MEDYAGUNDEM.COM- Cem Küçük bugün Yeni Şafak’taki köşesine paralel çete tarafından işadamlarının nasıl kafeslendiğinin, örnekleriyle ve yöntemleriyle anlattı. Bu kirli operasyonda da Taraf gazetesinin nasıl bir şantaj ve tehdit aracı olarak kullanıldığının fotoğrafı da bir kez daha ortaya çıktı.
Küçük’ün yazısı şöyle:
FERİT ŞAHENK’İ KAFESLEME OPERASYONU
Bugün artık varlığını kimsenin inkâr etmediği paralel yapının işadamlarını nasıl hizaya getirdiğini, onlara nasıl baskı kurduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasıyla ölümüne iki önemli işadamı dahil edilmek istendi. Daha önce bunu Rasim Ozan yazdı ama biz biraz daha genişletelim. Önce işin içine NTV’yi kattılar. NTV’yi katma sebepleri elbette kurumun patronu Ferit Şahenk’ti. Taraf gazetesinde 22 Ekim 2009 tarihinde çıkan haberde NTV’den yapılan 139 aramayla Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri düştü şeklinde haber çıktı. Aslında NTV kazadan hemen sonra aramıştı ama ısrarla kazadan önce arandı haberi Taraf’ta çıkmıştı.
Nihai hedef Ferit Şahenk’i bu soruşturmaya dahil etmekti. Rahmetli Yazıcıoğlu’nun ölümünde dahli varmış gibi göstererek Ferit Bey’i de kafeslemek istiyorlardı. Allah’tan GMT hesabıyla gerçek ortaya çıktı.
ALİ SABANCI KAFESLENDİ
Bu kazada soruşturmaya katılmak istenen ikinci kişi Ali Sabancı’ydı. Çünkü düşen helikopter Ali Sabancı’ya aitti. Emniyet-yargı cuntası bir şekilde Ali Sabancı’yı kıskaca aldı. Ali Bey de hükümeti kastederek, ‘Birileri bunlara dur demeli’ dedi ve hatta okyanus ötesine sürekli olarak selam gönderdi.
DEMİRÖREN’E TARAF’LA ŞANTAJ
Yukarıdaki kazadan ayrı olarak hizaya getirilmek istenen bir diğer işadamı Erdoğan Demirören’di. 20 Mayıs 2013’de Taraf gazetesinde ‘Erdoğan Demirören cinayetle suçlanıyor’ manşetiyle bir haber çıktı. Haberde aynen şöyle yazıyordu: ‘Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi, Demirören Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören’in cinayetle suçlandığı ortaya çıktı. Genelkurmay kayıtlarına göre, cinayet soruşturması 1982’den beri devam ediyor. Taraf’ın elde ettiği Genelkurmay Başkanlığı’na ait 1982 tarihli belgeye göre, Erdoğan Demirören’in, Arşimidis Şirketi’nin haksız yere mallarının ele geçirilmesinde ve bir tuğla fabrikatörünün ölümünde parmağı var. Her iki şirket sahibinin şüpheli ölümlerinin ardından, Erdoğan Demirören, bu şirketlerin tüm mal varlıklarına el koymuş.’
Bu tür haberlerle bir şekilde Demirören ailesi de yola (!) getirilmek istendi. Emniyet-yargı cuntası Erdoğan Demirören’e aba altından sopa gösteriyordu. Elinde tuttuğu Milliyet ve Vatan gazetelerini haberin çıktığı tarihten 7 ay sonra başlayacakları darbe planlarında kendi hizmetlerine vermesi için açık bir tehditti. Dikkat edin bütün bu haberler Taraf gazetesinde çıktı. İşadamları adeta gazete haberleriyle korkutuluyordu.
MUSTAFA SÜZER DOSYASI
Bir diğer işadamı Mustafa Süzer’i zaten söylememe gerek yok. Kentbank davasının Danıştay’daki kararı öncesi Süzer ABD’ye gitmişti. 19 Mart 2013 tarihinde Danıştay 35 sanığın yargılandığı davanın düşürülmesine oy çokluğuyla karar vermişti. Allah’ın hikmeti işte! Nedense bizdeki işadamları davaların mahkemelerdeki normal kararlarını beklemeyip soluğu ABD’de alıyorlar. Sonrada bağımsız ve tarafsız yargı yaygarası koparılıyor. Yargının bağımsız olduğunu görüyoruz da pek de tarafsız olmadıkları ortada.
BİR DE KAMUOYUNA YANSIMAYANLAR VAR
Emniyet yargı cuntası bilmediğimiz kaç işadamına benzer şeyleri yaptı acaba? Yukarıda yazdıklarım kamuoyuna yansıyanlar. ‘Bize okul yap, bina ver, bağış yap’ diyerek kim bilir hangi işadamları nasıl korkutuldu? Eğer Türkiye’de olmayan kanıtlar nasıl icat edilir, sıradan bir insan çeteye nasıl dahil edilir, dvd’lerde, hardisc’lerde nasıl oynanır, suç masum birine nasıl isnat edilir öğrenmek istiyorsanız emniyet-yargı cuntasının son 5 yılki çalışmalarını dikkatle incelemenizi öneririm.