Dün TRT Haber’deki “Şimdi ve Burada” programında ilk kez açıklanan rapora göre, katliamın arkasında Suriye muhaberatı var. Reyhanlı katliamı bağıra bağıra gelmiş. Türkiye gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, 55 kişinin hayatının nasıl harcandığını yazdı…
Döne Kuvvet’in kızı Nadire, Reyhanlı Belediyesi yakınında bir hediyelik eşya mağazasında çalışıyordu. Öğle yemeği için eve gelmişti. Şehir dışından ziyaretlerine gelmiş diğer kızı Kübra’nın henüz 1.5 yaşındaki kızı Fatma Nur, teyzesiyle birlikte gitmek istedi. Torunun başına kırmızı kurdelasını bağlayıp teyzesiyle dükkana gönderen Döne Hanım, biraz sonra büyük bir gürültüyle sarsıldı. Belediyenin yanına doğru koştu. Yer yarılmıştı. Kızını ve torununu birbirine sarılmış olarak buldu, ceset parçalarını kendi eliyle topladı. İsyan ederken çekilmiş o fotoğrafı da Reyhanlı Katliamı’nın sembolü oldu.
11 Mayıs 2013 günü Reyhanlı’nın en merkezi noktalarında üç dakika arayla patlayan iki bomba yüklü araç, Döne Hanım’ın kızı ve torunu gibi 55 insanı aramızdan aldı. Katliamın üzerinden iki yıl geçti. Dezenformasyonlarla katiller ve ihmali olanlar saklanmaya çalışıldı.
İki yıl sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu raporunu tamamladı. Ve ortaya karanlık bir ilişkiler ağı çıktı.
Patlamadan yedi ay öncesine gidiyoruz.
23 Ekim 2012: Milli İstihbarat Teşkilatı, Hatay İl Emniyet Müdürlüğü’ne bir istihbarat notu gönderdi: “Suriye Cumhurbaşkanlığı Sarayı muhafızları yetkilisi olduğu ve Suriye İstihbarat mensupları ile bağlantısının bulunduğu anlaşılan Suriye vatandaşı Abu Firas kod adlı Anas Asalieh’in Suriyeli muhalif subayların barınmaktan olduğu Hatay Apaydın Çadır Kenti’ne yönelik adam kaçırma, eylem ve benzeri planlamalar içerisinden bulunduğu söz konusu eylem planlamalar kapsamında TC vatandaşları Murat Özdeş ve Mahmut Küçükavcı ile görüşmeler yaptığı…”
MİT, ertesi hafta emniyetle bir istihbarat notu daha paylaştı: “Muraz Özdeş’in Anas Asalieh’e gençlerin eylemi yapmaya hazır olduklarını, bu şahısların kamplardaki çöpleri almak amacıyla günde üç kez kampa giriş çıkış yapabildiklerini ilgilerin Suriye Kesep Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapabileceğini, bu kişilerin patlayacıları getirecek kişiler olabileceği…”
Bilgiler artık netleşmeye başlamıştı.
31 Ekim 2012′de ilk kez Mihraç Ural’ın eylem hazırlığında olduğu bilgisi MİT tarafından Emniyet’e gönderildi: “Mihraç Ural’ın Hatay merkezli olarak Akdeniz bölgesindeki iltisakları aracılığıyla Türkiye Suriye sınır hattındaki nüfus ve askeri hareketliliğin yanı sıra son dönemde Hatay’da oluşturulan Çadırkentler hakkında bilgi topladığı; malzeme, termal kamera, GSM hatları, dürbün gibi lojistik destek temin etmeye çalıştığı..”
