MEDYAGUNDEM.COM- İbretle Gülen çetesinin Türkiye’deki müttefikleri tarafından ortada bırakılışını ve meşruiyetini yitirmiş bir suç örgütü olarak marjinalleştiğini izliyoruz.
Gülen çetesi çırpınıyor.
İşte bugünkü Pensilvanya paçavralarından rezil halleri…
Zaman gazetesi yazarı Turhan Bozkurt ve Bugün gazetesinden Nazlı Ilıcak…
Grevdeki işçilerinin önüne kelimenin tam deyimiyle bok atan patrona “mağdur” muamelesi çekip, avukatlığını yaptılar.
Hakkını arayan işçisinin önüne grevi bıraksınlar diye tezek atan bir patronu sorgulamak yerine Gülen medyası, Muharrem Yılmaz’ı “mağdur” gibi göstermeye kalkıştı. Gerekçeleri de geçtiğimiz Ocak ayında resmen Türkiye’ye yabancı sermaye gelmesin çağrısı yaptığı konuşmasına Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği tepki oldu. Ilıcak tezekçinin avukatlığını, “O günden sonra, Yılmaz, havuz medyasının hedefi haline geldi. Sonunda müessesesine yönelik iddialara dayanamadı; istifa etti. Hiçbir bedel ödemeye yanaşmadan, demokrasi nasıl savunulacak? ‘Aman müessesem zarar görmesin, ben zarar görmeyeyim ama demokrasi zarar görsün ziyanı yok!!!’ Zaten Türkiye’nin üzerine çöreklenen bu keyfilik, ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ zihniyetinden cesaret almıyor mu? Tavsiyem: Sinme, sindikçe sıra sana gelecek.” diyerek yaptı.
ZAMAN YAZARI DA TÜSİAD’A SAVAŞIN BİZİ YALNIZ BIRAKMAYIN DEMEYE GETİRDİ
Zaman gazetesi ekonomi yazarı Turhan Bozkurt da “TÜSİAD yalnızlığı” başlıklı yazısında resmen TÜSİAD’a “Hükümete karşı savaşın bizi yalnız bırakmayın” diye neredeyse ağlayıp zırladı!
İşçisinin önüne bok döken bir patrondan hiç söz etmeyen, sanki ortada hükümetin mağdur ettiği bir işadamı varmış gibi algı operasyonu çeken Gülen medyası yazarları, TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz üzerinden de iş dünyasını kışkırtmaya çalıştılar. Zaman yazarı Bozkurt, “Başbakan Tayyip Erdoğan, demokratik her ülkede tabii karşılanması gereken sözlere bildik üslubu ile mukabelede bulundu. Yılmaz’ı ‘vatan haini’ olmakla itham etti. Buna karşılık ne TÜSİAD’ın ak saçlılarından biri çıkıp beyanat verdi ne de TÜSİAD kurumsal duruş sergileyebildi.” diyerek TÜSİAD üyelerini hükümete karşı savaşa kışkırttı.
Hele hele şu satırları tam bir haşhaşi zırlamasıydı:
“TÜSİAD’da başkan olmak eskiden şahsî kemalat imkânı sunuyordu. İşadamlarına baskının arttığı, sermayenin bizden-öteki diye ayrıştırıldığı ve denetimin sopa gibi kullanıldığı şu günlerde aynı makam yalnızlıktan başka ne vaat ediyor? TÜSİAD ailesi, hukuku hiçe sayan çoğunlukçularla kol kola olmaktansa değerler mücadelesinde yalnız kalmayı göze alabildiği gün gücüne güç katacak. Zor zamanlarda ortalıktan sıvışanlar, ihale hatırına haksızlığa göz yumanlar tehlikenin farkında mısınız? Yeniden kenetlenmezseniz yakın gelecekte TÜSİAD’da atanmış başkanlar dönemi başlayacak.”
kendi tezeklerinde demekki boncuk bulamiyorlar:-))) sizi gidi boncuk bulunca kahkaha atanlar:-))
Merhum Adile Naşit’ten çocuklara uyku öncesi masallar gibi Nazlı Nineden masallar, hekeyaler! ‘Sinme, sindikçe sıra sana gelecek’ miş, miş! Yıv nağadar ahıllısın be! Çocuk kandırıyor! Sütçünün, Baronların oyunlarını basit bir baskıymış gibi göstererek kalibreni ortaya koymaya devam et Nazlı Nine devam et! Adamlar kayıkçı kavgasıyla işi götürmeye çalışırken esketek hala zırvaladığının farkında değil. KOÇ, Sütçüyü evire çevire kullanıp bir köşeye kaldırıp attı, atarken de bu iş onurlu olsun, Sütçünün onurunu da koruyayım diyerek ülkeye bu tiyatroyu izlettiler işte, sen hala odunumun parası diye ortalığa dökün bakalım, odunun bu yaşatan sonra ne işe yarayacaksa!
Sütçüyü Divan Oteli açıklamasıyla tuzağa düşüren Baronu anlatacağına çıkmış Kısa Dalga Çukurova Radyosundan süneyle mücadeleyi anlatıyor. Geç anam bacım geç! Bildiğin yanıldığına yetmiyor. Sen bu yaştan sonra yapacağın en güzel iş torun bakıcılığıdır. Yanlış mı? Yada Ciamaate hoş görünmek için kahve servisi yapman gerekir.