeri yoktu ama bir destekle parlatılabilirdi. Belki bir çocuk sahibi olmaya bile ikna edebilirdi.
Bir garip aşk hikâyesi böyle başladı. Aslı bulutların üstünde uçuyor, âşık olduğunu mahçup edayla arkadaşlarına anlatıyordu. Ex aşkı Soner’den bu yana böyle hissettiren olmamıştı.
İlişki tam gaz ilerlerken Kobani olayları patlak verdi. Garo için Kürtleri savunma vakti gelmişti. Sevgilisi Aslı’nın gayretleriyle Garo, Kobani’ye destek verilmesi gerektiğini Urfa’dan katıldığı TV’lerden canlı yayınlarla anlatmaya başladı.
Bu çaba PKK’nın dikkatinden kaçmadı. Önce Garo’yu HDP içinde yükseltti, sonra da Selo’nun danışmanlığına kadar getirdi.
Aslı, Garo’ya istediği kariyer basamakları için kapıyı açmıştı. Şimdi sıra Aslı’nın çocuk sahibi olma talebinin karşılanmasıydı. Cihangir’de playboy olarak bilinen Garo’yu tek eşli ilişki ve çocuk yapmaya ikna etmek zor olacaktı Aslı için.
Ancak Aslı’nın basındaki gücünü ve manipülasyon yeteneğini gören Garo’nun da milletvekili olabilme hayali için Aslı’ya ihtiyacı vardı.
Bir ara KCK, Garo’yu milletvekilliği aday adayı göstermekten vazgeçince, Garo aday olma umudunu yitirip, bunalıma girdi. Aslı apartopar Brüksel’e gitti ve bunun hesabını sordu.
Aslı’nın KCK kulisi sonuç verdi ve Garo’nun adaylığı açıklanınca, şarap eşliğinde güzel bir gece geçirdiler.
Şimdi sıra, HDP’nin barajı geçmesi için yapılması gerekenlere geldi. Aslı Selo’nun iyi bir figür olduğunu, biraz cilalanıp, parlatılması halinde insanların kolayca kanacağını ısrarla anlatıyordu.
Bu çabaları sonuç verdi ve yurtdışında özel ve uzun bir yürüyüş yaptığı Aydın Doğan’ı Selo’ya destek vermesi için ikna etti. Gerçi Ertuğrul ve Vuslat önce bu işe bozuldular, ancak AK Parti’nin devrilmesi ihtimali nedeniyle yeşil ışık yaktılar.
Doğan medyası, Selo’yu parlatma çalışmasına start verdi. Ahmet, Cüneyt, Şirin tüm programlarını Selo’ya açtı. Saz çaldırdı. Türkü söyletti. Ne de olsa hepsi RTE düşmanıydı. Barışı RTE yaptı, ama kaymağı Selo’ya yedireceklerdi.
Aslı da HDP’nin tanıtım sorumlusu olmuştu. Hiçbir propaganda çalışması ona danışılmadan başlamıyordu.
Seçim gecesi heyecandan kalbi durmak üzereydi Aslı’nın. HDP’nin barajı geçtiğine inanamadı önce. Çırılçıplak Boğaz’ın serin sularına atlayası geldi, içindeki ateşi söndürmek için.
Ama artık Vekil bir sevgilisi vardı. Ağır Yenge gibi davranmalıydı. Kim bilir belki HDP Hükümete ortak olur, Kültür Bakanı bile olabilirdi Garo. Ankara’yı sevmese de Garo için Ankara’da yaşayabilirdi.
Ancak Aslı’nın güvendiği dağlara kar yağdı. Garo istediğini elde etmiş, Aslı’ya ayrılmaları gerektiğini söylemişti. Karabet’in ateşi sadece Aslı’yı yaktı.
Ah Güzel Aslı, değer miydi çapkın Garo için kariyerini yakmaya?
Bal Arısı Garo her gün aynı çiçeğe konar mı sandın. Meclis’te sekreterlerin gözdesi olmaz mı sandın?
Senden bıkmadı mı sandın. Cihangir’deki barlarda arkadaşlarına “örgütten çekinmesem, Aslı’yı tarih yaparım” demediğini mi sandın?
Milliyet’ten aldığın 400 bin lira sana yeter mi sandın?
Hürriyet ve Sedat eski günlerin hatırına seni sonsuza dek taşır mı sandın?
Kimsenin bir şeyden haberi yok mu sandın?
Her dertleştiğini dostun mu sandın?
Ah Aslı ah..
İşte hikâyemizin geldik sonuna.
Aydın Amca’nın kulağına söylediklerini sakın unutma…