9 Şubat 2013: Aylar geçiyordu. MİT’in Emniyetle paylaştığı notta artık patlayıcıların alınacağı yerler bile belliydi: “Bombalı eylem için patlayıcı madde ve patlayıcı uzmanı tedarik edilmesi hususunda Anas Asalieh ile irtibatlı Murat Özdeş’in Suriye’ye giderek anlaşmalar yaptığı, eylemde kullanılacak patlayıcılar ve patlayıcı madde uzmanı kişinin temininin Humus mıntıkasında Şebbiha milislerinin eğitildiği merkezde görevli Teysir adlı kişiden sağlanacağı, Özdeş’in tekne vasıtasıyla getirilmesi planlanan patlayıcıları Samandağ’da karşılayacağı…”
İki gün sonra Hatay Emniyeti Terörle Mücadele Müdürü ve Hatay MİT Müdürü arasındaki koordinasyon toplantısında Suriye vatandaşı bir muhbirin üzerine dinleme için alet yüklenmesine karar verildi. Teknik imkanları daha iyi olduğu için destek istenen Hatay Emniyeti İstihbarat Şubesi’nden beklenmeyen bir cevap geldi: “MİT ve Terörle Mücadele işbirliğinde yürütülen bir çalışmaya dahil ve müdahil olmak istemiyoruz.”
Bu ilk red olmayacaktı. 14 ve 15 Şubat 2013 ‘te MİT’in Emniyet’e gönderdiği bilgi notlarında patlayıcıları Türkiye’ye sokacak isimler bile belli olmuştu artık. 22 Şubat günü Hatay MİT Müdürü ve Hatay Terörle Mücadele müdürü arasındaki toplantıda eylemi organize eden Suriye istihbaratı görevlisi Ebu Firas Kod adlı Anas Asalieh’in Türkiye giriş yaptığı sırada gözaltına alınmasına karar verildi. Ama Abu Firas bir hafta sonra Türkiye’ye rahatça giriş yaptı:
Dönemin Hatay Emniyet Terörle Mücadele Müdürü Nevzat Eşit, il koordinasyon toplantısında bunun sebebini şöyle açıkladı: “Suriye istihbaratı görevlileri Anas Asalieh (Ebu Firas) Mahmut Küçükavcı idaresindeki araçla 01.03.2013 günü saat 13.55’de Hatay Yayladağ kara hudut kapısından Türkiye’ye giriş yaptığı hususunun öğrenilmesi müteakip anılan şahıslara yönelik operasyonun başlatılabilmesi amacıyla ilgili Adana Cumhuriyet Başsavcısı Özcan Şişman’a konu arz edildi. Savcı Özcan Şişman ‘Şubat 2013 ayı içerisinde gerçekleştirilen DHKP-C operasyonuna atıfla, hazırlanan dosyada tecrim edici şekilde ortam dinlemesi telefon dinlemesi ve gizli tanık ifadeleri bulunmasına rağmen ellerinde somut silah-patlayıcı malzeme bulunmaması nedeniyle beklenen neticenin alınmayacağı endişesi taşıdığını, bu çerçevede çalışmalara devam edilmesini istediğini’ söyledi.”
Hatay Terörle Mücadee Müdürü Nevzat Eşit tam olarak şöyle demişti: “Anas Asalieh’in Türkiye’ye gelmesi halinde adı geçeni (yanında bazı Türk siyasi şahsiyetler olsa da) gözaltına alarak operasyonu başlatacağız.”
Peki kimdi bu ‘Türk siyasi şahsiyetler?’ Ebu Firas’ın Türkiye’ye giriş yaptığı 1 Mart 2013‘ten 6 gün sonra aralarında CHP Hatay milletvekilleri ve Şafak Pavey’in de olduğu bir CHP heyeti Esad’la bir araya geldi. Görüşmede heyetle birlikte otururken görünen kişi Ebu Firas kod adlı Anas Asalieh’ten başkası değildi.
Patlamaya artık iki aydan az kalmıştı. İstihbaratlar gelmeye devam etmekteydi. Saldırganların Suriye’ye giriş çıkışları da artmıştı.
30 Mart 2013 günü Hatay Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube’sine gelen bir muhbir, THKP-C/Acilciler örgütü lideri Mihraç Ural’ın Hatay’da bombalama eylemi yapacağını söyledi. Savcının bilgisi dahilinde ihbar tutanağı düzenlendi. Ama ihbar hakkında ne MİT, ne Hatay Emniyet İstihbarat Şubesi, ne de İl jandarma Komutanlığı’na bilgi verildi.
