MEDYAGUNDEM.COM- Hagia Sophia, yani Ayasofya “Allah’ın Evi”nden nasıl “Tanrı’nın Evi” haline getirildi? Ayasofya her şeyiyle bilimsel araştırılmaya muhtaç bir dünya hazinesidir. Ayasofya’yı sadece mabet olarak görmemek gerekir. Yapımı ayrı bir gizem, kullanımı ayrı bir gizeme sahip dünyayı karıştıracak bir konuma sahip, hakkında sayısız efsaneler icat edilmiş apayrı bir mekandır. İnkâr edilse de, sahip olduğu gizemli hazineleri ise araştırılmaya muhtaç başka bir boyutudur. Deprem mühendisliği açısından üzerine inşa edildiği ağaç kütüklerinin binaya kazandırdığı elastikiyetten tutun da, altındaki sarnıçların drenaj mühendisliğinin en nadide örneklerinden biri olmasına kadar her şeyiyle Mısır Piramitlerinden daha gizemli bir yapı olduğu gerçeğini arkeologlar ve sanat tarihçileri çok iyi bilirler.
İslam dünyası açısından önemini Yahya Kemal 1922’de “Anladım ki bu devletin iki temeli var, birisi Ayasofya’da okunan Ezan, diğeri ise dört yüz yıldır Topkapı Sarayı’nın Harem dairesinde hiç fasılasız okunan Kur’an” diye anlatıyordu.
Kısaca Ayasofya bir gizem dünyasıdır.
Ayasofya üzerine oynanan son oyunu tam manasıyla anlatmak gerekiyor.
17 ARALIK’TAN BETER BİR OPERASYON
İleriki günlerde yaşanacak, gelmekte olan 17 Aralık operasyonundan daha sarsıcı bir operasyonu deşifre etmek gerekiyor. Ülke içinde gerçekleştirilen 17 Aralık hükümeti yıkmaya matuf operasyonun ne kadar sarsıcı olduğunu hepimiz yaşayıp, gördük. Allah’tan başımızda olayları hemen kontrol altına alan bir Başbakan ve onun kurmay ekibi vardı. Olayları ülkenin lehine anında dönüştürebildi.
Ayasofya Operasyonunun küresel bir boyutta, Hıristiyan dünyasını Haçlı Seferleri boyutuna getirecek çapta, güçte bir operasyonla karşı karşıya olduğumuza inanın.
Merhum Aytunç Altındal’ın ölmeden (?) önce şu ifadelerine dikkat edelim;
-Amaç Ayasofya’yı ibadete açma bahanesiyle Hıristiyanlara tahsis etmek. Tıpkı İzmir’de yapıldığı gibi!
-Amaç belli; büyük hedef Ayasofya!
– İzmir’deki cami-kilise projesinin asıl amacı Ayasofya’nın kilise ve cami olarak ortak ibadete açılmasına zemin hazırlamaktır. (İlave olarak Cami-Cemevi projesinin asıl amacını anlayabiliyor muyuz?).
– Son yıllarda hız verilen İslam’ı özünden uzaklaştırma projesi İzmir’de farklı bir yüzle karşımıza çıktı…
– Müslümanların Anadolu’daki varlıklarını temsil eden camileri kâh restorasyon, kâh turizm, kâh hoşgörü adı altında ikiye bölünüp kiliseye dönüştürülecek.
– Ayasofya Camii’nin ortak kullanıma açılması için 2013’ten itibaren yoğun bir propaganda faaliyeti başlatılacak.
-‘Orası kiliseydi tekrar açılmalı, çağımız dinlerarası diyalog çağıdır senede iki defa gelsin ibadetlerini yapsınlar’ diyerek bu olup bitenleri, uygulamak istedikleri planları normalleştirmeye çalışacaklar. Bunu da halkımıza ‘turist geliyor’ diye anlatacaklar. Türkiye böyle bir jest yapmaya zorlanacak ve bu durum insanlara yutturulacak.
– Bu zihniyet hedefine ulaşırsa; İstanbul, fethin mührünü kaybedecek…
– Türkiye son yıllarda çok garip girişimlere tanıklık ediyor. Hoşgörü, dinlerarası diyalog, turizm adı altında camilerimize büyük bir saldırı var. Önce dinler bahçesi safsatasıyla pilot illerde camilerimiz kilise ve havrayla iç içe inşa edildi. Amaç İslam’ı Hıristiyanlık ve Yahudilikle benzeştirmeye çalışmaktı. Sonra kilise ve cami avlularını birleştirilerek Müslümanların zihnindeki cami algısı zedelendi. Ardından Müslümanlar ikon ve freskler altında namaz kılmaya alıştırıldı. Akabinde camiler ikiye bölünerek yarısı kilise yapıldı. Adım adım işleyen bu projeyle Türkiye İslam tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir sapıklığa mahkum edildi. Şimdi sıra Ayasofya’da! Amaç Ayasofya’yı ibadete açma bahanesiyle Hıristiyanlara tahsis etmek. Zaten büyük resmin tamamında da bu var.
