Bazı medya kalemşorları, yıllardır gazetecilere komplo kuran ve Tahşiye kumpası operasyonun arkasındaki Paralel Yapı’nın algı oluşturma gayretine destek oldu.
Paralel Yapı’nın medya ve emniyet ayağına, Tahşiyeciler grubuna 2010’da kurulan kumpas nedeniyle başlatılan operasyon, akıl almaz bir çarpıtmayla sanki basına yönelik bir susturma harekatıymış gibi gösterilmeye çalışıldı. “Özgür basın susturulamaz” şeklinde algı oluşturma gayreti içindeki Paralel Yapı’nın arkasına kendilerini “ulusalcı”, “liberal” ve “solcu” diye tanımlayan gazeteciler de takıldı. 63 gazeteci, Hürriyet ve Sözcü gibi ulusal gazetelerde yayımlanan, Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’nın serbest bırakılması istenen ilanın altına imza atarak Paralel Yapı’ya destek verdi.
KEMİKLERİ SIZLADI
İlanda imzası bulunan, büyük çoğunluğu Paralel medyada görevli gazeteciler arasında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer ve gazetenin köşe yazarı Can Dündar dikkati çekti. Çakırözer ve Dündar’ın bu tavrı, “İlhan Selçuk’un kemiklerini sızlattılar” yorumlarına neden oldu. Cumhuriyet’in eski Genel Yayın Yönetmeni merhum İlhan Selçuk Ergenekon davasında tutuklandığında Paralel medya tetikçilik yapıyordu. Listedeki dikkat çeken bir diğer gazeteci ise Ergun Babahan oldu. Babahan, henüz 2.5 yıl önce F.Bahçe-G.Saray arasındaki maç sonrası attığı bir tweetle gündeme gelmişti. G.Saray’ın 2011-12 sezonu lig şampiyonluğunu aldığı maçla ilgili, “Bu kupa Amerika’ya girsin” diyerek Fethullah Gülen’e ağır hakarette bulunmuştu. Daha önce pek çok gazetecinin özgürlüğünün elinden alınmasına alkış tutan paralel medyaya verilen bu destek bazı kesimlerden tepki gördü. İlana en başta, geçmişte Paralel Yapı’nın mağduru olup özgürlüğü elinden alınan gazeteciler isyan etti. Ancak bu destek Paralel Yapı’nın mağduru olan ve hapis yatan gazeteciler ile diğer gazetecilerin tepkisini çekti.
‘İKİ YÜZLÜLERİ TOPLUM ARTIK GÖRMELİ’
Paralel Yapı’nın kumpasıyla odatv davasında hapis yatan Nedim Şener: “İmza verenlerin içinde gerçekten basın özgürlüğünü savunanlar var. Geçmişte de bu hassasiyeti gösterenler oldu. Bunlara söyleyecek bir şeyim yok. Ancak kampanya yürütenlerin bazılarına baktığımda tek kelimeyle utanmazlık ve iki yüzlülük olarak karşımıza çıkıyor. Yasemin Çongar, Nazlı Ilıcak’ın hem bizim gözaltına alınmamız sürecinde hem de odatv sürecinde nasıl iftira atanlarla omuz omuza vererek mücadele verdiklerini biliyorum. Bunların hepsinin kayıtları da arşivlerde var. Örneğin Nazlı Ilıcak, Ahmet Şık ve benim için neler söylediği ortada. O yüzden bu ilanı utanmazlık olarak kayda geçirebiliriz. İnsan içine çıkmamaları gerekirken bugün ‘Basın özgürlüğü’, ‘Özgür basın’ söylemlerini samimi bulmuyorum. Bu iki yüzlüleri toplumun artık görmesi gerek.”
PARALEL’İN BU MANŞETLERİ ASLA UNUTULMAYACAK…
7 Mart 2011’de Ergenekon kapsamında tutuklanan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener için “Paniğe ve öfkeye gerek yok, hukuki süreç işliyor” diye yazan Ekrem Dumanlı’nın genel yayın yönetmenliğini yaptığı Zaman gazetesi “Açıklanamayacak deliller var” şeklindeki manşetle çıktı.
Operasyon merkezi gibi çalışan Zaman, gazetecileri tutuklayan savcı ve polislere alkış tutarken, Dumanlı da Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın’ı kastederek bazılarının gazeteciliği zırh gibi kullandığını iddia etti. Dumanlı daha ileri gidip, “Demem o ki bu ülkede her gazeteci, gazeteci değil; her gazeteci haber peşinde koşmuyor. Bazıları ihbarcılıkla habercilik arasındaki farkı bir kalemde çizip atıyor” diyerek meslektaşlarını hedef tahtasına oturttu.
Zaman gazetesi, çok sayıda gazetecinin gözaltına alındığı odatv operasyonunu ise “Bu mu gazetecilik” manşetiyle okuyucularına duyurdu.
Zaman, İlhan Selçuk ve siyasi davalardaki nice sanık için de yargısız infaz yaptı. Samanyolu TV de yayımladığı dizilerle bazı sanıkları suçla ilişkilendirip kara propaganda faaliyetlerini yürüttü. Dizilerdeki bu kara propagandalar özellikle Tahşiyeciler konusunda iyice su yüzüne çıktı.
BUNLAR SADECE GAZETECİ DEĞİL
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Cem Küçük: “Batı’nın ve AB’nin böyle düşünce özgürlüğü tehdit altında, medyaya darbe yapılıyor gibi söylentileri boş, ucuz ve kara propaganda. Bunu cemaat de yapıyor. Cemaate içeride destek veren bazı darbeci cuntacı klik de yapıyor. Bunları ciddiye almaya gerek yok. Bu arada Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca sadece gazeteci değil aynı zamanda cemaatin en tepe yöneticileri. Bunları sadece gazeteci olarak görmemek de lazım.”
DUMANLI, NEDİM İLE KIYASLANAMAZ
Sabah Gazetesi Yazarı Sevilay Yükselir: “Ahmet Şık ve Nedim Şener’in cezaevine gönderildiği dönemde ‘gazetecilikten tutuklanmadılar’ lafı çok yanlış bir laftı. Ve orada bir operasyon olduğu kesindi. O arkadaşlar sadece gazetecilik yaptığı için tutuklanmışlardı. Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’yı, Nedim Şener ve Ahmet Şık ile kıyaslamak dam üstünde saksağan benzeri. Ben tam aksine Ekrem Dumanlı ve Hidayet Karaca’nın gazetecilikten tutuklanmadıklarına inanıyorum. Biz bu arkadaşlar için gazetecilikten tutuklandılar diyemeyiz.”
ASIL BASKIN BİZE YAPILDI
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Ersoy Dede: “Geçmişte Ulusal Medya 2001, Ulusal Medya 2010 diye uyduruk belgelerle infaz edecekleri gazeteci ve yayın kuruluşlarını örgüt üssü gibi gösterdiler. Şimdi Zaman Gazetesi’nde yaşananlar üzerinden kıyamet kopartıyorlar. Ki Zaman’da daha baskın bile olmadı, kendi kendilerine yaygara yaptılar. Polis baskını geçmişte Kanal 7 ve Akit Gazetesi’ne yapıldı. İçinde oğlumun bebeklik fotoğrafları olan bilgisayarımı aldılar. Bu paralelci arkadaşlar ne yazdı o günlerde? Hiç. Aydınlık, Ulusal Kanal, odatv gibi sol kemalist medyaya da baskın yapıldı. Zaman’cılar o vakit alkış tutuyordu.”
(SABAH)