3 Nisan 2013‘te MİT Adana Bölge Başkanlığından bir yetkili, bir kere daha Adana cumhuriyet Başsavcısı Özcan Şişman’ı ziyaret ederek adı geçen isimlere operasyon için ikna etmeye çalıştı. Cevap aynıydı: “Murat Özdeş ve anılana yardımcı olan şahıslara yönelik harekete geçilmesi için ellerinde somut delillerin ve donelerin olması gerektiği, şu aşamada beklemenin doğru olacağı…”
16 Nisan Nisan 2013: Patlayıcıların illegal yollardan Türkiye’ye getirilmesinde görevlendirilen Yusuf Nazik ve Nasir Eskiocak 14.50 sularında Suriye’ye gitti. Eskiocak aynı gün 23.58’de Türkiye’ye döndü, Yusuf Nazik Suriye’de kaldı. Murat Özdeş yeniden Suriye’de Abu Firas’la görüştü.
Ama bu hızlanan trafik bile operasyon için emniyeti ikna etmemişti.
Hatay İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Müdür Yardımcısı Erdal Karaçoban, MİT’in operasyon isteğini şöyle reddetmişti: “Operasyon için Abu Firas’a yönelik yeterli bir bulguya rastlanılmadı. Yusuf Nazik’in faaliyetlerinin insan kaçakçılığı boyutunda kalması ve terör kapsamına girmemesi nedeniyle dinleme kapsamına dahil edilmedi.”
2 Mayıs 2013: Murat Özdeş, Beşar Esad’ın halasının oğlu, Suriye muhaberatında çalışan Abu Hafız ile görüşmelerde bulundu. Patlayıcı silahların Suriye’den getirilmesinde Yusuf Nazik ile birlikte görevlendirilmesi düşünülen Nasir Eskiocak, Kesep’teki Şebbiha komutanıyla telefonda görüştü. Sonra 13.11’de Yayladağ Kara Hudut Kapısı’ndan Suriye’ye çıkış yaptı.
8 mayıs 2013: Akşam saatlerinde aslen Hataylı olan ama Lazkiye’de ikamet eden muhbir Z., Hatay Emniyeti’ne telefonla ihbarda bulundu: “Ankara’da bombalama eylemi yapacak şahıslardan Tamer Dukancı, Yayladağı sınır kapısına 09.05.2013 tarihinde gelecek. Nasır Eskiocak onu eylem için hazırlanan araçların olduğu yere götürecek. Transit marka iki araca Mehmet Gümüş isimli kaportacı gizli bölme yaptı. Bin kg C3 malzeme deniz yoluyla Samandağ’a intikal edecek. Patlayıcılar araçlara yerleştirilerek Yusuf Nazik ve Nasır Eskiocak önderliğinde 9 Mayıs 2013 günü Ankara’ya gönderilecek. Ankara/Kocatepe Camii veya bir AVM hedef olacak. Planlamaları Mihraç Ural’ın yanında bulunan Hacı isimli şahıs yapıyor.”
İhbar önce ciddiye alınmadı.
Hatay Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürü Nevzat Eşit: “İhbarcıyı başlangıçta gizli tanık olmak için arayış içinde bulunduklarını düşünerek ciddiye almadık. Ancak ihbarda bahsettiği Nasir Eskiocak ertesi gün sabah saatlerinde, Temir Dükancı da Mihraç Ural’ın kuryesi İskender Şahin ile birlikte aynı gün saat 16.51’de Yayladağ Kara Hudut Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yapınca doğruluğunu anladık.”
