Fetullah Gülen ve Aydın Doğan… Bu iki isim tarihe “Türkiye’ye savaş açan iki ortak” diye geçecek… Fetullah Gülen nasıl bir paralel terör örgütü lideri olarak Türkiye’ye tuzak kurmuşsa, Aydın Doğan da onun suç ortağı olarak anılacak.
MEDYAGUNDEM.COM- Her geçen gün Türkiye’nin nasıl bir ihanet ağıyla karşı karşıya olduğunu daha iyi görüyoruz. Fetullahçı terör örgütünün Türkiye’yi sömürgeleştirme ve “efendileri”ne teslim edip eski Türkiye’deki yağma düzenini kurma peşinde olduğunu daha iyi kavrıyoruz.
Olmaz denilen şeyler oluyor, bir araya gelmez denilen isimler aynı cephede yer alıyor.
Bir “üst akıl” birbiriyle yüz seksen derece zıt düşünen, bambaşka ideolojilerdenmiş gibi görünen tipleri aynı çuvalın içinde topluyor.
Doğan medyasının tam bir paralel örgüt yuvasına dönüştürülüp, Fetullahçı terör örgütünün kontrolünde hareket etmesini, Cumhuriyet gazetesinin Gülen örgütüne hizmet etmesini şaşırarak izlemekten öteye geçip bu meselenin iyi analiz edilmesi gerekiyor.
Nasıl oluyor da dün Aydın Doğan’ın maaşlı elemanı olan gazeteciler bugün paralel örgüt safında yer tutuyorlar?
Bu anlamda Takvim gazetesi genel yayın yönetmeni Ergün Diler bugün Aydın Doğan’la ilgili ilginç bir yazı kaleme aldı.
Yazıyı okuduğunuzda Aydın Doğan’ın yeni Türkiye’ye Fetullah Gülen’le elele savaş aşmış bir “oyun kurucu” olduğunu farkediyorsunuz. Anlıyorsunuz ki mesele sadece “Aydın Doğan paralel çetenin şantajına boyun eğdi o yüzden böyle oldu” meselesi değil.
Aydın Doğan taammüden bu savaşın kumanda merkezinde!
Aydın Doğan Erdoğan’a ve yeni Türkiye’ye savaşın Fetullah Gülen’le birlikte asıl ortaklarından biri. Bizatihi savaşı körükleyen ve “yıkım projesi”ni bizzat yöneten bir isim…
Yani bugün Cumhuriyet’in paralel tetikçiye dönüşmesi, Enis Berberoğlu gibi bazı Hürriyet yazarlarının Sözcü’ye geçişi gibi kamuoyuna farklı yansıtılmak istenen operasyonların hepsi bir Aydın Doğan imzası taşıyor.
Şu satırları okuyun ve Aydın Doğan’ın Fetullah Gülen’le birlikte Türkiye’ye nasıl savaş açtıklarını iyi görün:
***
Türkiye’de son dönemde çok ilginç gelişmeler yaşandı!
Bizler göremedik! Bunlardan en önemlisi AYDIN DOĞAN BEY ‘in resmen savaşa girmek istemesiydi!
Aydın Bey karşı cephedeki önemli bir figür olmasa ismini zikretmezdim! Ama oyun kuruculardan biri! Ya da aldığı emirleri eksiksiz yerine getiren bir medya patronu! Bilemiyorum!
Aydın Bey, dün DEĞİŞİMİNİ tamamlayan CUMHURİYE T’e çok önceleri el attı! SOL olan İlhan Selçuk’un CUMHURİYE T’i ışık hızıyla kulvar değiştirdi! Kimse ne olduğunu anlamadı!
Ama Aydın Bey hız kesmiyordu! Çok önceden bildiğim ama yazma gereği duymadığım notları bugün paylaşmanın “tam yeri!” diye düşündüm!
Cumhuriyet SOL’du… Değerleri vardı!
Uğur Mumcu’su vardı! İlhan Selçuk bu ruhun amiraliydi! Ergenekon’la birlikte gözaltına alındı! Alanlar, şimdi gazeteyi ele geçirenlerdi! Silivri’de 5 yıl yatan yazarları vardı! Onu da alanlar şimdi yazı işlerindeydi! Dün düşman olanlar şimdi sütun kardeşiydi! Akıl almaz işler oluyordu! Sahiplik yapısı değişiyor ama gerçek fotoğraf görünmüyordu!
Meslekte yıllarını geçirenler için her şey ortadaydı! Küçük bir adım atıldığında olanları anlamak benim için hiç de zor değildi! İki gazetede son zamanlarda hareketlilik vardı! Meslektaşlarım için bir şey söylemiyorum! Herkes ekmek parasının derdinde! Ama Aydın Bey için olanlar heyecanlıydı! Çünkü kendisi, kendi bünyesinde çalışmış olan pek çok gazeteciyi Cumhuriyet ve SÖZCÜ’ye gönderiyordu! İkmal yapıyordu! Hazırlığı vardı! Mevzi kazıyordu! Erdoğan’ı DEVİR MEK için gözünü hırs bürümüştü! Muhalefet gazeteciliğini, Erdoğan’a saldırmak ve küfretmek olarak değerlendiriyordu!
Böyle kazanamazdı! Ama bildiği yol buydu! SÖZCÜ’ye Londra’da YAŞAYAN Haldun Simavi ile birlikte el veriyordu!