– Yarı cami yarı kilise projesinin asıl amacı Ayasofya’nın kilise olarak ibadete açılmasına zemin hazırlamak. Amaç Ayasofya’yı ikiye bölerek hem Müslümanların hem de Hıristiyanların kullanımına açmak.
-Ayasofya’nın kilise olarak açılmasını engellemeden cami olarak kullanamazsın, “dinlerarası diyalog” ve “İbrahimi dinler” diyerek yaptıkları propaganda da bu konuda çok etkilidir.
-İbadethane statüsüne kavuşursa, Lozan’ı uygulayın diyecekler. Tekrar ediyorum; ibadethane statüsü verilerse cami olarak kullanılmayacak.
KARİYE’DE NE VAR NE YOK ABD’YE TAŞINDI
1947-58 yılları arasında Byzantine Institute of America ve Dumbarto Oaks, eski ismiyle Kariye Manastırı, Fetihle beraber Kariye Camisinde temizlik ve restorasyon, 1957-58 senesinde arkeolojik çalışmaları adı altında operasyonlar yapılarak Kariye’nin Bizans’tan kalma hazineleri ne var ne yok Amerika’ya nakledilmiştir. Dumbarto Oaks bugün dünyanın en güzel, nadide Bizans eserlerinin de sahibidir.
PARALEL ÖRGÜTÜN İHANETİ
Kimse kusura bakmasın, Ayasofya Cami artık Cami olmaktan çıkıp kilise haline getirilmiştir. Getirenler kim? Dinler arası diyalogcular. Öyle sessiz sedasız yapılmış bir operasyon ki; kimsenin ruhu bile duymadı. Restorasyon çalışması diye, Kariye Manastırı, Fetihle beraber Kariye Camisinde yapılanlar sağ gösterilip sol çakılarak Ayasofya’da da aynı oyunun oynandığını görüyoruz. Bu ihanetin en büyük müsebbibi dönemin Kültür Bakanı ve Paralel yapılanmadır.
Evet dinler arası diyalogcuların hükümet bir tarafa, yetmiş küsur milyon insanın gözünün önünde, gözünün içine baka baka Ayasofya Camisini kiliseye çevirmişlerdir. Dinler arası diyalogcuların Vatikan’a, Dünya Hıristiyanlarına verdikleri sözü yerine getirip bu gün Hükümet için hazırlanan tuzağın, oyunun peşinde olduklarını görelim.
Bugün kimse Ayasofya’ya “cami” diyemez durumdadır. Gidin bakın, sağa-sola-önünüze-arkanıza-tavana bakın bakalım ne göreceksiniz?
19’uncu yüzyılda Kazasker Mustafa İzzet’in kubbedeki İsa figürünün üzerine Kuran’dan Ayet yazısı, 7.5 metre çapındaki panoların ve üzerlerinde Allah’ın, Peygamber’in, halifelerin, Hasan ve Hüseyin’in yazıları restorasyon hikayesiyle kaldırılıp altlarındaki Meryem, ortada Hz. İsa, sağda vaftizci Yahya üçlemesi, diğer freskler vesairelerin altında önünde namaz kılınabilir diye fetva verecek biri var mı?
İhanetin boyutuna bakın!
İHANETİ YAPAN PARALEL BAKAN
İslam Dünyasına en büyük ihaneti yapan zamanın Kültür Bakanı, Paralel yapılanma ve projede görev alan proje idarecilerinin hesap vermesi gerekmiyor mu?
Bu ihanet şu anda Ayasofya’nın cami olarak değil, kilise olarak açılmasına yönelik bir ihanet çalışması değil de nedir? Bu tartışmaları başlatmalarının da en büyük sebebi şu anda İslam Dünyasının elini kolunu bağlayarak, buyurun, alın kilisenizi demekten başka ne olabilir ki?
PARALEL YAPININ HAÇLI İTTİFAKI
Paralel yapılanma şu anda 17 Aralık operasyonundan daha büyük, uluslararası Haçlı İttifakını oluşturabilecek çapta bir operasyon hazırlığında olduğu gerçeğini kabul edelim. Konjonktürün hükümetten yana olduğu bu dönemde, bu çirkefliğin bütün inceliğine, ayrıntısına kadar ortaya çıkarılıp bunların maskelerini düşürme zamanı gelmiştir. Bu süreci hükümetin çok iyi kullanması gerekir.