Ama zamana karşı yarışta saatler kaybedilmişti. Hatay Emniyet’i Türkiye’ye giren bu iki kişi hakkında takip kararı verdi. Sonuç pek parlak değildi: “Nasır Eskiocak’ın 9 Mayıs 2013 tarihinde Yayladağ Sınırı Kapısı’ndan giriş yapacağının anlaşılması üzerine 08.00’de hudut kapısı kontrol altına alındı. Ancak Suriye’den girişler yoğun olması ve bilgisayar sistemlerinin sağlıklı çalışmamasından dolayı adı geçen şahsın girişi tespit edilemedi. Saat:16.15’te Harbiye Beldesi’ne geleceğinin belirlenmesi üzerine yol kenarındaki araçta tertibat alındı. 19.55’te Nasır Eskiocak’ın beraberinde bulunan bir erkek şahısla ara yolları kullanarak hızlı gitmeye başladı. Bölgenin kırsal bir bölge olması ve ara sokakların takibe uygun olmaması sebebiyle araç kontrolden çıktı.”
Saatler hızla ilerlemekteydi. Emniyet kendisine bu gelen ihbarı, aylardır bu dosya üzerinde çalışan MİT’le henüz paylaşmamıştı. İhbar, Hatay Emniyeti tarafından önce Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderildi. Ancak 9 Şubat 2013 akşamı Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Ankara’daki MİT Başkanlığı’na bildirildi. MİT ihbarı 19.42’de Adana Bölge Başkanlığı’na gönderdi. Hatay Emniyet’in elde ettiği ihbar MİT’in Adana Bölge Başkanlığına tam 27 saat ulaşmıştı.
9 Mayıs 2013 akşam saatlerinde MİT Adana Bölge Başkanı, Hatay İl Emniyet Müdürü ile 695 saniyelik bir telefon konuşması yaparak adı geçen isimlerin gözaltına alınmasını istedi.
Aynı akşam MİT Adana Bölge Müdürü, Adana Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman’ı bizzat ziyaret ederek Murat Özdeş ve adı geçen isimlere yönelik hareket geçmesini talep etti. Cevap yine aynıydı. Şişman şöyle dedi: “Mevcut veriler ile yapılacak operasyonda, Murat Özdeş ve anılana yardımcı olan şahısların serbest kalabilir. Uzun süredir takip edildiğini bilen Murat Özdeş hakkında tatminkar bir sonuç alınabilmesi için mutlaka somut delillere ulaşmak gerekir. Zira avukatların da yönlendirmesiyle hakkındaki teknik ve/veya canlı kaynak bilgilerini ‘aramızda şakalaşıyorduk’ diyerek değersizleştirebilir. Murat Özdeş’in muhaliflere ilişkin tespitlerini Google Earth’deki haritalar üzerinde işaretleyerek Suriye Hava istihbaratına hava operasyonu amaçlı iletmesi somut ve önemli bir delil ancak bu bilginin gönderildiği ve bu yerlere operasyonun yapıldığı bilgisayarında kayıtlı ve başka kanallardan da teyitli olmalı. Bu aşamada acele etmeden beklemek daha doğru olacak.”
MİT Adana Bölge Müdürü operasyon için savcıya ısrar etti. Özcan Şişman’ın cevabını Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajdan okuyalım: “Soruşturma sürerken Reyhanlı saldırısından üç gün önce, 8 Mayıs Çarşamba günü MİT’ten bir yetkili geldi. Tedirgin ve panik bir halde operasyon yapılmasında ısrar etti. Somut bir gelişme olmadığını söyleyince işimize karışmamaları uyarısında bulundum.”
10 Mayıs 2013: Sabah 09.00. Patlamaya artık sadece 1 gün kalmıştı.
Reyhanlı’ya gelen İl Emniyet müdürlüğünden ekipler Ankara’ya yönelik saldırı ihbarında geçen iki transit minibüsü aradılar. Ama Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürlüğü İstihbarat büro Amiri Bekir Ateş’in bile ne arandığından haberi yoktu: “08.00 sularında mesaiye başlamak üzere Emniyet’e geldiğinde kalabalık bir polis grubunun olduğunu gördüm. Ne için burada olduklarını sordum. İki minibüsü aradıklarını söylediler. Araçların içeriğini bilmiyorlardı, ellerinde herhangi bir plaka yoktu. Patlamada kullanılan araçların plaka ve modelleri hakkında resmi ya da gayri resmi hiçbir bilgim olmadı.”
