MEDYAGUNDEM.COM- Bugünlerde Gülen örgütü Türkiye’nin millet tarafından ilk kez seçilmiş Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık görevinden istifa etmemesine taktı. Bugün Zaman gazetesi ve Sözcü paralel işbirliği halinde Erdoğan’ın suç işlediğini bile iddia edecek kadar çıldırdı.
Ancak Habertürk gazetesindeki Pensilvanya’ya biatlı gazeteci Yavuz Semerci, paralel örgüte hem büyük kazık atan, hemde kirli oyunlarını bozan bir yazı kaleme aldı. Semerci Erdoğan’ın istifa etmesine gerek olmadığını, ortada anayasal bir suç da bulunmadığını yazıp, çabaları da “boş yere kriz yaratma hastalığı” olarak yorumladı.
Semerci’nin bu yorumu “Pensilvanya’yı biri daha sattı” yorumlarına neden oldu.
Semerci şöyle yazdı:
“Anayasa’nın 101’inci maddesi, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partiden ve milletvekilliğinden, dolayısıyla Başbakanlık’tan istifa etmesini emrediyor. Erdoğan, mazbatayı alacağı ve resmen göreve başlayacağı tarihe kadar görevlerinden istifa etmezse anayasal suç işleneceği söyleniyor. Kriz çıkarmada üzerimize yok. Bu konuya en sağlıklı ve hak verdiğim yorumu, Ali İhsan Karacan’ın thelira.com sitesindeki yazısında gördüm. Karacan özetle diyor ki: ‘Bu madde eski sistemden kalma bir madde. Halbuki seçilmiş Cumhurbaşkanı tanımı Anayasa’ya girmiş, ancak eski madde değiştirilmemiştir. Halbuki yeni sistemde seçilen kişi resmen göreve başlamıyor artık. Eski seçimlere göre seçilmek ile resmen göreve başlama arasında zaman uyumsuzluğu var. Bir kişi seçilmesine rağmen Cumhurbaşkanı yetkilerine sahip olmadığından, tüm görevlerinden istifa etmesi beklenemez.”-‘
Yasaları düşünmeden yaptığımızdan bu işleri tartışır hale geldik. Halbuki o dönem şu madde yer almalıydı:
‘Cumhurbaşkanı seçilen kişi Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde ant içmeden önce varsa siyasal parti üyeliğinden istifa eder ve ant içme ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile Bakanlar Kurulu üyeliği sona erer.’’
Karacan’a hak veriyorum. Bence, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı yetkisiyle göreve başlamadan önce istifa edip etmeyeceğine ilişkin tartışma, boş yere kriz yaratma hastalığından başka bir şey değil. Bırakın bu süreyi nasıl değerlendirecekse değerlendirsin… Asıl soru, resmen göreve başladıktan sonra tarafsızlığını nasıl koruyacağıdır?”
Hiç kimse sütünü boş yere sağmasın, Anayasa’nın 101’inci maddesi, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partiden ve milletvekilliğinden, dolayısıyla Başbakanlık’tan istifa etmesini ancak ve ancak mazbatayı alıp, yemin ettikten sonra, Resmi Gazete de yayınlamasıyla birlikte milletvekilliği kendi isteği dışında otomatik olarak düşer. Kendisi istifa etmezse o güne kadar milletvekilliği ve dokunulmazlığı Anayasal güvence altındadır.
Kanunlarımız da şöyle bir kaide vardır; ‘Kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir.’. Buda, her şey kişinin lehinedir, demektir.
Burada asıl tartışılması gereken husus, dokunulmazlığının kaldırılmasını bu kadar çok istenmesi olayıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyenlerin art niyetli oldukları ortadır. Dokunulmazlığını kaldırılmasını istemek, günler öncesinde Kuşçubaşı Eşref’in dediği darbe girişimi olayının gerçekleşmesini istemektir. Bu olay Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için son bir operasyon girişimi olarak değerlendirilirse, ne bu ülkeye ne de o darbe girişimini yapmaya kalkacak zer zevatın hayrına olur. Zararına olur.
Anayasa da açık hükümler bulunmasına rağmen artık bu dokunulmazlık konusunda saçmalıklara bir son verilmelidir. Ha dokunulmazlık olsa ne yazar, kaç yazar, artık Başbakanını yarı yolda bırakma dönemi bitmiş olup, dokunulmazlığı olmasa da dokunmaya kalkanın bu millet alnını karışlar.