MEDYAGUNDEM.COM- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan epeydir “üst akıl” vurgusuyla Türkiye’ye kurulan tuzak ve yeni oyunlara dikkat çekip, uluslararası boyutu olan “üst akıl”a bağlı yerli işbirlikçilerini de işaret ediyor. Onların başında da paralel örgüt geliyor.
Nasıl 6-7 Ekim’de Kobani bahanesiyle HDP ve PKK Türkiye’de bir iç savaş provası yaptı, nasıl hem paralel örgüt ve PKK aynı anda Türkiye’de bir askeri darbe kışkırtıcılığına başladı, bu illegal örgütleri aynı amaçta birleştiren bir “üst akıl” olduğu apaçık ortada.
HDP’li Aysel Tuğluk’tan sonra PKK’nın yöneticilerinden Cemil Bayık da bugün CHP’nin gazetesi Yurt’ta yer alan röportajında açık açık Türkiye’de “askeri darbe” istedi.
“Karanlık ittifak” son çare olarak askeri darbeye umut bağladı.
Ama bu “karanlık ittifak”ın oyununu en müptezel biçimde açık eden ve zerre kadar demokrasiden nasibini almamış, faşist çağrı Soner Yalçın’ın sahibi olduğu Oda TV’den geldi.
Oda TV’de açıkça askeri darbe çağrısı yapıldı.
ODA TV DARBE İÇİN TSK’DAKİ GÜLENCİLERE UMUT BAĞLADI!
Taylan Karslı imzalı bir yazıda “Genelkurmay Erdoğan’a darbe yapar mı” başlığı atılıp, “AKP’nin seçimlerle yenilme ihtimalinin hem ABD hem de Türkiye solu açısından mümkün gözükmediği verisi bir başlangıç noktası olarak alınabilir. Seçimlerin meşruiyetini önemli ölçüde kaybettiği ve devrim ya da rejimin restorasyonuna bağlı siyasi değişimlerin parlamento dışından gelebileceği nesnel bir konjonktür bulunuyor. Şu an için ise bilebildiğimiz tek bir şey var. Asker, sadece asker değildir!” denilerek apaçık iktidarın tıpkı Mısır’da olduğu gibi askeri bir darbeyle devrilmesi istendi. Bu faşist ve amtidemokratik çağrının hemen üstünde de darbe için Genelkurmay’daki Gülen örgütü elemanları umut olarak görüldü.
Şu satırlar bugünlerde PKK, Gülen örgütü ve Oda TV gibi gibi kemalist görünümlü faşist yapıların nasıl darbe için aynı cephede yer aldıklarının belgesi:
“Ve, sorular… Jandarma Genel Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanmasına yönelik çabalar nereden çıktı? Neden AKP bu süreci hızlandırmak istiyor? Efkan Ala’nın, “Elbette ordu siyasallaşacak” demesi, zaten konuşmaya başlayan ordunun ilerleyen süreçte çok daha fazla konuşmasının önlenemeyeceği öngörüsüne mi dayanıyor? “Konuşacaksa bizim siyasetimize angaje olsun” diye düşünülüp cemaatin jandarmadan tasfiyesine yönelik bir zemin hazırlığı mı yapılmaya çalışılıyor? Sahi; Emniyet’te, cemaate yapılan büyük tasfiyenin etkilerini basından izleyebildik. Ya, ordudaki cemaat tasfiyesi! Ordudaki cemaatçilerin tasfiye edildiğine ve cemaatin orduda büyük bir güç kaybettiğine yönelik herhangi bir veri var mı elimizde? Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hulusi Akar’ın ya da Jandarma Genel Komutanı Org. Abdullah Atay’ın bu süreçte pek de verimli çalışmadıkları söylenebilir mi? Ya da son MGK toplantısında, askerlerin bu konudaki ağırdan alan halleri bir ipucu olabilir mi? Bu sorulara cevap olabilmesi için, AKP’nin seçimlerle yenilme ihtimalinin hem ABD hem de Türkiye solu açısından mümkün gözükmediği verisi bir başlangıç noktası olarak alınabilir. Seçimlerin meşruiyetini önemli ölçüde kaybettiği ve devrim ya da rejimin restorasyonuna bağlı siyasi değişimlerin parlamento dışından gelebileceği nesnel bir konjonktür bulunuyor. Şu an için ise bilebildiğimiz tek bir şey var. Asker, sadece asker değildir!”