Gazeteci Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerinin ihmalini soruşturan savcı, “Kamu görevlilerinin ellerindeki yetkiyi cinayeti işleyen yapının lehine kullanarak, delillere ulaşılmasını engellediği” tespitinde bulundu.
Tam 8 yıl önce 19 Ocak 2007 tarihinde öldürülen gazeteci Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerin ihmali iddiasına yönelik soruşturmada savcı, devlet kurumlarının organize bir şekilde delilleri yok ettiğini ve cinayetin aydınlatılmasının engellendiğini tespit etti.
Savcının işaret ettiği kurumlar arasında paralel yapının emniyet ve yargı içindeki uzantılarının yanı sıra TİB, TÜBİTAK ve Adli Tıp yer alıyor. Soruşturmada “Kamu görevlilerinin ellerindeki yetkiyi cinayeti işleyen yapının lehine kullanarak, delillere ulaşılmasını engellediği” tespitine yer verildi.
Cinayet davasının Yargıtay’da bozularak tekrar görülmesine devam edilirken bir yandan da savcılığın kamu görevlileriyle ilgili soruşturması sürüyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın önümüzdeki günlerde tamamlanması bekleniyor.
Soruşturmanın başında savcı Gökalp Kökçü bulunuyor. 17 Aralık yargı darbesi girişimi sonucu deşifre olan paralel yapıyla mücadele kapsamında yaşanan gelişmelerle beraber, Dink soruşturmasının da seyri değişti. Kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin soruşturma 25 Aralık’ın ilk savcısı Muammer Akkaş’ın elinde 3 yıl beklemişti.
Omuz omuza hizmet
Bir yıldır hızla süren soruşturma kapsamında aralarında dönemin istihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, İstihbarat Dairesi C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör gibi birçok kişi “şüpheli” sıfatıyla ifade verdi, bazı polisler ise tutuklandı.
Derinleşen soruşturmada savcı, ihmaller zincirinin nasıl organize bir şekilde yapıldığını tek tek ortaya koydu.”Kamu görevlilerinin ellerindeki yetkiyi cinayeti işleyen yapının lehine kullanarak, delillere ulaşılmasını engellediği” tespitine yer veren savcı EGM İstihbarat Daire Başkanlığı, İstanbul ve Trabzon Emniyeti, Trabzon Jandarması, bazı İçişleri Bakanlığı müfettişlerini, adli ve idari yargıda soruşturma ve davaya bakanlar ile Adli Tıp, TİB ve TÜBİTAK’ı işaret etti.
Dink’e yönelik suikast planlarının yapıldığı dönem Trabzon Emniyet Müdürü olan Ramazan Akyürek’in bir numaralı “şüpheli” olduğu soruşturmada, Akyürek’in “Bilinçli ihmallerin önünü açtığı” ifade edildi. Savcılık, dönemin EGM İstihbarat Dairesi C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in rolüne geniş yer verdi.
CİNAYETTEN SONRA ATAMA
Paralel örgüte yakınlığı ile bilinen Ali Fuat Yılmazer’in başında olduğu C şubede azınlıklar ve terör iddialarına dair çalışmaların yapıldığı belirtilerek, daireye Trabzon Emniyetinden gönderilen “ölüm” ihbarı içeren raporların gerekli şekilde işleme konulmadığı kaydedildi.
Şu ana kadar kamuoyunda emniyete ulaşan iki rapor olduğu biliniyordu. Ancak, Dink’in öldürüleceğine dair ikiden fazla istihbarat raporu olduğu ortaya çıkartıldı. Raporların işlem görmüş gibi istihbarat arşivine kaldırıldığı tespit edilerek, Ali Fuat Yılmazer’in bilgisi dahilinde söz konusu raporların sümenaltı edildiği ortaya çıkartıldı.
Yine Ali Fuat Yılmazer’in cinayetten kısa süre sonra İstanbul İstihbarat’ının başına getirilmesinin planlı bir atama olduğuna dikkat çekildi.
8 YIL BOYUNCA TEK İŞLEM YAPILMADI
8 yıl boyunca bir arpa boyu yol alınmayan soruşturmada mercek altına alınan ve ihmalleri tespit edilen kurumlar arasında TİB, TÜBİTAK ve Adli Tıp da var. Soruşturma dosyasına göre, TÜBİTAK mahkemenin yolladığı dosyaları zamanında incelemedi.
Mahkemenin üç kez yazı yazmasının ardından bir rapor sunan kurum “h.dink” adıyla silinmiş bir dosya ile toplamda 21 silme işlemi tespit etti ancak derinlemesine inceleme yapmadı. Adli Tıp da gereken hassasiyeti göstermedi.
(HELİN ŞAHİN/STAR)