Fetullah Gülen liderliğindeki paralel örgütün yakından tanıyan isimlerden yazar Ümit Şimşek, cemaat abilerinin neden yurtdışına kaçtıklarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunurken, Gülen’in en büyük korkusunun da içerideki cemaatçiler olduğunu söyledi.
Örgütün ileri gelen imamlarının darbe yaptırdığı isimlerin cezaevine girmesini önemsemezken kendilerinin yurtdışına kaçtığının altını çizen Ümit Şimşek, cezaevindeki Gülen örgütü üyelerinin tek başına kaldıklarında kandırılmış olduklarını anlayacağını söyledi.
İŞTE YAZAR ÜMİT ŞİMŞEK’İN SABAH.COM.TR’YE YAPTIĞI ÇARPICI AÇIKLAMALAR:
BATAN GEMİYİ TERKETMEK GÜLEN’İN TARZIDIR
Tehlikeli zamanlarda güvenli bir yerlere kaçmak, Cemaatin ileri gelenlerine mahsus bir hizmet ilkesidir. Hattâ Cemaat liderinin sünnetidir diyebiliriz. Cemaatin kanunlarına göre, batan gemiyi önce kaptan terk eder. Bilindiği gibi, 28 Şubat döneminde ciddî bir tehlikeyle karşılaşmamış olmalarına rağmen, her ihtimale karşı Fethullah Gülen yurt dışına kaçmış; daha sonra sular durulduğu zamanlarda bile ülkeye dönme çağrılarına hiçbir zaman cevap vermemişti.
YURTDIŞINA KAÇMAK SADECE BELLİ İSİMLERE TANINAN BİR İMTİYAZDIR
Takdir edileceği gibi, yurt dışına kaçmak ve oralarda barınmak, Cemaatin faaliyetleri içinde yer alan herkesin altından kalkabileceği bir külfet değildir. Cemaatin bu imtiyazı ancak önde gelen belli başlı isimlere tanıdığını görüyoruz. Geri kalan büyük çoğunluk ise, hocalarının hamaset videolarıyla idare etmek zorunda kalıyor.
GÜLEN MEDYASI DIŞINDA HİÇBİR HABER İZLETTİRİLMİYOR
Hamasî konuşmalarla kitleleri manipüle etmek konusunda Gülen’in başarısı küçümsenemez. Hattâ bu konuda özel bir eğitim alıp almadığını da insan merak etmekten kendisini alamıyor. Fakat elde kalan Cemaat tabanını muhafaza etmek konusunda bu beceriyi tamamlayan bir başka önemli unsur daha var: Cemaat medyası. Başka bilgi kanallarına kendinizi tamamen kapatır da meselâ on beş gün süreyle sadece Cemaat medyasını izleyecek olursanız, bütün değerlerinizin temelden değişeceğini size garanti edebilirim.
PEYGAMBERLERDE OLMAYAN BİLGİNİN GÜLEN’DE OLDUĞUNA İNANIYORLAR
Karşımızda, Hocalarının Hz. Peygamber ile sürekli görüşmeler yaptığına, Cemaatin lehviyat meclislerinde Peygamberimizin görüldüğüne, Başbakanın şu kadar zaman içinde öleceğine inanan, Hızır aleyhisselâm kıssasından hareketle Peygamberde olmayan bilginin kendi Hocalarında bulunduğunu zanneden bir topluluk var. Bu topluluğun bu hale getirilmesi bir mühendislik eseri olarak görülmelidir. Ve bu mühendislik faaliyeti halen de devam etmektedir.
8 HAZİRAN YENİLGİSİNDEN SONRA GÜLEN YENİ HİKAYE YAZACAK
Savrulan tehditlerden, Cemaatin bu defa da 8 Haziran sabahı ile ilgili mutlu rüyalar görmekte olduğu anlaşılıyor. 8 Haziran’dan sonrasını soracak olursanız, o zaman için de bir çare ve bir başka hikâye bulunur elbette.
CEZAEVİNDEKİLER GÜLEN’İ SORGULAMAYA BAŞLADI
Bu tespitler Cemaatin geneli için geçerli olmakla birlikte, artık karşımızda bir örgütün bulunduğunu ve örgüt elemanlarının da ikiye ayrıldığını unutmayalım: içeridekiler ve dışarıdakiler. Defterler birer birer açıldıkça, soruşturmalar birbirini izledikçe, bu iki sınıf arasındaki oran da içeridekilerin lehine değişiyor. Şu anda terör örgütü gibi son derece ciddî bir suçlamayla aylardır tutuklu bulunan Cemaat mensupları var; bunların durumları da hiç iç açıcı sayılmaz. Aylar birbirini kovaladıkça, onlara yapılan vaatler de uyuşturucu özelliğini kaybediyor.
DÖRT DUVAR ARASINDA GERÇEKLE YÜZLEŞMEYE BAŞLAYACAKLAR
Bu insanlar dört duvar arasında gerçekle yüzleşme fırsatı buluyorlar. Daha da ötesi, Cemaat, kendi yayın organlarıyla dışarıdakileri oyaladığı kadar kolaylıkla içeridekileri oyalayamıyor. Çünkü, moral bozukluğu bir yana,içeridekilerin başka kanalları izlemek, başka gazeteleri okumak ve böylece dünya gerçeklerinden haberdar olmak için hem imkânları, hem de vakitleri var.
