Obama ve Tayyip Bey kimleri okuyor?
Dün her sabah yaptığım gibi gazeteleri okurken ‘pop sosyolog’un ‘Sayın başbakan, kızacaksan okuma’ diye bağıranyazı başlığı
beni güldürdü. Daha bir gün önce, “Başbakan kimi okuyor, kimi okumuyor?” tahmininde bulunurken, dost grubumuzdan biri, “Seninki bir günlüğüne de olsa kendisini okutmanın yolunu bulur” demişti çünkü…
Güldüm. Dostumun sözünü hatırlatan yazının başlığına güldüm…
Bir süredir gazetelere ayrı, yazarlarına ayrı göz atıyorum. Akıllı telefon versiyonu da bulunan ‘köşe yazarları’ adlı program sayesinde istersem günlük basında yazıları çıkan herkesi, istersem sadece hiç kaçırmamak için ‘sık izlediklerim’e kaydettiklerimi iPad’imden okuyabiliyorum.
ABD Başkanı Barack Obama da benim gibi yapıyormuş. Kahvaltı masasına veya uçağına belli başlı gazeteler konuyormuş, ama onlara şöyle bir göz atmakla yetiniyormuş; takibe değer bulduklarını iPad’inden okumuş oluyormuş çünkü…
Tayyip Bey medyayla sürekli didişiyor görüntüsü veriyor ya, bazıları bunu bize özgü bir durum sanıyor. Oysa dünyanın her yerinde politikacıların gazeteciler ve yorumcularla başları hoş değildir. Ya görmezden gelirler ya da didişirler… Tayyip Beyhem görmezden geliyor, hem de didişiyor…
Obama sadece görmezden gelenlerden…
Vanity Fair (VF) ABD’de önemsenen bir dergi; piyasaya çıkacak (Ekim 2012) son sayısında derginin önemli editörlerinden birinin Barack Obama’nın günlük hayatıyla ilgili izlenim yazısı
yer alıyor. Michael Lewis’e daha önce hiçbir gazeteciye tanımadığı bir imtiyaz sağlamış Obama; evinde, ofisinde, toplantılarında ve çıktığı seyahatlerde birlikte olmuş, sorularına açık yüreklilikle cevaplar vermiş…
FBI’ın spor tesisine gidip Obama’nın müsait olduğunda basket oynadığı arkadaşlarıyla bile tanışmış Lewis…
O anlatıyor: Başkana tahsisli ‘Air Force One’ uçağındaki ekranlar spor kanalına ayarlıymış… Uçağın gediklilerinden biri, başkan nasıl olsa meşguldür düşüncesiyle, bir haber kanalını izlemeye başlamış… Obama adamın yanına gelip ekrandaki siyasi yorumcuyu bir süre izledikten sonra, “Ya, demek o kararı bu sebeple vermişim ha!” diye söylenerek uzaklaşmış…
Lewis’e de, “Kendinle ilgili yazılıp söylenenlere filtre uygulamazsan, fantazi bir dünyada yaşıyor gibi olursun” demiş sonradan…
Sırf Obama söylüyor veya arzuluyor diye vaktiyle kendilerinin gündeme getirdikleri konulardan vazgeçip şimdilerde tam tersini savunanlardan da şikâyetçiymiş…
Politikacıların hepsi medyaya ‘filtre’ uygular… Uzun lâfın kısası bu…
Yazıyı okurken beni şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüren pek çok şey öğrendim. Obama takım elbiselerinde sadece iki rengi tercih ediyormuş… Yiyeceği yemekleri başkaları belirlermiş… Alış-verişe hiç çıkmazmış… Bütün bunları ülkesi ve dünyayla ilgili kararlarını etkilemesin diye yapıyormuş… “Başkanlık karar verme makamıdır. Benim önüme zaten bir başkasının karar veremeyeceği türden çetin sorunlar gelir; onlarla ilgili çalışırken zihnimin başka şeylere takılı olmaması gerekir. Sadece karar vereceğim konuya yoğunlaşmalıyım” demiş Obama…
Ne giyeceğine, ne yiyeceğine kendi karar vermeyen biri ABD Başkanı…
VF’deki uzun yazıdan Libya’ya müdahale kararının nasıl alındığını, kaç kez toplantı yapıldığını, toplantılara kimlerin katıldığını, Obama’nın katılımcıları nasıl konuşturduğunu, danışmanların nasıl katılım sağladığını da öğrenmek mümkün…
Keşke Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı bürokratları, MİT yöneticileri de Michael Lewis’in bu ayrıntılı makalesini okusalar; Obama Beyaz Sarayı’nın başka ülkelerle ilgili kararları nasıl aldığını öğrenmek özellikle onlar için gözaçıcı olabilir çünkü…
Acaba filtre uyguladığı yazarların başlığıyla kendisini okumaya davet eden yazılarını okur mu Başbakan Tayyip Erdoğan? Dostuma soracağım.
Dün benim için ayrı bir mutluluk günüydü: Apple firması iPad ve iPhone kullanıcıları için iOS6 uygulamasını devreye soktu; yazılımı yüklediğinizde karşınıza Türkçe klavye çıkıyor artık.
Ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e verdikleri sözü tutmuş oldu Apple’cılar…
TAHA KIVANÇ/STAR