RAŞOMON
Raşomon, Japonca 1915 yılında yayınlanan bir hikaye kitabının ismi, Türkçe’ye şehir kapısı olarak çevrilebilir.
Söz konusu hikaye, sinema tarihinin en önemli ve etkileyici yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Akira Kurosawa tarafından 1950 yılında sinemaya aktarılınca tüm dünya tarafından tanınır oldu ve dünya film literatürüne girdi.
Raşomon’un anlattığı hikayeye gelince, 4 kişinin şahit olduğu bir suçu bütün şahitlerin olayı farklı ve inandırıcı şekilde anlatmaları üzerine kurulu, basit görünen ama aslında insanoğlunun zaaflarını anlatan bir hikaye.
Japonya’da, Birinci Dünya Savaşı sırasında yazılan bu hikayede insan oğlunun işine geldiği gibi nasıl yalan söylediğini ve diğer insanları inandırmak için gerçeği nasıl çarpıttığını ve nasıl inandırıcı hale getirdiğini göstermesi açısından bir psikolojik şaheser.
Japonya’dan yaşadığımız yer olan günümüz Türkiye’sine dönersek gerçeğin tek olduğu olaylarda, halkı kandırmak için bazılarının gerçeği nasıl çarpıtarak anlattığını, bu bilgi kirliliğinde doğrunun ne olduğunu bulmak gerçekten maharet isteyen bir durumdur.
İnsanoğlu kendisine kolay gelen ve kolay açıklanan şeylere karşı inanma eğilimi taşır, en sonunda kolay yalan söylüyor ama sor bakalım niçin yalan söylüyora kadar gider.
Buradan hareketle “top sakal çetesi”ne sormak lazım yalan söylüyor, gerçeği çarpıtıyorsunuz, ülkenin kurumlarını yıpratıyor, devletin altından tuğla çekmeye çalışıyorsunuz, bu kadar emek gereken organize işi hangi çıkar için yapıyorsunuz ?
Hepiniz yıpratmaya çalıştığınız bu devletin imkanlarını sonuna kadar sömürüyor, lojmanlarında kalıyor, maaş alıyor, polisler tarafından korunuyor, üniversitelerinde ders veriyorsunuz, üstelik sadece siz de değil eşiniz, çocuklarınız, sevgilileriniz, hepsi yararlanıyor, devlette ve devlet bağlantılı özel sektörde yeni işler almak için tanıdığınız, tanımadığınız kişileri aracı yapıyor, tavassut istiyorsunuz.
Hatta aranızda milletvekili olmak için yanıp tutuşan, CHP belki ışık yakar milletvekili adayı olurum diyen, CHP üzerinden bir taşla iki kuş vurmak isteyen küçük top sakallar bile var.
İşte dahi Kurosawa’nın gözümüze sokarak anlattığı bu gerçek; her insan çıkarı için yalan söyler, ama yalan bir ülkeye ve içinde yaşayan insanlara zarar noktasına gelirse, yalancının mumu söner veya söndürülür.
Sevgili top sakallar, sizi pohpohlayan, elinize sağlık diye çevrenizde dolaşan şakşakçılara inanmayın unutmayın onlar Türkiye’nin gördüğü en büyük dolandırıcılar Cem Uzan’a, Fadıl Akgündüz’e de zamanında yalakalık yapmışlardı.
Gelin yol yakınken tövbe edin bizde filmdeki budist rahip gibi “ormancı da hırsız ve yalancı çıktı ama altı çocuğunu doyurmak için yapmak zorundaymış” deyip Türk insanına özgü bir iyimserliğe girelim.
ERDEM YAVUZ