İTİRAFÇILAR ÇIKMAYA BAŞLAMASINDAN ÇOK KORKULUYOR
Sonuçta bir kısım akılların başa gelmesi ve itirafçıların çoğalması, bir süre sonra da örgütle ilgili bütün bilgi ve delillere gittikçe artan bir hızla ve kolaylıkla ulaşılarak örgütün çökertilmesi ciddîye alınacak bir ihtimaldir ve Cemaat yönetimi de bunun farkındadır. Öyle sanıyorum ki, Cemaati malûm kamikaze operasyonuna sevk eden de bu durum olmuştur.
İTİRAFÇI OLMASINLAR DİYE CEZAEVİNDEN KAÇIRMAK İSTEDİLER
Bütün hukuk kurallarını göz göre göre çiğnemek pahasına da olsa işi oldu-bittiye getirerek tutuklular serbest bırakılmak istenmiştir. Ancak operasyon hiç umulmadık şekilde sonuçlanmış ve kamikaze girişiminde bulunan hakimler, içerideki nüfusu bizzat kendi mevcudiyetleriyle arttırmaktan başka bir şey yapamamışlardır. Bu sonucun gerek içeridekiler, gerekse Amerika’dakiler üzerinde uyandırdığı panik ve yılgınlığın boyutlarını tahmin etmek güç değildir.
KPSS HIRSIZLARININ MAAŞLARINA EL KONULUNCA HİMMETLER SORGULANACAK!
Devam eden operasyonların örgüt mensuplarını daha başka yönlerden de ciddî sıkıntıya sokacağı anlaşılıyor. KPSS yolsuzlukları ortaya çıktıkça, vaktiyle haksız yere memurluğa atanmış olan kimselerin görevlerine son verilmesi ve bugüne kadar almış oldukları haksız maaşların da geri istenmesi söz konusu olacak. Bu durum ise Cemaat açısından bir başka problemi ortaya çıkarıyor: Himmetler. Herkesin bildiği gibi, Cemaat, bir adamı bir işe yerleştirdiği zaman bunu kimsenin hayrına yapmıyor; onun maaşından hatırı sayılır bir kısmı bir ömür boyunca “himmet” namı altında vergilendiriyor.
ORTADAN KALAN MÜRİDLERİ CENNET VAADİYLE KANDIRAMAYACAKLAR!
Cemaat mensuplarından geçmiş maaşları geri alınmaya başladığı zaman, Cemaat de onlardan kestiği himmet paralarını mağdurlara iade edecek mi? Yoksa mağdurlar, himmet yerine Hocalarının hamasî sohbetleri ve Cennet vaatleriyle idare etmek zorunda mı bırakılacak? Öyle görünüyor ki, bu durum da, Cemaatin elde kalan fertlerinden hiç değilse bir kısmının aklını başına getirecektir.
AKILLARINI KULLANSINLAR GERÇEĞİ GÖRSÜNLER!
Aslında halen Cemaatin içinde yer almaya devam edenlerden hiç kimsenin bu konuda ardına sığınacağı bir mazereti yoktur. Onların hulûs ve safvetlerinden istifade edildiği doğrudur. Fakat yaşanan bunca hadiselerden sonra, artık bu durumun bir mazeret teşkil etmesi düşünülemez. Çünkü işin aslını araştırmak ve öğrenmek imkânı herkesin elindedir. Başkaları her ne kadar onları asılsız iddialar, ithamlar, yalan ve iftiralarla şartlandırmaya çalışsa da, onlar her hal ve şart altında alternatif bilgi kaynaklarına ulaşabilirler ve meselenin aslını tahkik edebilirler.
BEDİÜZZAMAN ‘CEHALET ÖZÜR TEŞKİL ETMEZ’ DİYOR
Bediüzzaman, bu konuda cehaletin de özür teşkil etmeyeceğini bir misalle anlatıyor ve “Biz cahiliz, sizin gibi ehl-i ilmi taklit ederiz” diyen aşiret mensuplarına “Hanginizle şu üzümü paylaşacak olsam zekâsıyla bana hile yapabilir” cevabını veriyor. İnsanların bir salkım üzümü paylaşırken gösterdikleri teyakkuzu ebedî hayatlarıyla ilgili tercihleri sırasında ihmal etmelerini mazur gösterecek hiçbir sebep yoktur. Onun için, hangi sebeple olursa olsun bugüne kadar hasbelkader Cemaat içinde kalmış bulunan halis niyetli kimselere yapılacak ciddî, samimî, halis ve kardeşane tavsiye şudur:
BUGÜN ARKANIZDAN İTENLERİ YARIN YANINIZDA BULAMAYACAKSINIZ!
Ne olursa olsun, kararınızı kendiniz verin. Size anlatılanları başka bilgi kaynaklarından da tahkik edin. Ölçün, biçin, tartın, düşünün. Ama yapacağınız tercih sizin kendi tercihiniz olsun. Çünkü öyle olsa da, olmasa da, kamikaze operasyonlarının söz konusu olmadığı hesap gününde fiillerinizin hesabınızı kendi tercihiniz olarak vereceksinizve bugün sizi arkanızdan itenleri o gün yanınızda bulamayacaksınız.
(sabah.com.tr)