Bir imparator bir imparatoru yendi mi, onun ne kadar malı varsa hepsi kazanan imparatorun üzerine geçiyor. Çünkü imparatora ait olanlar imparatora, kiliseye ait olanlar kiliseye. Dolayısıyla burası direkt Fatih’in olmuştur. Bunu Papa dahil herkes Fatih’e söylemiştir; Ayasofya artık senin, demişlerdir. Bir şartla. İslam’da bir gelenek var. Eğer kutsal bir mekânı üzerine geçirtiyorsan, alın terine mahsuben ona sembolik bir para ödemen lazım. Fatih de bu bedeli ödüyor ve burayı vakfiye haline getiriyor.(A. Altındal)
2. FATİH GEREK
Ayasofya Fatih Sultan Mehmet’in malı olmasına rağmen, uluslararası alanda inanılmaz bir konuma, çıkmaza sokulduğunu artık farkına varalım. Hükümetin hızlı davranması gerekir.
Ayasofya’nın şu halinden sonra cami ibadeti için açılması inanılmaz derecede sıkıntılı bir hal almıştır. Bu sıkıntılı durumda orayı elbette ibadete açacak bir Deli Yürek çıkacaktır. İşte o zaman Osman Yüksel Serdengeçti’nin “İKİNCİ BİR FETİH, YİNE BİR BA’SÜ BA’DELMEVT…”sözleri anlam kazanıp, İkinci bir Fetih’i gerçekleştirecek o Deli Yürek, II. Fatih olarak anılmayı hak edecektir.
Ayasofya yaygarasının Sayın Başbakanımız ve AK Parti hükümeti için kurulan sayısız tuzaklardan ama Uluslararası çapta, en büyüklerinden biri olduğu kesinleşmiştir. Restorasyon adı altında Camiyi kiliseye çeviren paralel yapılanma asırların emelini anahtar teslimi yapmak üzere ikinci perdede suçüstü olmuştur. İkinci perde de rahmetli Aytunç Altındal’ın dediği gibi ‘Ayasofya’ya ibadet statüsü’ verdirilme girişimleriyle direk Kilise olarak ibadete açılmasına sebebiyet vereceği gibi, bu statü tanınmadan Camii olarak açıldığı takdirde Sayın Başbakanımıza ve AK Parti hükümetine karşı Haçlı seferleri başlatılacağını bugün daha iyi görebiliyoruz. Asırların emelini bir çırpıda anahtar teslim olarak taahhüt edenlerin bu ülkeyi kaosa sürükleyen Diyalogcular Paralel yapılanma olması manidardır. Sessiz sedasız bugüne kadar getirmeleri, Aydın Doğan ve diğer paralelci medyanın bugüne kadar sessiz sedasız kalıp bu olayı belirli bir olgunluğa getirip, şimdide çıkıp avaz avaz naralar atmasına dikkat edelim. Bu olayın deşifre edilmesinden sonraki hamleleri merak konusudur. Yakında çıkıp Ayasofya Müslümanların değil derlerse şaşırmamak, hazırlı olmak lazım.
Bu işe uyanan nadir kişilerden rahmetli Aytunç Altındal’ın ölümündeki soru işaretleri de artmaktadır. Zira ölmeden önce Hıristiyanlılığı bitirecek bazı kitabelerin Devlet tarafından bilindiğini söylerken herhalde büyük bir riske de girmiş olduğunun farkındaydı. Bu riskin sonucu Aytunç Altındal’a kim ne yaptı, sorusunu sordurmaktadır.
Devletimizin yetkililerinin bu konuyu acil bir şekilde gündemlerine almaları gerekir. Bu kitabelerin derhal muhafaza altına alınması gerekmez mi? Zira bahse konu olan bu belgeler, son zamanlarda şikayet söz konusu olan Çakalların Altın Maden sahalarında veya civarında olması söz konusudur. Altın madeni bahanesiyle tahrip edilmesi mümkün olan bu kitabelerin tabi sağlam kaldıysa saniye geçirilmeden korumaya alınmaları için müdahalede bulunulması gerekmektedir.
Diyalog da sınır tanımayanların Ayasofya’ya yaptıkları ihaneti bu kitabelere de yapmaları an meselesi diye düşünüyorum.
Ayasofya da oynan oyunu gözler önüne serebilmek, heveslerini kursaklarında bırakmak için acilen soruşturma, kovuşturma yapılması da elzemdir, diye düşünüyorum.
Oyun çok büyük, Global, Küresel her ne denilecekse denilsin, oyun inanılmaz çapta olduğu ortaya çıkmıştır.