Simavi, belli günlerde kendi ULAK’ını Londra’ya yanına çağırıp yayın politikası hakkında bilgi veriyordu! Nasıl saldırılması gerektiğini anlatıyordu! Onlar da elinden geleni yapıyordu! Finansal kısımda ise Aydın Bey ile Aydın Bey’in saygıdan ceketini tuttuğu o isim vardı!
O grup vardı! Bunların da KABESİ Londra’ydı! Biz bilmezdik! Konuşulmazdı!
Bu HEYET, Cumhuriyet’in de değişmesi gerektiğine çok önceleri karar verdi! Dedim ya yazmaya fırsat bulamadım! Aslında pek sevmezdim medya yazmayı! Üzerine kalem oynatılacak çok adam yoktu neticede…
Neyse… Charlie Hebdo kriziyle yayın yönetmeni istifa etti! Etmek zorunda kaldı! Yapacak da çok bir şeyi yoktu!
Çünkü bu kriz olmasa bile başka bir türbülansta ya da yapay sorunda gönderilecekti! Karar böyleydi!
Önceden alınmıştı! Gelecek isim belliydi! Ve o koltukta şimdi o vardı!
Aydın Bey, Charlie Hebdo ile giden yayın yönetmeninden önceki yayın yönetmenini de pek sevmezdi! Hatta bir gün Cumhuriyet Vakfı’nda 12 Kİ ŞİLİK ÖZEL TOPLANTIDA “Neden sert muhalefet yapamıyorsun! Elinden tutan mı var!” diye çıkışmıştı! O dönemki yayın yönetmeni ise en olmadık cevabı vererek sonunu hazırlamıştı: Aydın Bey sizin de gazeteleriniz var! Siz niye gereğini yapmıyorsunuz! Elinizden tutan mı var!
Kavga edecekseniz yeterince yayınınız var! Bize neden ihtiyaç duyuyorsunuz ki…
Oradaki 12 kişiden biri benim iyi dostumdu!
Kaç zaman önce bunları aktarmıştı!
Günü gelince yazacağımı bildiğim için diğerleriyle birlikte uykuya yatırmıştım!
Aydın Bey Ankara’ya başka, kendi çevresine farklı davranarak, otomobil yedek parçacısı gibi kalmaya devam ediyordu! Uyanık esnaf gibi davranıyordu!
Söylediklerinin bize kadar geleceğini hesap edemiyordu! Oysa bir medya patronu tedbiri elden bırakmamalıydı!
Ya kendine ya da el altından para yağdırdığı adamlarına çok güveniyordu!
İkisi de yanlıştı ama o bilmiyordu!
Aydın Bey kendi yazarlarını dağıttığı gibi kendi editörlerine de SEFER GÖRE V EMRİ çıkartıyordu! Gerekli pozisyonlar için gerekli kan değişimleri yapılıyordu! Yazı işleri kadroları zaten bunu açıkça ortaya koyuyordu!
Dediğim gibi gazeteci arkadaşlarımızın yapacağı çok bir şey yoktu! Aydın Bey ve onun üst aklı böyle istiyordu! Hiç bir araya gelemeyecek insanlar aynı çatı altında oluveriyordu! İçinde ne ararsan vardı! Solcu da, sağcı da, ülkücü de, muhafazakar da…
Oyun böyle kuruluyordu! MEDYANIN gücüyle ülkenin kontrolünü tekrar ele geçirmek istiyorlardı! Aslında bunda benim için yadırganacak bir şey de yoktu! Bu, Aydın Bey ve ekibinin MODELİY Dİ! Sevmesek de anlamalıydık! Öyle bir MODELDİ ki bu AK Parti’den başlayıp CHP, MHP ve HDP’ye kadar uzanıyordu! Üzerinde çalışılmıştı! Ve içinde daha ortaya çıkmamış DEVLET GÖRE VLİLERİ vardı! “Uzun zamandır emek harcanan MODELİN omurgası ortaya çıktı!” diye anlatıyorum bunları!
Tek katılmadığım ve onaylamadığım Aydın Bey’in sıkıştığında “Ne yapayım gazeteci milleti ile başedilmiyor!
Söz dinlemiyorlar!” masalıydı!
Her şeyi kendi yapıyordu! Rolleri o dağıtıyordu! Başı derde girdiğinde “Ben değil onlar yaptı!” diyerek çalışanlarını suçluyordu!
Bu savunma kendisine hiç yakışmıyordu! Gazetecileri etrafına toplayıp Erdoğan’a meydan okuyan Aydın Bey’in aynı samimiyeti kendi gazetelerinde de göstermesi gerekiyordu! Ama bunu yapmıyor GAZETECİLER LE SATRANÇ oynamayı tercih ediyordu!
Aydın Bey’in PALTOSUNU tuttuğu zat-ı muhterem de böyle istiyordu! Bunu en iyi Aydın Bey bilirdi! Bilirdi ama söylemezdi!
Ama biri çıkıp söylüyor işte…
Bu daha ne ki! Değil mi Aydın Bey!
Şimdilik bu kadar!
NOT: Aydın Bey ve onun ÜST AKLI’nın ne yapmak istediğini en iyi bilenlerdenim! İsimlerle işim yok!
Ama rüzgara bakınca korkuyorum!
İnşallah kendi kurallarımı çiğneyip isimlere girmem!
***