Araçları arayan polisler, öğle vakti Reyhanlı’dan ayrıldılar. Aramaya katılan polislerden biri bunun sebebini şöyle açıkladı: “İhbar Cuma namazında Ankara’da olacak bir patlama üzerineydi. Vakit geçince ihbar asılsıza düştü diyerek biz de aramayı bıraktık.”
10 Mayıs 2013: Cuma akşam saatleri. Patlamaya 18 saat var.
Nasir Eskiocak’ın telefon arşiv görüşmeleri Ankara MİT’ten Adana Bölge Başkanlığı’na ulaştı. Görüşmelerden Eskiocak’ın patlamalarda kullanılmak üzere tescil ettirdiği araçlara ve plakalarına ulaşıldı. Hemen bir bilgi notu hazırlandı, katliamı yapacak araçlar plakalarıyla ortaya çıkarılmıştı. Artık zamanla yarışılıyordu.
Saat:19.00 Hatay MİT Müdürlüğü, evrakı Hatay İl Emniyet Müdürlüğü’nün evrak Arşiv Şube Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Ali İhsan Toraman’a teslim etti.
Saat 19.15 Hatay MİT Müdürü, cep telefonundan Hatay Emniyet Terörle Mücadele Müdürü’nü arayarak ulaştıkları bilgiler hakkında bilgi verdi, gönderdikleri notun üzerinde hassasiyetle durmalarını istedi.
Saat 20.20 Nöbetçi polis memur katliamı yapacak araçların plakalarının olduğu evrakı Emniyet’in Elektronik Belge Yönetim Sistemi’ne yükledi.
Saat 20.26 Hatay MİT Müdürü, Hatay Emniyeti Terörle Mücadele Müdürü’nü arayarak notun gelip gelmediğini sordu.
Saat: 20.35 MİT Müdürü, teyit için Hatay Emniyeti’ni yeniden aradı.
Ama günlerden cumaydı. Mesai bitmiş ve hafta sonu tatili başlamıştı. Reyhanlı İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde sisteme düşen evrakı görebilecek bir gece görevlisi yoktu.
Reyhanlı Emniyet Müdürü Murat Berk’in de bu kritik evraktan haberi olmamıştı: “24 sisteminde görevli personel diğer ilçelerde de yok. Önemli bir evrak olduğunda mutlaka uyarıda bulunulurdu. Bu evrakla ilgili herhangi bir uyarıda bulunulmadı. Zaten böyle bir evrakın gönderildiğini patlamadan sonra öğrendim .”
Reyhanlı Kaymakamı’nın, İl Jandarma Komutanı’ndan evraktan haberi olmamıştı. Emniyet plakaları bilinen araçlarla ilgili anons yapmamıştı.
Hatay Terörle Mücadele Şube Müdürü Nevzat Eşit bunun sebebini şöyle açıkladı: “Anons konusunda istihbarat müdürümüz ile bir değerlendirme yapmıştık. Biz zaten plakaya ilişkin ortak bir çalışma yürütüyoru, anonsu yaptıracaksa Emniyet Müdürü yaptırsın.”
Dönemin Hatay İl Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç ise şöyle dedi: “Anons yapılsaydı başka şahısların duyma ihtimali de olduğu için operasyon deşifre olabilirdi. Böyle bir durumda takip edilen aracın değiştirilip eylemin başka bir araçla gerçekleşme ihtimali yüksekti.”
11 Mayıs 2013 Cumartesi
Saat 08.00- Patlamaya artık sadece 5.5 saat var.
Reyhanlı Emniyeti’ndeki görevli polisler sabah erken saatlerde ilçedeki dört okulda yapılan Açık Öğretim Sınavlarındaki görev yerlerine dağıldılar. İlçedeki İki trafik ekibi de sınav sırasında okul çevresinde gürültü yapanları engellemekle görevliydi.
Patlamaya yarım saat kaldı.
Saat 13.00. Plakaları bilinen bomba yüklü araçlardan ilki Reyhanlı Emniyet Müdürlüğü’nü önünden rahatça geçti.
Ve saat: 13:37…